İran’ın Kürt Politikasında Yeni Arayışlar

2-3 Temmuz’da İran'ın Kürdistan eyaletinin merkezi olan Senendec şehrindeki Kürdistan Üniversitesi’nde “Birinci Uluslararası Kürt Elitleri Kongresi” düzenlendi.

Analiz: Mehmet Koç / AA

Son günlerde İran’da Kürt sorunuyla ilişkili önemli sayılabilecek birtakım gelişmeler yaşandı. Öncelikle 2-3 Temmuz’da Kürdistan eyaletinin merkezi olan Senendec şehrindeki Kürdistan Üniversitesi’nde “Birinci Uluslararası Kürt Elitleri Kongresi” düzenlendi. Yurt içinden ve dışından gelen bilim, sanat, spor ve kültür alanlarında tanınan simaların yanı sıra, kongre İran Kültür ve İrşat Bakanı Abbas Salihi ve Cumhurbaşkanı Ruhani'nin Etnik ve Dinî Azınlıklardan Sorumlu Yardımcısı Ali Yunusi’nin katılımıyla gerçekleşti. Programa Cumhurbaşkanı Ruhani ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin mesajları okunarak başlandı. Program sonunda ise 30 kişiye takdir plaketi verildi.

Şehram Nazıri ve Keyhan Kelhur gibi ünlü Kürt sanatçıların katıldığı programda en çok dikkat çeken katılımcı ise İran Kürtlerinin Şivan Perwer’i olarak görünen Mazhar Haliki oldu. Diğer İranlı Kürt sanatçılardan farklı olarak müziğinde siyasete fazla yer vermeyen Haliki’nin devrimden sonra terk ettiği ülkeye 40 yıl aradan sonra ilk kez gelmesi Kürtler açısından anlamlıydı ve sanatçı bölgede yoğun bir ilgiyle karşılandı. Kuzey Irak’tan kırk ismin davet edildiği programda Türkiye’den Kazım Öz’ün yönettiği Zer filminin gösterimi yapıldığı ve yönetmenle bir de söyleşi düzenledi.

İkinci önemli gelişme ise devrimden bu yana Tahran yönetimine karşı silahlı mücadele veren dört Kürt örgütünün yöneticilerinin Norveç’in başkenti Oslo’da İranlı temsilcilerle bir araya geldiği yönünde 7 Temmuz’da çıkan haberdi. Habere göre, bu dört örgütle İran arasındaki görüşmeleri, Norveç Dışişleri Bakanlığı ile yakın çalışma içinde olan ve gayrı resmî diplomasi faaliyetleri yürüten Norveç Çatışma Çözümü Merkezi (Norwegian Center for Conflict Resolution [NOREF]) adlı devlet dışı bir kuruluş koordine etti. NOREF daha önce de Kolombiya devleti ile FARC örgütü arasında arabuluculuk yapmış ve barışın sağlanmasında önemli katkılarda bulunmuştu. Benzer bir girişimi Filipin örneğinde de ortaya koyan NOREF’in şimdi de Tahran yönetimi ile Kürt silahlı örgütleri arasında arabuluculuk için devreye girdiği anlaşılıyor.

Bu dört örgütten biri olan Komele’nin Genel Sekreteri Ömer İlhanizade Tahran yönetimiyle Kürt gruplar arasındaki görüşmelerin NOREF aracılığıyla bir yıldır devam ettiğini bildirdi. Kürt gruplar görüşmelerin müzakere aşamasına geçmesi için, müzakerelerin Kürt sorununun çözümüne odaklanması, aleni yapılması ve uluslararası gözlemcilerin denetiminde yürütülmesi gibi bazı koşullar ileri sürmüş.

