İran Projesinin Boyutları ve Sonuçları

Humeyni’nin 1979’da İran mollaları projesinin ümmet karşıtı olduğu açık. Başlarda ümmetin çoğu bu projenin içyüzünü görememiş olabilir; ancak 2003'te Irak, 2011'de Suriye ve son olarak Yemen'de yaşananlar sonrası artık herkesin malumu.

Gazi Tövbe / Al Jazeera

Humeyni, Tahran’a sadece Şah'ın halefi olmak için değil, aynı zamanda belirli hedeflerini gerçekleştirmek üzere dinî, kültürel ve siyasi içeriğe sahip bir proje taşıyan yönetici olarak dönmüştü. Peki bu projenin özellikleri neler? Ne elde etti ve sonuçlarına ilişkin değerlendirmemiz nedir?

Projenin en önemli özellikleri netleşmiş durumda. Projenin dinî liderleri İran mollalarıdır ve mollalar İran’ın tüm ekonomik, siyasi, askerî, sosyal, beşerî ve medya imkânlarını bu projeye amade kılmışlardır. Projenin birinci hedefi Şiileşmenin yayılması ve ümmetin ‘Şii ümmete’ dönüştürülmesi oldu.

Bu hedef İran’ın Şia'nın Caferi koluna bağlılılık ısrarında görülüyor. Arap ve İslam dünyasından birçok parti heyeti, cemaat, düşünür ve lider bizzat Tahran'a gidip İran’ın mezhep devletine dönüştürülmemesini ve ‘İslam ümmetinin’ devleti yapılmasını istedi; ancak İran tutumunda ısrar etti ve anayasasının 12’nci maddesini şöyle düzenledi: ‘İran’ın resmi dini İslam ve Caferi mezhebidir. Bu madde ilelebet değiştirilemez.’

İran mollalarının başını çektiği proje bir dizi araç kullandı. Bunlar:

1) Bazı Arap ve İslam ülkelerinde bulunan Şiilerle temas; para, medya, rehberlik, deneyim, propaganda desteği ve bu Şii grupların bulunduğu Sünni bölgelerinde Şiiliğin yayılmasına teşvik edilmesi: Bu yaklaşım ümmetin iki büyük tarafı arasında sosyal, kültürel, siyasi ve dinî alanlarda çatışma doğurdu. Bu da tıpkı Irak, Suriye ve Yemen’de olduğu gibi bazı bölgelerde savaşlara ve kan dökülmesine yol açtı. Oysa ümmet, Batılı Siyonist projenin başını çektiği en büyük tehlikeyle mücadele etmek için birlik olmaya çok muhtaçtı.

2) Şiilerin olmadığı Sünni ülkelere Şii misyonerler göndererek, buralarda kültür merkezleri açarak, halka kitap ve broşürler dağıtarak, radyolar kurarak, eğitim heyetlerini kabul ederek Şiiliğin yayılması: Bu adım aynı ülkenin vatandaşları arasında çatışma çıkardı; Mısır ve Arap Mağrip ülkelerinde yaşandığı gibi fitneler ve sorunlara yol açtı.

3) Filistin sorununun kullanılması: Humeyni kendi özel oturumlarından birinde şöyle diyordu: ‘Filistin sorununda bir rolümüz olmazsa dış politikamızın hiçbir değeri yoktur’. Bu yüzden İran mollaları onun sözünü hayata geçirmek için Filistin gruplarının çoğuyla ilişki kurdu, bu meselede rol kapmak için Filistinlilere para ve silah verdi. Zira bu yaklaşımın bir yandan İran mollalarının projesini göze güzel göstermenin, diğer yandan Şiiliğin yayılması için Müslümanların gönlünü kazanmanın yolu olacağını düşünüyorlardı.

Şimdi ikinci soruya geçiyoruz: İran mollalarının projesi ne elde etti?

Proje birçok ülkede çeşitli sonuçlar elde etti. Hepsini değerlendirecek yerimiz olmadığı için bir kısmından bahsedeceğiz. 

Lübnan: İran mollaları Lübnan’da Şii mezhebini destekledi ve 1982’de Hizbullah örgütünü kurdular. Örgütü para, silah, rehberlik ve deneyimlerle desteklediler. Hizbullah otuz yıl sonra devlet içinde devlet oldu. Hatta tüm Lübnan devletinden daha güçlü bir devlet oldu.

Suriye: İran mollaları Suriye’de Hafız Esed’i destekledi ve Alevi mezhebini Şiiliğe kattılar. Oysa bu yaptıkları kendi mezheplerinin esaslarına aykırıydı. Ardından 2011 yılında başlayan Suriye devrimine karşı Beşşar rejimini desteklediler. Onların desteği olmasaydı rejim düşmüştü. Hafız Esed ve oğlu Beşşar onlara Şiiliği yaymalarına müsaade etti ve çoğu aile Şia mezhebine geçti. Ülkenin dört bir yanında Huseyniler (Şii cami) kuruldu. Çoğu mezar ve türbelere cami yaptılar, kendi mezhepçi eğilimlerine hizmet eden ilim havzaları ve dinî enstitüler inşa ettiler.

