Küresel Şia Azınlık Rejimi Hedefi
Bu gün İran rejimi tüm dünya Şiilerinin liderliğini üstlenmiş ve ciddi bir kısmının (belki de çoğunluğunun) kabulüne mazhar olmuş görünüyor. Bu liderlik etkisi gulatı Şia olarak nitelenen Nusayri ve Alevileri de yavaş yavaş etkisi altına almakta olup, muhtemelen ileri de bu kesimlerde tamamen İran rejiminin etkisi altına girecekler gibi görünüyor.
Lakin 1,5 milyar civarındaki Müslümanın yaklaşık 150 milyonun Şii olduğu, yani Şiilerin Müslümanlar arasında % 10 (en fazla % 15)’lik bir orana sahip oldukları da bir realite.
Gel gör ki mevcut İran rejimi ile Şiaperestler, azınlıklardan sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Yunusi’nin beyanlarında da ortaya çıktığı gibi, neredeyse tüm İslam coğrafyalarında hegemonya kurmak ve süreç içinde tüm Sünnileri Şiileştirmek gibi bir hedef ve hırsa sahipler.
Batı İle İran’ın Çıkarlarının Kesiştiği Nokta
Artık net olarak ortaya çıkmıştır ki İran rejiminin derdi Ümmet değil, Şia mezhebini Sünni dünya üzerinde hegemon kılmak ve süreç içinde tüm Sünnileri Şiileştirmek.
Batı, ABD ve İsrail ise, Sünni çoğunluğun uyanarak İslam’a sarılması halinde İslam dünyası üzerindeki hegemonyalarının sonunun geleceğinin idrakiyle, bu uyanışı durduracak, kontrol altına alacak her imkanı sonuna kadar kullanmaya çalışıyorlar. Mesela son zamanlarda PKK ve PYD’nin haddinden fazla batı iltifatına mazhar olmasının en önemli nedeni bu.
Bu amaçla özellikle son 5 yıllık Ortadoğu intifadası sürecinde İran rejimi ile Şiaperestler can kurtaran yeleği gibi sarıldıkları görülüyor. Zaten bu uyanış ve intifadayı durdurabilmek için Sünniler üzerinde hegemonya hırsına kapılmış İran rejimi ile Şiaperestlerden daha kullanışlı bir araç bulamazlardı. Bu nedenle adeta bu araca sarıldılar.
İslam dünyasında hegemonya kurma, Şia’yı mutlak hakim kılma ve Sünnileri Şiileştirme hırsı kaçınılmaz olarak İran rejimi ve Şiaperestleri, mevcut hegemonyalarını kaybetmemek paniğiyle ellerine değen her şeye sarılmakta beis görmeyen batının kucağına itmiş, İran rejimi ile Şiaperestlerin geleceklerini batının geleceği ile paralelleştirmiştir. (Aynı durum Paralel yapı içinde söz konusudur).
Hülasa hem İran batıyı, hem de batı İran’ı kullanıyor, 1979 devrimiyle kapandığını düşündüğümüz eski sayfa yeniden açılıyor. İran için Sünni çoğunluğa galebe çalabilmek için batı ile işbirliği, batı içinse geleceği için en büyük tehlike olarak gördüğü Sünni İslamı uyanışı zayıflatmak ve mümkünse yok etmek için İran ile işbirliği.
Elbette batı ile İran rejiminin gizli ajandaları – amaçları farklıdır ama, bu amaçlarına varmak için yolları kesişmektedir ve uzun bir süre yol arkadaşlığı yapmak zorunda kalacaklardır. Ya batı zayıflayıp İslam dünyasındaki hegemonyasını kaybedene, yada İran rejimi Şia hegemonyası hayalinden vaz geçene yada yıkılana değin sürecek olan bir yolculuk olacaktır bu.
Batı Artık İran’da Laik Bir Rejim İstemez
Bir sohbet esnasında İran’da bulunmuş bir İslamcı, İranlıların laik olanları daha olumlu, daha iyi anlaşıyoruz onlarla; İslamcı olanlar daha olumsuz, katı ve anlaşılamaz oluyorlar demişti de yadırgamıştım bir İslamcı olarak. Lakin özellikle son süreçte yaşananlar, laik Şiilerin Şiaperestlere göre ehveni şer olduğu acı gerçeğini gösterdi bizlere.
Bu gün yaşadığımız gerçeklik, Şiaperest İran rejiminin bir ürünü olduğuna göre, eğer rejim laik olsa bu süreçlerin (en azından bu kadar sert) yaşanmayacağıdır. Şiaperest rejim İran devletini din edindikleri mezhebi değerleri adına Sünnilere karşı saldırganlaştırmakta, laik bir İran rejiminin dahi yapamayacağı zulüm ve katliamlara imza atmasına sebep olmaktadır.
Bu nedenledir ki, batı gelinen durumda İran’da laik değil Şiaperest rejimi istemektedir ve isteyecektir. Zira gelişmekte olan mutedil Sünni İslami uyanışın tek panzehri olarak fanatik Şiaperestleri görmektedir.
Batı Türkiye’de Laik Rejimin Sonuna Kadar Arkasında Olacaktır
Batının şu anda Türkiye’de İslamcı değil laik bir rejim isteyeceği de aşikardır. Çünkü İslamcı – Ümmetçi bir rejim Türkiye’nin Sünni dünyanın liderliğine ve uyanışına vesile olacakken, İslamcı (Şiaperest) bir İran bunu dizginleyici bir etkiye sahip olacaktır.
