Irak’ta İran yanlısı Şii milis güçleri kaynaklı tehdit algısı siyaset ve devlet mekanizması açısından giderek daha fazla karşı konulamaz bir fenomene dönüşüyor. İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Irak’taki milis grupların çatı oluşumu Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in geçtiğimiz yıl Bağdat’ta ABD’nin saldırısında öldürülmeleriyle birlikte yeni bir forma bürünerek daha kontrol edilemez hale gelen İran yanlısı milisler, ülkedeki Amerikan varlığına yönelik düzenli saldırılar yürütmenin yanı sıra Bağdat hükümetini de karşısına almaktan çekinmiyorlar.
Bunun son örneği ise dün Rab’allah isimli milis grubunun askeri araç ve üniformalarla Bağdat sokaklarında gösteri yapmasıydı. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin üzerinde ayakkabı izi ve makas işaretleriyle “kulağını kesmenin zamanı geldi” sloganlarının yazılı olduğu posterlerini taşıyan milisler aynı zamanda Kazımi tarafından görevlendirilen yolsuzluk davalarından sorumlu General Ahmed Ebu Rehif’in de resmini çiğnedi. Ellerindeki RPG’ler ve AK-47’lerle adeta meydan okuyan milisler, ülkedeki milisleşmenin ciddiyetini yeniden gün yüzüne çıkardığı gibi hükümetin içinde bulunduğu çaresizliğe de işaret ediyor.
Gölge milislerin yükselişi
Süleymani’nin öldürülmesinin ardından İran yanlısı milisler sahada ABD karşıtı eylemlerini artırırken, yine İran yanlısı Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih İttifakı’nın girişimleriyle 5 Ocak 2020’de Amerikan ve yabancı güçlerin ülkeden çıkarılmasına ilişkin karar Irak Parlamentosunda oybirliğiyle kabul edilmişti. Karar bağlayıcı olmasa da ABD’nin buna yanaşmaması üzerine Irak, ABD-İran gerilim hattının daha da merkezine oturdu. İran yanlısı milislerin Amerikan askeri varlığına yönelik tehditlerine ABD’nin sert yanıt vermesi ve Haşdi Şabi bünyesindeki İran yanlısı grupların ve liderlerin yaptırım listelerine alması, İran destekli direniş hattını yöntem değişikliğine itti. Nitekim bu çerçevede çok sayıda “gölge milis” grubunun ortaya çıkarak yaptıkları saldırıları sosyal medya kanallarında paylaşması söz konusu grupları hesap sorulamaz kıldı.
Tıpkı yeni milisler gibi Rab’allah da Irak’ta yerleşik olan İran destekli Şii milislere nazaran oldukça yeni. Resmî bir ofisi bulunmayan ancak sosyal medya kanallarını etkin kullanarak güçlü çevrimiçi görünürlüğü olan Rab’allah’ın üyelerinin çoğunun Haşdi Şabi bünyesindeki İran yanlısı Ketaib Hizbullah, Asaib Ehlil Hak, Ketaib İmam Ali, Harekât Hizbullah en-Nuceba ve Saraya el-Horasani gibi gruplardan oluştuğu iddialar arasında. Haşdi Şabi, geçit töreni sonrasında Rab’allah’ın kendileriyle ilgisi olmadığını açıklasa da söz konusu milis grubunun açıklamalarının Telegram’da Haşdi Şabi’nin propaganda kanallarında dolaşıma girmesi resmî olmasa da duygusal bir irtibata işaret. Rab’allah’ın geçit esnasında kullandığı bazı araçların önünde yer alan Haşdi Şabi bayrakları da “Kral çıplak!” dedirtiyor. Son dönemde ortaya çıkan milis güçlerinin çoğunun fikir babasının Ketaib Hizbullah olduğu sır değil. Nitekim Aralık ayında Ketaib Hizbullah liderlerinden Ebu Ali Askeri’nin, Kazımi’ye hitaben “Vakit, onun kulaklarını keçiler gibi kesmek için gerçekten çok uygun” şeklindeki sözlerinin Rab'allah’ın geçit töreninde kullanılması örgütün ilişki ağına dair fikir veriyor. Bu anlamda Rab’allah’ın gövde gösterisinin, birkaç gün önce bir Irak istihbarat subayının öldürülmesinden sorumlu olan Ketaib Hizbullah üyesinin tutuklanmasına denk gelmesi de milis-hükümet gerginliğini açıklıyor.
Gövde gösterisiyle ne amaçlandı?
Son aylarda Bağdat’taki alkol satan dükkanlara ve masaj salonlarına saldırılarıyla adından sıkça söz ettiren Rab’allah milislerinin başkentin merkezinde verdiği maskeli pozlar, DEAŞ’ın Musul’u işgalindeki sahneyi akıllara getirdi. Tabii bu esnada okudukları bildiriyle Başbakan Kazımi’den bütçenin yasa tasarısının kabul edilmesi, dolar kurunun eski seviyeye çekilmesi ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bütçe payının gönderilmemesi gibi taleplerle Kazımi’yi Erbil ile Washington konusunda uyardıkları anlaşılıyor.
