Suriye’de muhalifleri tek bir çatıda toplayan Fetih Ordusu Genel Kadısı Abdullah Muhaysini, Yeni Şafak’a konuştu. İran ve Şam yönetiminin köşe bucak aradığı Muhaysini, “Buradaki direnişi görseniz kalbiniz ufalanır. Buradaki bir ‘iç savaş’ değildir. Bu, hak ve batılın savaşıdır” diyor. Osmanlı'nın yok ettiği Safevileri İran'ın yeniden kurmakta olduğunu ve bölgeyi ateş topuna çevirdiğini anlatan Muhaysini, “Bütün dünyaya paralı asker gönderen İran güya İsrail'e karşı 'direniş hattı' kurmuş. Bu gerçekten komik. Evet bir hat var ama bu İsrail'e değil Halep'e gidiyor” dedi.
Suudi Arabistanlı bir din adamı olan Dr. Abdullah Muhaysini, dağınık muhalif grupları tek bir çatı altında toplamak için geldiği Suriye'de binlerce kişiyi etrafında kenetleyen bir lidere dönüştü. Sosyal medyada yayılan konuşmaları milyonlarca kişi tarafından takip edilen Muhaysini, Suriyeli muhaliflerin en büyük çatı yapılanması olan Fetih Ordusu'nun genel kadısı oldu. Halep kuşatmasında Muhaysini de cephenin ön saflarında. Belki de bu yüzden bu kadar çok seviliyor. Daha önce birçok kez yaralandı ama cepheye geri döndü. İran ve Esed rejiminin köşe bucak aradığı Muhaysini'yi İdlib'de bulduk ve Suriye'yi sorduk. O da anlattı...
ÇOCUKLAR BAŞLATTI
“Mekke'de yaşıyordum. Devrimden önce Türkiye'yi çok ziyaret ettim. Allah ticaret kapılarını bize açtı. Mekke'de otellerimiz vardı. Müezzinlik yapıyordum. Ummul Kur'a Şeriat Üniversitesi'nde doktora yaptım. Sonra Suriye devrimi başladı. Nasıl başladı: Çocuklarla. Bu devrimi ne bir partiden ne bir gruptan duyduk. Bu devrimi çocuklardan duyduk. Allah'ın bize mesajıydı. Bu devrim camiden çıkan Müslüman çocukların devrimiydi. Allah Şam beldesinin topraklarını İslam'la, Müslümanla savaşanlardan, insanların ibadet etmelerini yasaklayanlardan temizlemek istedi. İnsanlar 'Beşşar Esed'i düşürün' demeye başladılar. Sonra Beşşar insanları öldürmeye başladı. Katliam yapıyordu. Füzeler, uçaklar geldi ve yıkıma öncülük ettiler."
BU DEMOGRAFİK BİR SAVAŞ
“Suriye savaşına iç savaş demek doğru olmaz. Bu bir iç savaş değildir. Bu hak ve batılın savaşıdır. Zalimin ve mazlumun savaşıdır. Buna nasıl iç savaş diyebiliriz ki? Soruyorum Cihad kardeşim. Hainler Türkiye'de darbe girişiminde bulundular. Bu bir iç savaş mıydı? Hayır iç savaş değildi. Darbeciler zalimdi. Değil mi? Türk halkı mazlum konumundaydı. Darbeciler büyük bir suç işlediler. Bugün Beşşar varil bombaları atıyor. Kimyasal silahlarla sivilleri öldürüyor. İnsanları kuşatıyor. İnsanlar yiyecek ekmek bulamıyor. Bu şimdi iç savaş mı oluyor? Bu demografik bir savaştır, tabiatın aslını değiştiren bir savaştır."
SAFEVİ PROJESİ KURULUYOR
“Bugün buradaki direnişe bakarsak kalbiniz ufalanır. Halepli çocuklar yerin altındaki sığınaklara giriyor. Sonra başlarından aşağı bombalar yağıyor. Kullandıkları füzeler özellikle yerin altını delebilen ve sığınakları yıkan füzeler. İran ve Irak'ın milisleri hatta dahası kimse bir şey diyemiyor. Giriyorlar ve öldürüyorlar. Neden füzeler giriyor. Neden bu Müslüman halkın yanında duramıyoruz? İran, 'Safevi projesi' kuruyor ve şu anda bölgeyi ateş topuna çeviriyor. Osmanlı sultanlarının çabaları boşa çıkıyor. Safeviler'i yok etmişlerdi. Fakat şimdi yanıbaşımızda tekrar oluşuyor. İran bütün dünyaya paralı asker gönderiyor. Ben burdayım biliyorum, Suriye'de de savaşçıları var. Afganistan, Pakistan, Irak ve Lübnan'dan askerleri dünyaya servis ediyor. Suriye'de yerleşimcileri öldürmesi için askerlere aylık biner dolar ödüyor."
O HATTIN HEDEFİ HALEP
“İran, Suriye, Hizbullah'ın dediğine göre onlar İsrail'e karşı 'direniş hattı' kurdular. Bak bu gerçekten çok komik. Onların dediğine göre hat uzatılıyor ve direniş artıyor. Bu çok büyük bir yalan. 'Irak'ta nükleer silah var' diyerek ABD'nin gelip Saddam'ı vurması minvalinden büyük bir yalan. Evet ortada bir direniş olduğu kesin. Böyle bir hat şu anda var. İran'dan başlayıp Irak, Lübnan ve Suriye'ye kadar uzanıyor, fakat İsrail'e gittiği yok. Halep'e gidiyor. Onların direniş hattı Halep'te sona eriyor. Hasan Nasrullah (Lübnan Hizbullahı lideri) TV'ye çıkıyor ve 'Suriye'ye gelmeye hazırım' diyor. Ardından Halep kuşatma altına alınıyor. Konuşmalarında İsrail'i geçiriyorlar. Ama İsrail'den kasıtları Halep. Tüm suçlar Halep'te işleniyor."
