İran’ın Güney Asya Siyasetinde Keşmir Meselesi

​​​​​​​İran genel olarak Hindistan’la ilişkilerini özel olarak da Keşmir kartını Pakistan’ın İran’ın bölgesel düşmanı olan Suudi Arabistan’la yakınlaşmasını engellemek için kullanmaktadır.

Muhammed Pervez Bilgrami / İran Araştırmaları Merkezi (İRAM)

Hindistan ve Pakistan arasında bir seçim yapmak zorunda kalan İran’ın Güney Asya politikası bir belirsizlik içerisindedir.

İran’ın Güney Asya politikasının temel problemi, iki ülkenin yönetme hakkını kendinde gördüğü stratejik bir Himalaya bölgesi olan Jammu ve Keşmir'i kontrol etmek için üç kere savaşmış olan Hint alt kıtasının iki nükleer gücü Hindistan ve Pakistan arasındaki dengeyi nasıl kuracağı meselesidir. Hem Hindistan’a hem de Pakistan’a uygun şablonlarla siyaset yürütmek zorunda olduğundan ikisi arasında bir seçim yapmak zorunda kalan İran’ın Güney Asya politikası bir belirsizlik içerisindedir.

İran Devrim Rehberi Ali Hameney, uzun bir aradan sonra Haziran 2017’de Ramazan Bayramı konuşmasında Keşmir de dâhil olmak üzere dünyada baskı gören Müslüman topluluklar için destek çağrısı yapmıştı. “İslam dünyası Bahreyn, Keşmir, Yemen ve diğer yerlerdeki halkları açıkça desteklemeli ve Ramazan ayında insanlara saldıran müstebitlere ve tiranlara karşı durmalıdır” diyen Hameney, böylece Hindistan’ın Jammu ve Keşmir eyaletindeki durumla İran’ın Suudi Arabistan’a karşı Şiileri desteklediği Yemen ve Bahreyn’deki durum arasında paralellik kurmuştu. Ramazan Bayramı konuşması 26 Haziran 2017’de Hameney’in resmî internet sayfasında “Ayetullah Hameney: Yemenlileri, Bahreynlileri ve Keşmirlileri Herkes Açıkça Desteklemelidir” başlığıyla yayımlanmıştı. Hameney, Keşmir ile alakalı benzer bir açıklamayı en son 2010 yılında Keşmir’i Gazze, İran, Afganistan ve Pakistan’la birlikte zikrettiğinde yapmıştı. Bu açıklamayı, Hindistan’ın Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nda İran’a karşı kullandığı oy takip etmiş ve bu durum İran tarafından Hindistan-ABD yakınlaşmasının işareti olarak görülmüştü.

Hameney’in hakkında konuştuğu Keşmir tek bir ülke tarafından yönetilen bir yer değildir ve Jammu ve Keşmir hâlihazırda üç farklı devlet tarafından kontrol edilen üç bölgeye bölünmüş durumdadır. Bölgenin en geniş parçası, 222.236 kilometrekare ya da diğer bir ifadeyle toplam yüzölçümün yüzde 45’i, Hindistan tarafından idare edilirken yaklaşık yüzde 35’lik bölüm Pakistan’ın kontrolündedir. Bu bölgede 13.297 kilometrekarelik bir alana “Azad Keşmir” denilmekte ve 72.971 kilometrekarelik kuzeydeki kısım Gılgıt ve Baltistan olarak bilinmektedir. Geriye kalan Aksai Çin olarak bilinen 37.244 kilometrekarelik alan Çin’in kontrolündedir ve toplam alanın yüzde 20’sine tekabül etmektedir. Şaksgam Vadisi’nin 6.000 kilometrekarelik küçük bir kısmı, 1963’teki Çin-Pakistan Sınır Antlaşmasıyla Pakistan tarafından Çin’e bırakılmıştır. Ancak Pakistan, Çin’e toprak verdiğini reddetmekte ve hatta anlaşmayla Çin’den 1.942 kilometrekarelik bir alan aldığını ileri sürmektedir.

