Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Açık Görüş
İran'da seçim mühendisliği tartışmaları
İranlılar 1 Mart'ta, son derece çekişmeli ve potansiyel olarak çok önemli sonuçlar doğurabilecek bir seçimde oy kullandı. Seçimler, İran'ın demokratik süreçlerinin bir parçası olarak görülse de adayların seçimlere katılma ve seçilmeleri üzerinde çeşitli kısıtlamalar içerdiğinden çeşitli tartışmaların da konusu olmaktadır.
İran İslam Cumhuriyeti'nin seçim sistemi, 1979 devrimi sonrasında İran'ı Şii İslam anlayışıyla teokratik bir düzenle yönetilmesinin ardından şekillendi. Seçimler, İran'ın iç ve dış politikasında belirleyici bir rol oynamakta ve ülkenin gelecekteki yönünü belirlemede önemli bir faktör olarak kabul edilmektedir. İran'da seçim süreci, Şiilik bağlamında İslam hukukuna ve Velayet-i Fakih sıfatıyla düzenin liderlik otoritesine bağlılık, adayların İslam prensiplerine uygunluğu ve rejimin temel ideolojilerine bağlılık gibi kriterler üzerine inşa edilmiştir. Bu nedenle, seçme ve seçilme hakkı noktasında belli kısıtlamalar ve şartlar bulunmaktadır. Bu bakımdan İran'da seçim süreci sık sık uluslararası alanda çeşitli tartışma ve kritiklere konu olmuş ve iç politika dinamiklerinin önemli bir parçasını oluşturmuştur.
İran'da iki önemli seçim yapılmaktadır:
1. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri: İran'da cumhurbaşkanı, dört yılda bir halk oylamasıyla seçilir. Ancak adayların Velayet-i Fakih yani İslam Devrimi Lideri tarafından onaylanması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı adayları sıkı bir veto sistemine tabi olsa da seçimler genellikle katılım oranının yüksek olduğu ve çeşitli adayların yarıştığı rekabetçi bir ortamda gerçekleşir.
2. Meclis Seçimleri: Meclis, İran Parlamentosu'nun alt kanadını oluşturur ve üyeleri doğrudan halk tarafından seçilir. Seçimler, her dört yılda bir düzenlenir. Ancak adayların Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi Velayet-i Fakih tarafından devrim yasalarına uygun olmaları bakımından onaylanması gerekir.
İran'da seçimlere katılacak adayların yeterliliğini denetleyen 12 üyeli (6 hukukçu-6 fakih) Anayasayı Koruyucular Konseyi, bu işlevi sayesinde bir tür seçim mühendisliği yapmakta ve Rejim için tehlike arz eden sakıncalı adayların başvurusunu kabul etmeyerek seçim öncesi bir nevi "tehlikeyi bertaraf" etmektedir. Ancak bu durum muhalif seçmen kesimlerde ve reformcularda ciddi tepkilere yol açarak dönem dönem seçmenlerin oylarının konsolide edilmesine ya da geçersiz oy kullanılmasına yönelik motivasyon unsuru olmaktadır. 1 Mart seçimleri öncesinde de eski Cumhurbaşkanlarından Hasan Ruhani, Mahmud Ahmedinejad gibi isimlerin adaylıkları AKK tarafından veto edilerek ılımlıların ve reformistlerin önü kesilmiş oldu. 290 sandalyenin yer aldığı Parlamento seçimlerinde, yalnızca 30 kadar reformcu, aday olabilme onayı aldı.
Düşük katılım ve sosyal medyanın etkisi
İran'daki parlamento seçimlerinde katılım yüzde 40,6 ile düşük seviyede rekor kırdı. Tahran'da ise katılım oranı yüzde 27 oldu. 1 Mart 2024 tarihindeki düşük katılım, ülkenin yalnızca üçte birinin oy kullandığına ve üçte ikisinin evde kalarak rejimi reddettiğine dair şiddetli yorumları beraberinde getirdi.
Rejimin liderleri yüksek katılımı destekledi. Çünkü 45 yaşındaki devrimin meşruiyetini korumak için bu önemli bir göstergeydi. Ancak muhalefet tarafından sosyal medya, seçimlere gitmeme çağrıları ve protestolar etkili bir şekilde kullanıldı. Seçim Kurulu, oy verme saatlerini uzatsa da muhalefet bunu katılım oranını arttırmaya yönelik panik tedbiri olarak gördü.
İran seçimlerinin dikkat çekici noktalarından birisi de geçersiz oy olarak bilinen iptal edilen oylardır. Geçersiz oylar olarak da bilinen iptal edilen oyların yüzdesi bu seçimde dikkat çekici bir şekilde arttı. Bilinçli olarak geçersiz oy kullanmak; Rejime muhalif siyasi hareketlerin seçmen kitlelerinin organize bir şekilde daha önceki seçimlerde de uyguladığı bir stratejidir.
