İran'daki yeni cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesine bir bakış

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Geçen ay bir helikopter kazâsında vefat eden İran Cumhurbaşkanı İbrahîm Reisî'nin yerine önümüzdeki hafta içinde yeni bir 'cumhurbaşkanı' seçileceğinden, bu makama seçilmek için müracaat eden 66 aday adayından sadece 6'sının müracaatı kabul ve diğerleri reddedildi. Bu reddedilenler arasında, eski cumhurbaşkanı Mahmûd Ahmedînejad ile 'İran İslâmî Şûrâ Meclisi'nin eski Başkanlarından Ali Lâricanî ve İnkılabın önde gelen ulemâsından ve 1,5 yıl kadar sonra öldürülen Murtezâ Mutahharî'nin oğlu Ali Mutahharî bu hususta dikkati en çok çekenlerden..

Bunlardan Ali Mutahharî ve Ali Laricanî'nin, uygulamadaki bozuklukları açıkça dile getirmeleri yüzünden, diğer adayları zorlayacağı açıktı. Adaylığı veto edilen eski cumhurbaşkanı Ahmedînejad ise, sâdeliği ve populist (âvamı cezbeden) davranışlarıyla halk arasında sempati toplayan birisiydi.

1,5 sene kadar önce, 'Biz bu ülkede adâlet olsun diye bir inkılab yapmıştık; ama, bugün adâleti talep etmek için bir makam yok bu ülkede..' gibi, doğrudan rejimi ve onun başındaki en yetkili ismi hedef alan açıklamalarından sonra, onun aday olmasının kabul edilmeyeceği, neredeyse âşikar idi.

Ayrıca böylesine sert eleştiriler yapan Ahmedînejad da biliyordu ki, İnkılab rejiminin ilk 30 yılına yakın döneminde, en güçlü isimlerden olan ve hattâ İmam Rûhullah Khomeynî'nin vefatından sonra, başka adayların 'Rehber' seçilmesi de muhtemel iken, onları değil de, Seyyid Ali Khameneî'yi seçtirmekte aslî rolü oynayan Hâşimî Refsencanî'nin karşısına çıkarılan Ahmedinejad'ın kim tarafından seçtirildiği de açıktı. Ahmedînejad'ın 2. dönem başkanlığı'nda da karşısına çıkan ve 1980-88 arasındaki 'İran-Irak Savaşı' yıllarında 9 yıl başbakanlık yapan Mîr Huseyn Musevî'nin de nasıl engellendiği ve henüz oy sandıklarının sayımı tamamlanmadan, seçimi Ahmedînejad'ın kazandığının ilan edilmesiyle patlak veren ve haftalarca süren karışıklıkları da unutmamak gerek.. Ki, Mîr Huseyn Mûsevî'nin, 15 seneye yakın zamandır, o karışıklıkların sorumlusu olarak yargılanmaksızın, hâlâ da resmî hapishanede değil, ama, kendi evinde de olmayan bir resmî mekânda, 'ev hapsi'nde tutulduğunu hatırlatalım. (Bu arada, İran'da soyadlarında sık sık görülen 'musevî' sıfatının, Yahudilerle ilgili olarak Türkçede, 'Mûsâ'nın takipçisi' mânâsında kullanılan 'mûsevî' ile bir ilgisinin olmadığını ve onun Türkçede 'eşit' mânâsına gelen 'musâvî' diye telaffuzunun da yanlış olduğunu; bu isim-sıfat'ın, 12 İmam Mezhebi'nde 7'nci İmam olan Musâ Kâzım'ın soyundan geldiğini anlatmak için kullanıldığını bilhassa belirtelim.)

*

Şûrâ'y-ı Nigehbân isimli en yüksek yetkili adlî merci tarafından teyit olunan 6 isimden en fazla rağbet gören kişi olarak geçen dönemde Tahran Belediye Başkanı, şimdi ise İslâmî Şûrâ Meclisi Başkanı olan Muhammed Bâqir Qalibaf'ın (yüzde 30), Said Celilî'nin (yüzde 25) ve Mes'ûd Pizişkiyan'ın ise (yüzde 18)'lerde olduğu ileri sürülmekte..