İlginçtir ki Şah Pehlevi tarafından yönetilen seküler İran, Keşmir sorunu da dâhil olmak üzere Pakistan’ın Hindistan’la olan tüm anlaşmazlıklarında Pakistan’a her daim açık destek vermişti. Ancak İslam Devriminden sonra İran’ın dış politikasında meydana gelen değişim ve İran-Hindistan ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasıyla birlikte Pakistan, İran’ın Güney Asya politikasında epeyce mevzi kaybetmiştir. Dahası 1989’da Jammu ve Keşmir’de şiddetin patlak vermesiyle İran otoriteleri, Hindistan ve Pakistan arasında denge kurması konusundaki ilk ciddi sınavlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Yöneticiler açıkça taraf almaktan kaçınmış ve çekişmeli bir siyasi çözümü desteklemek yerine meselenin insani boyutuna dikkat çeken tepkiler vermekle yetinmişlerdir. Mesela Ayetullah Hameney, 1990’da şunları söylemişti: “Bakın dünyanın neresinde bir Müslüman topluluk varsa diğer tüm topluluklardan çok daha sert muamelelere maruz kalıyor. Keşmir bunun güncel bir örneğidir. Oradaki Müslümanlar haklarını arıyorlar. Keşmir’in başından neler geçtiğini bilen birisi şunu da bilir ki Keşmirli Müslümanların söylediği hakikat ve adaletten başka bir şey değildir. Onları susturanlar haksız bir davanın peşindedirler. O insanlara saldıranlar yanlış bir iş yapmaktadırlar. İşin garip yanı bütün dünya olup bitenleri soğukkanlılıkla izlemektedir.” Ancak Hameney açıklamasında Hindistan ve Pakistan’a bu iki ülkenin krize yönelik tavırlarına işaret etmekten kaçınmıştır.

11 Eylül 1991’de ise Hameney, İran’ın bu meseledeki tutumunu biraz daha detaylandırarak Hindistan’ın Keşmir’deki insan hakları ihlalleri konusunda eleştirel ifadeler kullanmıştır. Ne var ki bu konuşmasında da Hameney krize ilişkin herhangi bir çözüm önerisi sunmamış özellikle de Pakistan’ın bütün Müslüman ülkelerin benimsemesini umduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının uygulanması gerekliliğinden bahsetmemiştir. Hameney’in “Bu bölgedeki Müslüman halk açık bir şekilde baskı ve zulme maruz kaldığı için İran İslam Cumhuriyeti açısından Keşmir meselesi özünde bir insanlık ve İslam meselesidir. Keşmir’deki Müslüman ahaliye yapılanlara karşı duyduğumuz nefreti Hindistan hükümetine her zaman ifade ettik ve farklı çevrelerde aynı hislerimizi paylaşmaya devam edeceğiz” şeklindeki sözleri net bir şekilde siyasi çözümü desteklemekten kaçınmak amacıyla telaffuz edilmiştir. Hameney’in 12 Nisan 1991’deki “Umarız ki Keşmir sorunu bölge insanlarının haklarını ve menfaatlerini en iyi şekilde garantiye alacak yolla çözülür ve böylelikle bu bölgede herkes barış ve huzur içinde yaşar” şeklindeki açıklamasında da herhangi bir çözüm önerisi emaresi yoktur.

22 Kasım 2016’da Hameney, Keşmir meselesine Slovenya Başbakanı Borut Pahor’un ziyareti sırasında ve Batı’nın bölgedeki çatışmanın sürmesinden çıkar sağlaması bağlamında değinmişti: “Meseleye baktığımız yerden diyebiliriz ki Amerikalıların DAEŞ’i söküp atmak gibi bir planı yoktur. İngilizlerin Hint alt kıtasındaki sömürgecilik döneminden beri Keşmir yarasını kaşıması ve bunun sonucunda Hindistan ve Pakistan gibi iki komşu ülkenin günümüze dek bu konuda ihtilaf yaşaması gibi Amerikalılar da DAEŞ’in Irak’ta çözülmeden sürüp gidecek bir mesele olarak kalmasını istiyorlar.”

Hameney’in 2010 ve 2017’deki kısa açıklamalarının dışında İran hem Hindistan hem de Pakistan’a karşı riske girmeden hesaplı bir duruş sergilemiştir. 1989’dan 2001’e dek söylemde ve açıklamalarda seyreltilen bir sertleşme mevcuttur. Hameney’in, Keşmir’le alakalı Hindistan’a karşı sert söylemlerinden daha orta yola kayan çeşitli açıklamalarında açık bir çelişki görülmektedir.

Hameney’in 2010 ve 2017’deki kısa açıklamalarının dışında İran hem Hindistan hem de Pakistan’a karşı riske girmeden hesaplı bir duruş sergilemiştir.

Eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani’den mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye ve bu dönem boyunca göreve gelen dışişleri bakanlarına kadar üst düzey İranlı yetkililer Keşmir konusunda ülkelerinin Hindistan’la olan büyük ekonomik çıkarlarını ve İslam Cumhuriyeti’nin devrimci siyasetini dengeleyen dikkatli bir tutum sergilemişlerdir. Bu nedenle Hameney’in açıklamalarıyla muhtelif İran Cumhurbaşkanlarınınkiler arasındaki fark kuşkusuz her iki hedefi da sağlama amacına yöneliktir. 1995 yılında Hindistan’ı ziyaret eden dönemin Cumhurbaşkanı Rafsancani Hint sekülerizmini destekler ve Keşmir sorununa bir çözüm bulmaktaki ciddi istekliliğini överken Pakistan’ın bu sorunun çözümü için ABD’ye arabuluculuk çağrısı yapmasını kınamıştır. Son dönemde İran, defalarca Keşmir meselesinde Pakistan ile Hindistan arasında arabuluculuk yapma teklifinde bulunmuştur.

Hindistanlılar Rafsancani’nin BM İnsan Hakları Komisyonunda Keşmir konusunda yapılan bir oylamada oy birliğini engelleyerek Hindistan’ı kurtarmasını hiç unutmamıştırlar. O dönem, etkili Batı devletlerinin desteğini de alan İslam İşbirliği Teşkilatı, daha sonra İnsan Hakları Konseyi adını alacak olan İnsan Hakları Komisyonunda Hindistan’ın Jammu ve Keşmir’deki insan hakları ihlallerini kınayan bir karar çıkarmak için bastırmaktaydı. Karar İnsan Hakları Konseyinin onayının ardından Hindistan’a ekonomik yaptırımlar ve diğer cezai müeyyideler uygulanması için Güvenlik Konseyine havale edilecekti.

2004’te Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın Duşanbe Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin Keşmir konusunda bir açıklama yaparak “Tahran, Keşmir meselesinin Keşmirlilerin istekleri doğrultusunda çözülmesini istiyor” dediğine yönelik haberler çıkmıştı. Ancak açıklamadan hemen sonra hem Hatemi’nin Dışişleri Bakanı Kemal Kharazi hem de Hindistan’daki İran Büyükelçiliği alelacele İran İslam Cumhuriyeti’nin Keşmir konusundaki tavrında herhangi değişiklik olmadığını açıklamışlardı. Aralık 2016’da Dışişleri Bakanı Cevad Zarif “İran Hindistan’ın da Pakistan’ın da yakın bir dostudur. İki dostumuz arasındaki ilişkilerin gelişmesini isteriz. İki dostumuzun arzuları istikametinde yapabileceğimiz ne varsa yapmaya hazırız” şeklinde bir açıklama yapmıştır.

İran Devrim Rehberi Hameney, ve ülkedeki siyasetçiler Keşmir meselesinde kullandıkları bütün kelimeler ve açıklamalarda çok dikkatli davranmışlardır. Bu kimi zaman Hindistan’ı ABD’nin İran karşıtı politikalarından uzak tutmaya ve Hindistan’ın İran petrolü alarak ABD’nin İran’a karşı uyguladığı tek taraflı yaptırımları hasır altı etmesini sağlamaya yönelik siyasi manevra olarak kimi zaman da kendilerini İslam ümmetinin liderleri şeklinde sunmak için yapılmıştır. Tahran’ın iktidar koridorlarından gelen bu tarz açıklamalar İran’ın tutarlı bir Keşmir siyaseti olmadığını gözler önüne sermektedir. Açıklamalardaki öngörülemez ton ve anlamsal örgü herhangi bir dönemde İran’ın Pakistan ve Hindistan’la olan ilişkilerinin seyriyle doğrudan örtüşmektedir. İran genel olarak Hindistan’la ilişkilerini özel olarak da Keşmir kartını Pakistan’ın İran’ın bölgesel düşmanı olan Suudi Arabistan’la yakınlaşmasını engellemek için kullanmaktadır.

Hameney’in İran’ın Devrim Rehberi sıfatıyla Keşmir konusunda yaptığı çeşitli açıklamaların İslam Devrimine içeride ve dışarıda sempati besleyen kamuoyuna yönelik olduğu diğer İranlı politikacıların ise meseleyi siyasi ve diplomatik düzlemde ele aldıkları görülmektedir. Söylem ve eylem arasındaki belirsizlik de İran’daki iktidarın her iki alandaki kamuoyunu yönlendirmeye yönelik kılı kırk yararak oluşturulmuş siyasetine tekabül etmektedir. Diğer yandan, Hindistan’daki müesses nizam da ilkesel olarak mezhepsel sebeplerle Keşmir sahasında ciddi bir etkide bulunmayacağını ve İran’ın bu tarz düzensiz açıklamalarının Hindistan için herhangi bir tehdit teşkil etmeyeceğini bildiği için Hameney,’nin Keşmir konusundaki ifadelerine tepkisiz kalmaktadır ki Hindistan’ın bu mülahazaları dünyadaki diğer devletlerce de paylaşılmaktadır.

Kaynak: İRAM

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!