HAKSÖZ HABER
İran’ın özellikle Suriye Savaşı sonrasında Müslüman coğrafya ile yaşadığı sert kırılma onu gerçek bir yalnızlığa mahkum etti. İşin özünde İran/Şii jeopolitik konumlanışın tarihi dinamikleri de bu ayrılıktan güç alıyordu.
Osmanlı’nın Batı seferleri tarihte iki kez Şii devletler tarafından akamete uğratılmıştır. Bu seferlerin Batı dünyasının içinde bulunduğu krizler düşünüldüğünde gayet önemli olduğuna dikkat çeken Batılı tarihçiler bugünkü İran’ın o tarihlerde ki ‘katkısını’ vurgulamaktan çekinmiyor. Avusturya elçisi Ogier Busbecq 1542 senesinde Avrupa’yı her an gerçekleşebilecek bir fetihten kurtarmanın tek yolunun İran olduğunu belirtiyor. Yavuz Sultan Selim'in ölümünden sonra yapılan bu tespit İran ile ilişkilerin artırılması gerektiğini belirten mektuplarla devam ediyor...
İkinci hadise ise Avusturya ile imzalanmak durumunda kalınan Zitvatorok Antlaşması’nın Doğu’da artan ‘Şah’ atakları sebebiyle imzalanmasıdır. Hem Batı ittifakı hem Acem saldırıları ile mücadele etmekte zorlanan Osmanlı’nın iki cephede birde savaşacak gücü olmaması Osmanlı’nın bileğini bükmüştür. İran yine yapacağını yaptı ve 1606 senesinde ilk defa Avusturya İmparator’u ‘Padişah’ olarak nitelendi. Bundan önce Osmanlı veziri ile eşit muamele görüyordu.
Tarihsel perspektif bir yana bu durum günümüzde de devam etmektedir. Müslümanlara Suriye ve Irak başta olmak üzere iki derin yara bırakan İran ‘düşmanlarımızın’ yapmak istediğini gerçekleştirdi bile: Kendi sorunlarını aşamayan bir ümmet-i Muhammed.
İran Meclis Başkanı Kalibaf Rusya'da...
İran’ın yapıp ettiği zulümler bir yana uzun bir zamandır ciddi siyasi kriz içinde olduğu da şüphe götürmez. En son yaşanan krizde Hamaney'in Putin'e özel mesajını iletmek üzere Moskova'ya giden İran Meclis Başkanı Kalibaf'ın görüşme talebinin kabul edilmediği iddiası İran’ı birbirine kattı. Dışişleri Bakanı Cevad Zarif yaşanabilecekler konusunda zaten gerekli mercileri bilgilendirdiklerini belirterek oldukça zor durumda kalan Kalibaf’ı ve onu görevlendiren Hamaney’i bu işten zımnen sorumlu tuttu. Kalibaf Rusya'da muhatap alınmazken özetle İran’ın ‘dostları’ dahi İran’ın yüzüne bakmıyor!
İran İstihbarat Bakanı Alevi, Fahrizade suikastından hükümeti sorumlu tuttu.
Siyasi olarak yaşanan krizin diğer yansıması ise istihbarat açığında ortaya çıkıyor. İran’ın nükleer programında en kilit isimlerden birisi olan Fahrizade geçtiğimiz aylarda suikast ile öldürülmüştü. Tahran’ın orta yerinde gerçekleştirilen saldırı güvenlik açığını ortaya çıkarttı. İran İstihbarat Bakanı Alevi’nin açıklamaları ise oldukça enteresan, “5 gün öncesinden Fahrizade'ye yönelik suikastın gerçekleşeceği noktaya kadar uyarıda bulunmuştuk. Suikast timindeki lojistiği sağlayan şahıs Silahlı Kuvvetler mensubuydu ve bizim bu alanda istihbari araştırma yapma yetkimiz yoktu.”
İki olayda da dikkat çekici husus İran’ın içine girdiği ekonomik ve askeri problemlerin rejimin sac ayakları olan kesimlerde büyük bir kırılmaya sebep olduğudur. Hamaney ile ‘seçilmiş’ isimler arasında yaşanan gerginlikte yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri de düşünüldüğünde krizin derinleşeceği tahminini yapmak mümkün gözüküyor.
Yaşanan problemlerden birbirlerini sorumlu tutan taraflar ellerindeki Müslüman kanının yaşadıkları ve yaşayacakları sorunların en temel sebebi olduğunu ise unutmuş olmalılar!