Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam
İran taarrufu
İbn-i Haldun Mukaddime'de iklim şartlarının, beslenme alışkanlıklarının, medenilik ya da bedevilik gibi hayat koşullarını oluşturan tüm şartların toplumların karakter ve ahlakı üzerinde etkili hatta belirleyici olduğunu söylüyor.
Mesela sıcak iklimde yaşayan topluluklar rahat, kaygısız ve eğlenceye düşkün oluyor Haldun'a göre. Orta iklimde yaşayan insanlar daha mutedil karakter özelliklerini sergiliyor.
Dinleri dolayısıyla sığır eti yemeyen Hindular uyuşuk ve miskin, domuz eti yiyen Hristiyanlar ise daha canlı, daha şehvetli bir bedene sahip oluyor.
Vücudu ve aklı gevşeten alkol tüketimi de daha gevşek ve rahat bir karakter yapısının ortaya çıkmasına sebep oluyor.
Tüm bunlar ahlaki özelliklere de yansıyor.
Haldun, Müslümanların hem sığır eti yiyip hem de domuz eti ve alkol tüketmemeleri dolayısıyla mutedil bir karaktere ve ahlaka sahip olduğunu belirtiyor.
Bu çarpıcı ve bir o kadar da iddialı tespitlere varan başlangıç önermesini, ufuk açıcı bir yöntem olarak benimseyip günümüze taşıyabiliriz.
Beslenme alışkanlığı ve iklim gibi şartların yanı sıra sosyal çevre ve yaşam biçimlerinin toplumların karakter özelliklerini belirlemesini, toplumun yaşam biçiminin de devletlerin karakter özelliklerini etkilemesi yönünden genele teşmil edebiliriz.
Çünkü diktatörlük dahi olsa her yönetim bir şekilde halkının takdirini ve saygısını kazanmayı arzular, toplumun karakter özelliklerine göre birtakım refleksler gösterir ve devlet politikaları ve diplomatik tepkiler bazen buna göre şekillenir.
İran'ın birçok açıdan taaccüple karşılanan, genel olarak da "danışıklı dövüş" olarak yorumlanan, İsrail'e zarar vermeden gerçekleştirdiği saldırıyı(!) bu bağlamda dikkat çekici bir örnek olarak değerlendirebiliriz.
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki burada Fars toplumuyla ilgili menfi ya da müspet bir yaklaşım içinde değiliz. Yalnızca İran'ın gösterdiği refleksin sosyo-politik kodlarını keşfetme çabasındayız.
İran'da taarruf olarak nitelendirilen bir kültür, uluslararası ilişkilerinde ve diplomaside İran'ın yönetim elitinin belirlediği politikalarla benzerlik arz ediyor.
Örf kökünden gelen taarruf, genellikle sırf gelenek olduğu için yapılan davranışı veya yaygın bir geleneği nitelemek için kullanılır.
Mısır'da bir kıza talip olan erkek, kızın yüzünü elini ve ayağını görme hakkına sahip olur ve bu taarruf denir.
İran'da ise sosyal ilişkileri düzenleyen bir gelenek olarak "göstermelik nezaket" kuralına taarruf deniyor.
"Alttan alma" konseptine dayalı taarruf bir çeşit aşırı ve sahte tevazuyu içeriyor.
Bu âdete göre, bir şey ikram edildiğinde önce kesinlikle reddetmeniz gerekiyor. Ancak, birkaç defa teklif edildikten sonra kabul edebilirsiniz.
Alışveriş yaparken dahi ödeyeceğiniz para taarruf gereği birkaç defa reddedilebilir ancak taarrufu gerçek sanıp parayı ödemeden gitmeye kalkarsanız, satıcı parayı almak için peşinizden gelecektir.
Elbette, İran'ın İsrail'e karşı saldırısı bir nezaket kuralı çerçevesinde gerçekleştirilmedi.
Ancak, taarruf kültürü İran'ın, İsrail'in kendisine saldırısına karşı misliyle mukabele hakkını neden bu kadar "göstermelik" bir formda kullandığına dair bir ipucu veriyor.