Oysa Türkiye’de laik rejim Sünni dünyanın liderliğini yapamayacağı gibi, uyanışa değil uyumaya ve uyuşmaya vesile olacakken, İran’da laik bir rejim Şiaperestlerin Sünni kökenli uyanış karşısındaki dizginleyici etkisinin zayıflamasına sebep olacaktır.
Bu nedenle batı Türkiye’de laikliği, İran’da İslamcılığı (Şiacılığı) destekleyecek, her iki memlekette rejim değişikliği olmaması için (zaruri gördüğünde) darbe dahil tüm imkanlarını kullanacaktır (Mısır örneğinde görüldüğü gibi).
Suriye’de Nusayri, İslam Coğrafyasında Şia Azınlık Rejimi
Batı İran’daki Şiacı rejimin arkasında gizli ve açık, doğrudan yada dolaylı olarak duracaktır ne pahasına olursa olsun, tıpkı Esed rejiminin ardında durduğu gibi. Batı ve İran rejiminin arzuladığı İran’ın konumu, Esed’in konumu gibi olacaktır.
Nasıl ki Esed Suriye’de % 10 - 15’lik bir Nusayri kesime dayanarak Sünnileri baskı altında tutarak laik batıcı bir rejimse; İran’da tahakküm altına alabildiği tüm İslam coğrafyalarında, tüm dünya Müslümanları içindeki % 10 – 15’lik bir Şii azınlığa dayanarak, batı işbirlikçisi Şiapereset bir rejim olarak devam etmeye çalışacaktır.
Benzer bir senaryonun Alevicileri Sünniler üzerinde tahakküm kurdurmak amaçlı olarak 28 Şubat Sürecinde Türkiye içinde hayata geçirilmeye çalışıldığı hiç hafife alınmayacak bir iddia olup, Ergenekon ve Balyoz gibi davalarla akamete uğrayan bu senaryonun tekrar hayata geçirilmesi için fırsat kollanacağı da unutulmamalıdır.
İran İslam Dünyasının Bağrındaki Yeni İsrail
İran bu konumuyla İslam dünyasında batının bağrına İsrail’den sonra saplanmış ikinci hançer olacaktır. Nasıl ki İsrail rejimi ve halkı Siyonist hırslarla batı ile işbirliği ile İslam dünyasını baskılıyorsa, İran’da Şiaperest hırslarla batı ile işbirliği ile İslam dünyasını baskılayacaktır.
Bu nedenle bu saatten sonra kimse İran’da bir rejim değişikliği beklemesin, içeride böyle bir eğilim olsa bile, bu saatten sonra batı bu eğilimi bastırmak için çaba sarf edecek, nasıl ki Suriye’de halkın % 80’inin taraftar olduğu rejim değişikliğini engellemek için direk ve dolaylı tüm çabayı sarf ettilerse, bundan daha fazlasını kendisini İslami olarak niteleyen İran rejimi için yapacaklardır.
Suriye’de çıkarları için vahşetlere ses çıkarmayan Batı, İran’da da rejim karşıtı bir harekete karşı rejimin en vahşi uygulamalarına karşı 3 maymunu oynamakla kalmayacak, direk yada dolaylı olarak destekleyecektir.
İran Halkı Şiaperest mi?
Şiilerin çoğunluğunun Şiaperest olup olmadığı konusunda bir kanaatim yok. İran 40 yıldır kapalı bir toplum haline geldiğinden, halkın durumu hakkında çok sağlıklı bilgilere ulaşmak söz konusu değil.
Tahminim İran halkı Şii olmakla beraber, rejim ve Şiaperestler kadar Şiici olmadığı, Şiiliği kültürel bir formda sürdürdükleri, laikliğin en az Türkiye kadar kuvvetli olduğu, rejimin halkın çoğunluğu ile bütünleşemediği yönünde.
Lakin Şiaperest olmasalar bile Sünni Müslümanlarla ümmet oluşturmak gibi bir arzu ve hedeflerinin olduğunu ve ileri de böyle bir gelişmenin olacağını hiç sanmıyorum.
İran’da Ümmetçi Bir Dönüşüm Çok Zor Görünüyor
Dolayısıyla İran’da saf Kur’ani bir hareket ve değişim çok zor gibi görünüyor. Olsa olsa laik bir dönüşüm olabilir ki, yukarıda açıkladığımız nedenlerle batı ne Kur ’ani bir değişime, ne de laik bir değişime izin vermemek için tüm gücünü kullanacaktır
Bu nedenle eğer İran’da rejim düşüp yerine laik bir rejim bile gelse, en fazla Sünni uyanışa engel olmaktan vaz geçebilir, ama bu kez de İrani dürtülerle şah zamanında olduğu gibi batı işbirlikçi ve jandarmalığını devam ettirecektir.
Bu öngörülerimiz çok çok uçuk görülebilir ama, 3 yıl öncelerde İran’ın şu anda geldiği noktaya geleceğine dair öngörülerimiz de çok uçuk görülmüştü ama durumun bizim öngörülerimizden çok daha olumsuz olduğu süreç içinde peyderpey ortaya çıktı.
Bu yazıdaki öngörülerimizin doğruluğunun ortaya çıkması için muhtemelen 3 yıl bile beklememiz gerekmeyecek.