Bu gösterinin, Irak’taki Amerikan askeri varlığı ve iki ülke arasındaki siyasi ve ticari ilişkilerin ele alınacağı ABD-Irak stratejik görüşmelerinin üçüncü ayağının Nisan 2021’de yapılacağının açıklanmasından hemen sonra gelmesi manidar. ABD Başkanı Joe Biden’ın İran politikası belirgin olmasa da ABD’nin 26 Şubat’ta Suriye’de İran yanlısı Iraklı milislere yönelik hava saldırısından söz konusu milislere yönelik daha görünür bir politikasının olduğu anlaşılıyor. Bu anlamda Rab’allah, diyalog görüşmelerinde Kazımi’ye yabancı güçlerin Irak’tan çıkarılmaları konusunda yeterince inisiyatif almaması halinde baskı uygulayacaklarının işaretini vermiş görünüyor. Ülkedeki ABD güçleri, sayıları yaklaşık beş bin olan askerlerini geçen yıl yapılan iki tur görüşmenin ardından neredeyse yarı yarıya azaltsa da İran yanlısı milislerin hedefi olmaktan kaçamıyor.
Buna karşın, son dönemde ABD’nin sert yanıtlarına maruz kalmak istemeyen İran yanlısı milisler, gölge milisler yoluyla sorumluluktan kaçmaya çalışırken, bu durum Irak hükümetinin içeride ve ülke dışında itibarına zarar verdiği gibi hükümeti ABD ile karşı karşıya getiriyor; özellikle de Kazımi’nin Irak’ın güvenlik tehdidini atlattığını ve ülkedeki diplomatlara yönelik herhangi bir tehdidin olmadığını açıklamasının ve sorunsuz geçen Papa ziyaretinin ardından. Hatırlanırsa eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Bağdat hükümetinin Şii milislerin saldırganlığı konusunda adım atmaması halinde ABD’nin kendi yöntemlerini kullanacağını defaatle söylemişti. Bu anlamda Biden yönetiminin de gölge milisler konusu başta olmak üzere İran yanlısı milisleri daha fazla gündemine alması muhtemel. Öte yandan, ülkede kırılgan ekonomiyi canlandırmak amacıyla 2003’ten bu yana ilk kez devalüasyon kararının alınmasıyla Irak dinarı yüzde 20 oranında devalüe edilmiş, yerel paranın Amerikan doları karşısında değer kaybetmesi bazı siyasi güçler ve halk tarafından eleştirilmişti. Rab’allah açıklamasında halka göz kırparken, kararı eleştiren İran yanlısı siyasilerin de konuya ilişkin tepkilerini tekraren Kazımi’ye iletmiş görünüyor.
Ayrıca, İran yanlısı milis gruplarıyla ilişkileri son dönemde giderek gerilen IKBY’nin en güçlü partisi Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP), Rab’allah’ın hedefleri arasında yer alması tesadüf değil. Zira KDP ile İran yanlısı milisler arasındaki gerilim, bütçe, Amerikan güçlerinin ülkedeki varlığı ve federal mahkemeye ilişkin yasa tasarısı gibi nedenlerden kaynaklanıyor.
Kürtler, Tahran ve Bağdat’a karşı ABD’nin ülkedeki varlığını kendileri açısından güvenlik teminatı olarak görmenin yanı sıra Amerikan varlığının ülkede bir denge unsuru olacağına inanıyor. Kürtlerin, Süleymani’nin öldürülmesinden sonra Irak Parlamentosunda yabancı güçlerin ülkeden çıkarılmasına ilişkin oturuma katılmamalarının ardından, Erbil, İran’ın balistik saldırılarına maruz kalmıştı. Yine Ahrar-ı Kürdistan isimli gölge milis grubu Ekim 2020’de, Seraya Evliyaü’d-Dem adlı grup ise Şubat ayında Erbil’deki Amerikan üslerini hedef almıştı. Ayrıca, Irak Federal Mahkemesi heyetinde din adamlarının da yer almasına yönelik sunulan yasa tasarısına Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) destek verirken KDP ve azınlık Kürt vekilleri destek vermedi. Bu yasa tasarısına öncülük eden İran yanlısı Fetih Koalisyonu ve Kanun Devleti Koalisyonu, tasarının onaylanmaması nedeniyle KDP’nin bütçe konusunda sıkıştırılması için Kazımi’ye mesaj veriyor. Zira 2021 bütçe müzakerelerinde taraflar nihai metin üzerinde henüz anlaşamadı. İran yanlısı Şii partiler, IKBY’nin federal fonlardan payını alabilmek için yerine getirmesi gereken petrol ve petrol dışı gelirleri devretme yükümlülüklerinde değişiklikler yapmak isterken, Kürtler buna itiraz ediyorlar.