Mustafa Hicri liderliğindeki İran Kürdistan Demokrat Partisi (İKDP), Mustafa Mevludi liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Abdullah Muhtedi liderliğindeki İran Kürdistanı Emekçi Devrimciler Topluluğu (KOMELE), Ömer İlhanizade liderliğindeki İran Komünist Partisi Kürdistan Örgütü (KOMELE) Tahran yönetimine karşı ortak tavır sergilemek amacıyla 20 Ocak 2018’de İran Kürdistan Partileri İş birliği Merkezi’ni (İKPİM) kurdu. Bu merkezin amacı, örgütler arasındaki çatışmaların önüne geçerek, münferit mücadele deneyimlerinden çıkarılan derslerden hareketle, işbirliği içinde amaçlanan birtakım kazanımlara ulaşmak olarak duyuruldu. Örgütler bu oluşumla, hitap ettikleri İran Kürtlerine birlik ve beraberlik mesajı vermeyi de hedefliyor.

İran’ın Kürt sorunu

İran etnik çeşitlilik bakımından Ortadoğu’nun en renkli ülkelerinden biri. Nüfusun neredeyse yarısını Farsların oluşturduğu ülkede Türkler, Kürtler, Araplar ve Beluçlar gibi önde gelen etnik unsurların yanı sıra, nispeten daha az nüfusa sahip Lekler, Lorlar, Gilekler ve Taleşler gibi farklı etnik unsurlar bulunuyor. Kürtlerin siyasi talepleri ve mücadele yöntemleri hususunda Tahran yönetimiyle yaşadıkları sorunlar ise Kürt meselesini İran’da farklı bir konuma yerleştiriyor.

Yakın geçmişte yaşanan bazı olaylar bu durumun arka planını oluşturuyor. Nitekim 20. yüzyılda yaşananlar Tahran ile Kürt toplumu arasında bir güven bunalımına yol açıyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu (ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti) ile İran hududunda ortaya çıkan otorite boşluğu sonucunda Simko Ağa isyanı baş göstermiş ve bu isyan ancak Rıza Şah döneminde bastırılabilmişti. İkinci Dünya Savaşı devam ederken, 1941 yılında İran’ın SSCB ve İngiltere tarafından işgal edilmesiyle tekrar baş gösteren otorite boşluğu, Moskova’nın desteğiyle Kadı Muhammed liderliğinde Mahabad’da bir Kürt devletinin kurulmasıyla sonuçlanmıştı. Aynı dönemde İran Türkleri de Cafer Pişaveri liderliğinde Tebriz merkezli bir devlet kurmuştu. Savaşın bitmesinin ardından Moskova ve Tahran’ın anlaşması ve Sovyetlerin işgale son vermesi üzerine, Tahran her iki devletin de varlığına son vererek söz konusu bölgelerde otoritesini yeniden tesis etmişti. Son olarak, 1979 devriminden sonra bir kez daha yaşanan otorite boşluğundan yararlanan İKDP ve Komele örgütleri, bölgedeki bazı yerleşim yerlerini ele geçirerek kontrolleri altına almaya çalışmıştı. Yeni siyasal otoritenin bölgeye müdahale etmesiyle ayaklanmalar bastırılmışsa da İran’ın Kürt sorunu sona ermemişti.

İran İKDP lideri Dr. Abdurrahman Kasımlo’yu 1989’da Viyana’da ve onun yerine örgütün başına geçen Dr. Sadık Şerefkendi’yi ise 1993’de Berlin’de düzenlediği suikastla ortadan kaldırmıştı. Devrim sonrası mücadelesini silahlı örgütlerle sınırlı tutmayan İran İslam Cumhuriyeti, muhafazakar Sünni Kürtler üzerinde de baskı kurmuştu. Örneğin Ahmet Müftizade gibi Şah’a karşı mücadele etmiş şahsiyetler, devrimden sonra ortaya çıkan siyasal yapıyı eleştirdiği için 10 yıl (1982-1992) hapis yatmış ve faklı baskılara maruz kalmıştı.