Sadece Tahran'da toplam iptal edilen oy sayısının, yaklaşık yarım milyona ulaşması, sandık başına giden ancak iktidara mesajını geçersiz oy kullanarak vermeye çalışan ciddi bir kesimin Rejimin iktidarı tekeline alması ve keyfi uygulamalarına karşı siyasal ve toplumsal rahatsızlığını göstermektedir. Dış basında devam eden baskıların, milyonlarca seçmeni rejimden uzaklaştırmak dışında etkili olmadığına dair yorumlar yapılmaktadır.
Muhafazakarların yükselişi ve reformistlerin düşüşü
Tahran'da, farklı listelerde yer alan rejim yanlısı adaylar arasında büyük bir rekabet yaşandı. Ancak, tek ılımlı liste olan "Milletin Sesi", Meclis'e 30 üye gönderen Tahran'da tek bir sandalye dahi kazanamadı. Muhalif muhafazakar adaylar arasında da rekabet arttı, bu da ana akım muhafazakar çizgiden farklı olan adayların yükselişine neden oldu.
Seçimin kazananları arasında, nükleer müzakerelerde daha destekleyici ve pragmatik olanların yanı sıra, 2015 nükleer anlaşmasına karşı olanlar da bulunuyordu. Rejim destekçisi listeler arasında, İsrail karşıtlığını savunan ve eski Devrim Muhafızları liderlerini içeren gruplar da yer aldı. Tahran'daki seçimde bazı gruplar büyük kayıplar yaşarken, diğerleri kazanç elde etti. Özellikle, mevcut meclis başkanı Kalibaf beklenmedik bir şekilde oy kaybetti ve dördüncü sıraya geriledi.
Tahran'daki seçim sonuçları, seçmen davranışlarında önemli bir değişimin işaretlerini taşıyordu. Reformcu gazete İtimad'a göre, seçmenler artık tek bir grubun aday listesine bağlı kalmak yerine farklı listelerden adaylar seçme eğilimini sergileyerek akılcı tercihler yaptı. Tahran'da ilk turda kazanan adayların sadece yarısı olan 7 üye Shana listesinden seçildi, 7 üye de Shana karşıtı çeşitli gruplardan seçildi. Şark gazetesi, Shana'nın düşük performansını muhalefetin sosyal medyadaki etkinliğine bağladı.
Seçimlerde yükselen bazı muhafazakarlar dikkat çekti, özellikle de İslam Devrimi İstikrar Cephesi üyeleri. Bu politikacılar, hem ılımlı muhafazakarları hem de reformistleri eleştirmiş ve Ruhani yönetimine karşı çıkmıştı. Seçime katılmayan seslerden biri, hala etkili olan eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'ydi. Reformcu Cephe ise seçime katılmama kararı alarak seçimin adaletsiz olduğunu savundu.
Bu seçim ile birlikte Muhammed Bagher Kalibaf gibi bazı isimler marjinalleştirildi ve yeni bir muhafazakar dönemin başladığına dair işaretler ortaya çıktı. Ancak seçimin, özellikle parlamento açısından büyük bir değişiklik getirmesi beklenmiyor. Yeni parlamentonun İbrahim Reisi'nin yönetimiyle uyumlu olması ve ana politikalarını desteklemesi bekleniyor.
Seçim yoluyla tasfiye
1 Mart seçimleri İran toplumu içinde gittikçe artan dikey ayrışmanın mutlaklığını ortaya koyan bir özelliğe sahip. İran'da reformcu ve muhaliflerden oluşan büyük bir grubun (yani neredeyse mutlak çoğunluğun) seçimlere muhalefet etmesi rejimin güvenilirliği ve halkın talepleri arasındaki gerginliği arttırarak ülkeyi önemli bir gerilim/değişim sürecine götürüyor. 1 Mart seçimleri ile başta ABD, İsrail ve Batılı düşmanlarına rejim adına birlik ve meşruluk mesajı vermek isteyen mevcut Rejim, seçim sonuçlarına ve katılım oranına bakıldığında bu konuda başarılı olamamıştır. Ancak Devrim Rehberinin ve Anayasa Koruyucular Konseyinin uygun gördüğü profillerin Uzmanlar Meclisine seçilmesi ile statükonun devamlılığı, ayrıca 85 yaşındaki mevcut dini lider Hamaney'den sonraki yeni rehberin seçimi konusunda ihtiyaç duyulan meclis yapısı ve gerekli siyasal altyapının oluşturulmuş olması, rejim tarafından bir başarı olarak kabul edilmektedir.