Bu çerçevede İran yanlısı milislerin son dönemde IKBY’ye karşı yükselen agresif tutumu ve Rab’allah’ın geçtiğimiz yılın Ekim ayında KDP’nin Bağdat’taki ofisine saldırısına ilaveten son eylemde de yapılan atıf KDP’ye baskının artacağına işaret. Buna karşın, KDP’nin “Irak’ta kim sorumlu? Hükümet mi, parlamento mu yoksa milisler mi?” açıklaması dikkate alındığında milislere karşı geri adım atılmayacağı anlaşılıyor. Öte yandan sorulan soru, Kazımi’yi milislere ilişkin adım atma konusunda zorlayacak bir hamle.
Kazımi’yi bekleyen zorluk
Mayıs 2020’de göreve geldiğinden bu yana Haşdi Şabi’yi kontrol altına almak için çaba sarf eden Kazımi, Haziran’da Haşdi Şabi’nin yeniden yapılandırılmasına ilişkin kararname yayınlasa da bu konuda mesafe alamadı. Özellikle güvenlik sektöründeki sert değişiklikler ve kontrolsüz silahların devletin eline olması gerektiği yönündeki vurgusu tarafları karşı karşıya getirdi.
Bu bağlamda 2020 Haziran’da Bağdat Havaalanı ve ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğine roket saldırısı düzenlediği gerekçesiyle Ketaib Hizbullah’ın 14 milisinin gözaltına alınması emrini vermesi, Kazımi açısından milislerle gerilimin kritik eşiği olsa da baskılar üzerine şüpheliler kısa sürede salıverildi. Yine 22 Aralık’ta Bağdat’taki Yeşil Bölge’de ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğini hedef alan yoğun füze saldırısının arkasında olduğu iddiasıyla göz altına alınan üyelerinin serbest bırakılması için Asaib Ehlil Hak milisleri Bağdat sokaklarında gövde gösterisi yaparken, yanına Terörle Mücadele Kurumu komutanlarını alarak başkent sokaklarında boy gösteren Kazımi de “Gerektiğinde karşı karşıya gelmeye hazırız” demişti. Kazımi’nin Haşdi Şabi’yi yeniden yapılandırma ve silahların devletin elinde olması ısrarındaki gereklilik, Rab’allah’ın son şovuyla bir kez daha gözler önüne serildi.
Son hadisede de görüldüğü üzere, hükümeti gün geçtikçe daha fazla tehdit eden Şii milisler, Kazımi’yle silah namlusu üzerinden müzakere ediyor. Gölge milisler saldırıları üstlense de fiziki olarak yaptırım uygulanamaması hükümetin elini bağlıyor ve söz konusu grupların Haşdi Şabi bünyesindeki milis gruplarınca yönetildiği iddiası bu zorluğu perçinliyor. Zira bugün İran yanlısı milislerin hakim olduğu Haşdi Şabi’nin Irak’ta güvenlik mekanizmasının 2016 itibarıyla resmî bir parçası olması, devlet-milis geçişkenliğini anlamaya yardımcı olduğu gibi benzeri hadiselerde hükümetin güç kullanım kapasitesine de ket vuruyor. Bu anlamda Haşdi Şabi’nin sorumluluğu üstünden atması Kazımi’nin elinin daha da sıkışacağına işaret ediyor ve bu durum Haşdi Şabi’nin gerçek bir dönüşüme tabi tutulmasının şart olduğunu yeniden ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, Rab’allah’ın gövde gösterisinde görüldüğü üzere milislerin silahlarını sergilemesi, İran yanlısı milisler açısından yeni bir aşamaya işaret ediyor. Buna yanıt verilmemesi halinde benzer hadiselerin yaşanması muhtemel olup devletin meşruiyetinin daha fazla sorgulanmasını beraberinde getirecektir. Bu açıdan Rab’allah’ın gövde gösterisini şiddetle eleştiren Mukteda es-Sadr gibi siyasette ve toplumda etkili isimlerle ülkenin milisleşme eğiliminden temizlenmesi ve devlet egemenliği vurgusu üstünden müzakereler yapılarak birlikte hareket edilmesi gerekiyor. Yine bu duruma sert tepki veren Kürtler ve İran’la aynı safta hareket etmeyen Sünni aktörlerden destek arayışına girilmeli. Her ne kadar zor olsa da söz konusu milis grubunu cezalandırarak Haşdi Şabi içindeki İran yanlısı gruplara ve Tahran yönetimine sert mesaj verilmemesi halinde, dönüşmekte olan bu fenomenin seçime hazırlanan ve ekonomik darboğazdan geçen ülkeyi daha fazla teslim alması muhtemel. Zira İran yanlısı grupların askeri gücünün yanı sıra parlamentodaki etkinliği de dikkate alındığında bu ihtimal yabana atılacak türden değil.