Kürt gruplar uzun bir aradan sonra İran’a karşı yeniden silahlı mücadele kararı almış ve 2016’dan bu yana ülkede birçok çatışma yaşanmıştı. İran yeniden ülkeye sızmaya çalışan bu silahlı gruplara sadece kendi sınırları dahilinde değil, sınır ötesinde de müdahale edeceğini göstermişti. Bunun somut örneği de IKBY’de faaliyet gösteren İKDP’nin karargahını toplantı esnasında füzelerle vurması olmuştu. Bu saldırı sonucunda, aralarında örgütün üst düzey yetkililerin de bulunduğu birçok örgüt mensubu öldürülürken birçok kişi de yaralanmıştı. Ayrıca İran zaman zaman sınır bölgelerine yakın mevzilerde konuşlanmış örgüt kamplarını top atışlarıyla vurmaktadır.

ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve Kürtler

ABD’nin 8 Mayıs 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesi ve kapsamlı yaptırımları devreye sokması, bölgedeki dengelerin yeniden değişmesine neden oldu. ABD Tahran yönetimini masaya oturtmak amacıyla bir yandan İran’a ağır yaptırımlar uygulayarak ülkede istikrarsızlığı tırmandırmaya çalışırken, diğer yandan da sivil muhalif aktörlerle doğrudan, silahlı veya siyasi mücadele veren örgütlerle ise dolaylı yollardan görüşerek, gayriresmi şekilde de olsa İran muhalefetiyle yakın temasa geçmişti. [1]

ABD’nin İran’a yönelik yeni stratejisinin amacının rejim değişikliği olup olmadığı tartışmalı olsa da hem Rıza Pehlevi hem de HMÖ İslam Cumhuriyeti’nin devrilme ihtimaline karşı hazırlıklarını yoğunlaştırmış durumda. Kürt gruplar da İran muhalefetinin omurgasını oluşturan Şehzade Rıza Pehlevi ve Halkın Mücahitleri Örgütü (HMÖ) ile yakın temas hâlindeler ve olası bir rejim değişikliği sürecinde taleplerini yerine getirebilecek aktörlerle pazarlık yürütüyorlar. “Kürdistan bölgesine özerklik verilmesi” ortak paydasında buluşan Kürt grupların, bu talebi karşılayacak aktörlerle yakınlaşmayı çıkarlarına uygun gördüğü anlaşılıyor.

Kuşkusuz Tahran yönetimi, ABD’nin baskılarının yaptırımlarla sınırlı kalmadığını ve Trump yönetiminin hem ulusal hem de etnik muhalefeti harekete geçirmeye çalıştığını görüyor. Bu duruma kayıtsız kalması beklenemeyecek olan Tahran’ın, Oslo’daki görüşmelerle muhalefet saflarında ihtilaf çıkarmayı amaçladığı söylenebilir. Ayrıca, Senendec’de düzenlenen uluslararası kültürel etkinlik, ülkede birlik ve beraberliği pekiştirmeye dönük mesajlar verilmesi için elverişli bir vesile olarak görülüyor. Bir yıl boyunca hem söz konusu kongrenin hazırlıkları hem de Kürt gruplarla görüşmeler paralel şekilde yürütülmüştü.

Fakat “İran için demokrasi ve Kürdistan için özerklik” talebiyle masaya oturacak olan Kürt grupların bu yolla amaçlarına ulaşması mümkün görünmüyor. Bununla birlikte Kürt gruplar İran halkına ve Kürt toplumuna, sorunların şiddetle değil diyalog yoluyla çözümünden yana oldukları mesajını vermeyi amaçlıyorlar. Oysa Tahran’ın Kürt grupların ileri sürdüğü üç şart çerçevesindeki bir müzakere sürecini kabul etmesi oldukça uzak bir ihtimal. Her halükarda, son ünlerde yaşanan gelişmeler Tahran’ın Kürt meselesine ilişkin politikalarında farklı arayışlara yönelebileceği izlenimini veriyor.

[Mehmet Koç İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) iç politika koordinatörüdür]

[1] Anadolu Ajansı yurtdışındaki İran muhalefetinin işbirliği yönündeki hareketlenmesine ve ABD’nin bununla ilişkisine 19 Aralık 2018 tarihli analizinde işaret etmişti: https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/iranda-dirilis-mumkun-mu/1342865

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!