İran’da Cevat Zarif’i İstifaya Götüren Topyekûn Zehirlenme

Yazısında İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’i istifaya götüren kararın arkasındaki perdeyi aralayan Kemal Öztürk, diktatör Esed’in sahiplenilmesinin ve dini lidere tanınan sınırsız yetkilerin sistemi topyekûn bir zehirlenmeye götürdüğünü söylüyor.

Kemal Öztürk’ün Yeni Şafak gazetesinde yer verilen konuyla alakalı yazısı (27 Şubat 2019) şöyle:

Öldürücü Zehir

Önceki sabah İran’a çok gizli ve ani bir ziyaret gerçekleşti. Gelen kişi, Suriye’nin eli kanlı diktatörü Beşar Esed’ti. Esed, doğrudan İran Dini Lideri Hamaney’in yanına gitti.

Basına dağıtılan fotoğrafta Hamaney ve Esed’in yanında, İran dış politikasını statüko adına sahada yöneten Kasım Süleymani ve gölge dış işleri bakanı Hamaney’in danışmanı Ali Ekber Velayeti vardı.

İSTİFA ETTİREN ZEHİR

Lakin ne Cumhurbaşkanı Ruhani, ne de Dışişleri Bakanı Zarifi o fotoğrafta vardı. Zira Esed’in gelmesinden haberleri yoktu.

Bunun üzerine Zarifi sabah erken saatte İnstagram hesabından istifa ettiğini ima eden bir mesaj yayınladı. Bununla da kalmadı, ilerleyen saatlerde Cumhuri İslami Gazetesi’ne verdiği demeçte, “Dış politika için öldürücü zehir, bir siyasi parti ya da fraksiyon kavgasına dönmesidir” dedi.

Böylece, İran yıllardır yaşadığı müesses nizam (statüko)-seçilmişler kavgasının yeni bir versiyonunu, Esed’in ziyareti ve Zarifi’nin istifasıyla tekrar yaşamaya başladı.

ÖLDÜRÜCÜ ZEHİR SURİYE DEĞİL SADECE

Zarifi’nin dış politika için öldürücü zehir olarak tanımladığı şey, İran’ın Suriye politikasındaki çok başlılık ve bunun üzerinden bir iç siyaset hesaplaşması yapılmasıydı.

Kuşkusuz sadece İran değil, Türkiye dahil, tüm İslam dünyasında Suriye krizi öldürücü bir zehir olarak ülkeleri ve milletleri zehirledi.

Lakin İran’da asıl zehir rejimin kendisinden yayılıyor. Bunlar sadece temeldeki hastalığın yan komplikasyonları.

İran’da, mutlak lider, tek otorite ve aynı zamanda hiç kimsenin dokunamadığı dini önder Hamaney ile, halkın her 4 yılda bir seçtiği hükümetler arasında sürüp giden kavga hiçbir zaman durmadı.

Sorumsuz ama tam yetkili Hamaney ile seçilmiş, sorumlu ama yetkileri sınırlı tüm hükümetler hep aynı kavgayı yaptı.

İran Araştırmaları Merkezi’nden Mehmet Koç’un güzel tespitiyle söyleyecek olursak, “Hamaney, pragmatist Rafsancani, reformcu Hatemi, muhafazakar/tutucu Ahmedinecad ve uzlaşmacı Ruhani ile aynı kavgaları yaptı.”

REJİMİN SAHİBİ DİNİ LİDER, HER ŞEYİ KONTROL EDİYOR

Bu kavga, sistem böyle olduğu sürece sonsuza kadar devam edebilir. Zira Hamaney ordu komutanlarından Cuma imamlarına, Yargıtay’dan emniyet genel müdürüne kadar, herkesi atama yetkisine sahip.

Cumhurbaşkanı Ruhani son bütçe konuşmasında, “Ekonominin %60’ına biz hakim değiliz, nasıl bütçe yapacağız?” dedi. Zira onu da Hamaney ve rejimi koruma kollama görevi verdiği devrim muhafızları kontrol ediyor.

Her şeyi kontrol eden ama hiçbir sorumluğu olmayan dini lider, en küçük başarısızlıktan halkın seçtiği ama yetkileri sınırlı cumhurbaşkanı ve hükümeti sorumlu tutmaktan da geri kalmıyor. İşte İran için asıl öldürücü zehir bu.

Halk her defasında bundan rahatsız olduğu için, değiştirmesi ümidiyle yüksek oylarla birini seçiyor ama durum yine değişmiyor. İşin daha kötüsü ülkede rüşvet, iltimas, yolsuzluk had safhada. Peki bununla kim mücadele edecek?

İRAN’DA HERKES KİRLENDİ NEREDEYSE

Ruhani 2017’de % 52 oyla ikinci kez Cumhurbaşkanı seçildiğinde, bakanlar konusunda Hamaney ile anlaşmazlığa düştü ve sesini yükseltti. Devrim Muhafızları, Ruhani’nin kardeşi Hüseyin Feridun Ruhani’yi bir gece tutukladı ve hapse attı. Ertesi günü 13,5 Milyon Dolar (yanlış duymadınız rakamı) kefaletle serbest bırakıldı. Ruhani de Hamaney’in dediği bakanları atadı.

Neredeyse herkes kirlendi İran’da. Dolayısı ile temiz eller operasyonu yapacak kimse de kalmadı. Yolsuzluk öyle sıradanlaştı ki, ABD’nin İran’a uyguladığı ambargoyu bile yolsuzluğun bir aracı haline getirenler oldu.

Halk ise çaresiz. Bir yanda fakirlik, ekonomik kriz ve artık öldürücü hale gelen baskıcı rejim var. Diğer yanda ise ABD/İsrail/Suud üçlüsünün ülkelerine yaptıkları kötülükler.

REJİMDEN ŞİKAYET EDENLER SUSTURULUYOR

Halk ne zaman rejimden, yolsuzluktan, ekonomik krizden ve sistemden şikayet etse, Hamaney ve Devrim Muhafızları, ülkenin güvenlik sorunundan, ABD ile kavgasından, iç savaştan, gelecek kaygısından bahsederek, ses çıkartanları hainlikle suçluyor. Onlar da mecburen susuyor.

Son Esed ziyaretiyle birlikte aslında Ruhani’nin istifa etmesi beklenirdi. Ancak Ruhani ‘maslahatçı’ olarak yine durumu idare etti. Aslında kardeşi ile birlikte kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesini önlemiş oldu. Hamaney’in acımasız olduğunu biliyor. Zira eski Başbakan Musavi ve Meclis Başkanı Kerrubi, Hamaney’e muhalefet ettikleri için şu anda ev hapsindeler ve kimseyle görüştürülmüyorlar.

Zarifi kendisine yakışanı yapıp istifa etti. Lakin teşhisi yanlış koydu. Öldürücü zehir dediği şey, elleriyle kurdukları rejimin kendisi tarafından üretiliyor aslında. Ama bunu dillendiremiyorlar.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!