62 yaşında olan Qalibaf (ki, bu soyadı 'halı örücüsü' mânâsına gelir) 1980-88 arasındaki İran-Irak Savaşı yıllarında, İnkılab Muhafızları Ordusu'nun Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nı yapmıştı.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile İran arasındaki nükleer enerji görüşmelerini yürüten 55 yaşındaki Saîd Celilî de, 'İran- Irak Savaşı'nda bir ayağını kaybetmişti..

*

İran söz konusu olunca, bizdeki medya kuruluşlarında yapılan değerlendirmeler genellikle, Türkiye rejiminin işleyişine göre yapılıyor.. Halbuki, bazı benzerlikler olsa bile, bir çok temel farklılıklar da vardır.

Her şeyden önce belirtelim ki, İran'da Cumhurbaşkanı, evet, ülkenin dış siyasette en üst temsilcisidir, ama, içerde, 'İslâm İnkılabı Rehberliği' veya 'Velâyet-i Faqih' makamında bulunan zât, en üst yetkilidir ve İran Cumhurbaşkanı'nın konumu, gerçekte bizdeki Başkanlık sisteminde, 'Bakan'ların pek farklı değildir. Ve, evet, 'Bakan'ları, genelde, Cumhurbaşkanı seçer ama, özellikle de 'Dışsiyaset'i bizzat belirleyeceğini Rehber açıkça söyler.

Ayrıca, (Ordu, polis, İnkılab muhafızları vs. gibi) bütün Silahlı KuvvetlerYargı, (M. Vekilliğine veya Cumhurbaşkanlığı'na aday olanları teyit eden ve kanunlarla hükûmet kararnâmelerinin İslâm Cumhuriyeti' Anayasası'na uygun olup olmadığını gözetleyen, Gözetleme Şûrâsı mânâsına) 'Şûrâ'y-ı Nigehbân' ve Radyo-tv. ve ülke çapında çok geniş ve etkili ekonomik güç odakları olan İslamî Vakıfların başkanlarını ve ülke çapındaki bütün Cuma İmamları'nı da Rehberlik makamı belirler ve onlar da bulundukları yerleşim birimlerinin meselelerini 'ülkenin en üst yetkili ve sorumlusunun temsilcisi' olarak takip ederler.

Şimdi... Bu kadar geniş yetkili olan 'Velâyet-i Faqih'lik veya Rehberlik makamını kim seçiyor denilebilir?

'Veliyy'i Faqih' veya 'İnkılab Rehberi', 88 kişilik bir Meclis-i Hubregân (Bilirkişiler Meclisi) tarafından seçilir. Bizde de hukuk dilimizde eskiden 'ehl-i hibre' çokça kullanılırdı. Bu 'ehl-i hibre', 'her eyaletin nüfusuna göre ayrılmış kontenjanlar için, aday olan 'faqih'ler arasından, halk tarafından seçilirler.. Bu da, fıqhî yorumları, başka güç odaklarına göre değil de, halkın lehine olacak şekilde yapanların seçilmesinde etkili olur. Bu Meclis, 'İnkılab Rehberliği' makamını gözetleme ve o makamda bir boşalma veya temel bir itiqadî sapma ortaya çıkması ya da vazifesini yapamayacak derecede uzun süreli hastalıklar durumunda yeni Rehberi belirler.

*

28 Haziran Cuma Günü yapılacak seçimde, bizdeki bazı çevreler, 'İnkılab Rehberi, her kimi işaret ederse, onun seçileceği'ni iddia etseler bile, bunun gerçeği yansıtmadığı, işaret olunanın dışındaki adayların birçok kez seçildiği görülmüş ve denenmiştir.

STAR