BİRLEŞTİRMEK İÇİN GELDİM
“Suriye'de Beşşar'ın insanları katlettiğini gördüm. Eğer orda dini bir kitap okursan suçlu sayılırsın sanki bomba atmışsın gibi. İnsanları sakallı diye, namaz kılıyor diye öldürüyordu. Mekke'den buraya gelmemdeki ilk sebep Suriye'deki kardeşlerimizi bir çatı altında toplamaktı. Bu Suriye adına yapılabilecek en iyi yardımlardan biridir. Şu ana kadar hatırı sayılır adımlar attık. İyi gelişmeler kaydettik. Fetih Ordusu'na katıldık. Bu isim altında bir birleşme sağlandı. 'Abdullah Muhaysini Suriye'de nereye bağlı hareket ediyor' diye çok soruyorlar. Beşşar, 'Halep'in hainlerine' bağlı olduğumu, bazıları ise Fethu'ş Şam'a bağlı olduğumu düşünüyor. Aslında ben herhangi bir gruba bağlı değilim. Mekke'den buraya sadece ayrılmış grupları birleştirmek için geldim."
15 Temmuz gecesi Suriye ayaktaydı
“Eğer Türkiye'deki darbe girişimi başarılı olsaydı ne ben ne de sen burada olamazdık. Suriye'deki yıkım ve katliam gittikçe artacaktı. İşte bu yüzden darbe gecesi Türk halkı uyumadığı gibi Suriye halkı da uyumadı. Suriye halkı sabaha kadar Allah'a hain darbenin başarılı olmaması için dua etti. Darbe gecesi Türkiye'yi Suriye'nin yanında durduğu için cezalandırmak istediler. Türkiye'de yapılmaya çalışılan darbe girişimi tam teşekküllü, eksiksiz bir girişimdi. Uçaklar, helikopterler, tanklar her şey sahadaydı. Darbenin başarısızlık oranı yüzde 1'di. Ama Allah, darbeye izin vermedi. Bir Müslüman'a ya da bir mazluma yardım ettiğin zaman Allah sana hem dünyada hem de ahirette yardım eder. Türk halkına karşı sevgimiz tamdır. Darbe girişiminden önce bu halkı çok severdik fakat 15 Temmuz'dan sonra daha da çok sevdik. Dernekleriyle, kuruluşlarıyla, kadın ve çocuklarıyla hepsiyle diyorum ki, işte bunlar sizin kardeşlerinizdir. Güvenilirler.”
TARİH TÜRKİYE'Yİ YAZACAK
“Aslında Türkiye'deki kardeşlerimiz Suriye'deki devrim için ellerinden gelenin fazlasını yaptılar. Allah yaptıklarını kabul etsin. Yaptıklarınız karşılıksız nezaket göstergesiydi. Tarih bunu yazacak. Osmanlı'nın, Fatih Sultan Mehmed'in, Sultan Murad'ın, Abdülhamid'in ve Kanuni Sultan Süleyman'ın torunları yardımla koştu. Mültecileri kabul ettiler. Mallarıyla kendileriyle yardım ettiler. Ve ellerinden gelen her şeyi yaptılar.”
Savaş dört koldan sürecek
“Fetih Ordusu'nun gözleri hep Halep üzerinde. Ama bugünkü çatışmanın büyük bir güce ihtiyacı var. Eşzamanlı olarak dört koldan çatışmanın yürütülmesine ihtiyaç var ve ordu, Halep'ten hiç vazgeçmeyecek. Fakat düşmanını alt edebilmek ve köşeye sıkıştırman için göğüs göğüse çarpışman gerekir. İnşallah 4 yerde çatışma devam edecek; Halep, Hama, sahil ve güney çatışmaları eşzamanlı olarak yürütülecek. Düşmanın eline koz vermemek ve güçsüz bırakmak için bu şekilde devam etmek zorundayız.”
Suçu babasıyla namaz kılmak
“İdlib'e ilk gittiğimizde insanlar müzelere, tarihi eserlere giderken ben ilk önce güvenlik şubesine gittim. Suriye halkına nasıl davrandıklarını görmek istiyordum. Bir defter gördüm. Bir tablo yapılmış. 'Suçlu', 'Suçu' ve 'Cezası' diye ayrılmıştı. Suçlu: Falanca bir adam. Suçu: Üniversitede oğluyla sabah namazı kıldı. Namaza savaş açmışlardı. İnsanlar namaz kılmak, özgürce ibadet edebilmek istiyordu. Devrim başladıktan sonra büyük krizler yaşandı. İnsanlar 'devrim bitti' dedi. Devreye henüz İran ve birçok aktör de girmemişti. Bugün devletler konuşuyor. Peki ne oldu? Devrim 5 yıldan fazladır devam ediyor. Başta İran, Hizbullah, sonra Rafizi gruplar Halep'i kuşatma altında tuttular. Suriyeliler sadece başlarının üzerinde dolanan ölüm makinalarının durmasını istiyor. Sivil misin? Beyaz baretli misin? (Sivil savunma güçlerinden bahsediyor.) Kızılay mısın? Hiçbir farkın yok. Hepsini füzelerle bombalıyorlar. Havayı teneffüs mü ediyorsun? Öldürüyor. Kuşatma altındaki kardeşlerimiz tam manasıyla Allah'a teslim olmuş durumda.”
Kaynak: Cihat Arpacık / Yenişafak