Irak: İran mollaları İran devriminin ilk gününden itibaren gözlerini Irak’a diktiler. Zira Irak, hem Şiiliğin kutsal mekânlarına hem de Arap dünyasındaki en büyük Şii nüfusa sahipti. Tahran mollaları rejimi ile Saddam Hüseyin rejimi arasında çetin bir savaş oldu. Sekiz yıl süren savaş iki ülkeyi büyük yıkıma uğrattı.

İran mollaları Irak-İran Savaşı sırasında birçok kez ABD ve İsrail’le işbirliği yaptı. Bu işbirliğine en önemli işaretlerinden biri 1985 yılında yaşanan İranGate (İran-Kontra) skandalıdır. 

Ardından İran mollaları uluslararası koalisyonun 1991’de Saddam Hüseyin’i Kuveyt’ten çıkarma amaçlı savaşı sırasında ABD ile işbirliği yaptı. 2003’te Irak’ın işgali sırasında da bir kez daha Washington’la işbirliği yaptılar, tüm dinî ve siyasi Şii yönetimlerini bu işgalin başarılı olması için seferber ettiler.

ABD Irak’ı üç hafta gibi rekor bir sürede işgal etti. Ardından Irak’taki Şii dinî ve siyasi liderler, işgalciyle işbirliği yaptılar, yönetimi teslim aldılar. Nuri Maliki dönemindeki siyasi, askerî ve güvenlik mevkilerinin çoğunluğu Şiilere verildi. Irak’ın açıktan bir bölünmeye doğru gittiği netleşti. Irak şimdi üstü kapalı bir bölünme halkası içindedir. Kuzeyde Kürt devleti, ortada Bağdat yöneticilerinin zulmüne uğrayan Sünniler ve güneyde Şii devleti var.

Yemen: İran mollaları Husileri para, silah ve deneyimlerle destekledi. Ali Abdullah Salih cumhurbaşkanı iken Husiler Yemen ordusuna karşı birçok kez savaşa girdi. Ardından Husiler ‘ılımlı Körfez girişiminin’ çizdiği uluslararası anlaşmaya uymadılar ve 21 Eylül 2014’te Sana’yı işgal ettiler. Şimdi devlet içinde devletlerini kurma girişimi içinde Hizbullah’ın Lübnan’da yaptığını tekrarlıyorlar.

Batılı-Siyonist projenin 1,5 asır boyunca bölgede etkili bir proje içinde olduğu malum. Bu, İran mollalarının projesiyle birçok eksende buluşuyor. En önemlileri şu iki eksendir:

I) Kültür birliğinin dağılması:

Şii mezhebinin Sünni çevrelerde yayılacağı ve bir çatışma doğuracağı malum. Bu durum kültür birliğinin dağılmasına yol açacaktır. Oysa bu birlik Batılı-Siyonist projeyle mücadelede sahip olduğumuz en değerli şeydir. Bu birliğin bekasına, yan çatışmalarda zayi edilmemesine ve uygarlık inşası için ümmete enerji kazandırılmasına çalışmalıyız.

II) Siyasi bölünme:

İran mollalarının Arap dünyasında Şiileri harekete geçirmesinin sonucu, Arap ülkelerindeki siyasi bölünme oldu. Bu siyasi bölünme Irak’ı üç devlete (kuzeyde Kürt, ortada Sünni ve güneyde Şii) ayırıyor. Şimdi ise aynı durum Yemen’de yaşanıyor; ülkenin iki devlete bölünmesi muhtemel. Suriye’den de birçok devlet çıkabilir: Humus ve sahilde Alevilerin devleti, Halep ve Şam’da Sünni devlet, doğuda Kürt devleti ve güneyde Dürzi devleti. 

Şimdi İran mollalarının projesi hakkında nasıl bir hüküm vereceğiz? Bu gerçeklerden sonra bu projenin ümmet karşıtı bir proje olduğu hükmüne açıkça varabiliriz. ABD’nin 2003’te Irak’ı işgali sonrası bu düşünce kesinlik kazandı. İran mollalarının projesinin liderleri, Irak savaşı ve işgali için işgal güçlerine tam destek verdiler. Bunun sonucu ise Irak’ın yıkılması, 1 milyon kişinin ölümü ve (Mısır’ın 1978 Camp David Anlaşmaları sebebiyle çatışmadan çekilmesi sonrası) İsrail’le mücadele edecek en büyük Arap ordusu olarak görülen ordusunun feshedilmesi oldu.

Humeyni’nin 1979’da liderliğini yaptığı İran mollaları projesinin ümmet karşıtı bir proje olduğu açık. Bu projenin iç yüzü, başlarda ümmetin çoğu evladı, âlimleri, cemaat ve partilerince görülmemiş olabilir; ancak 2003'te Irak, 2011'de Suriye ve 2014’te Yemen'de yaşanan ve devam eden olaylar sonrası artık herkesin malumu. Bu yüzden projenin iç yüzünü yanlış anlayan herkesin tutumunu gözden geçirmesi ve yeni gerçekler doğrultusunda davranması gerekmektedir. Zira yanlışta ısrar etmektense, hatadan dönmek iyidir. Aksi durumda ümmet ve tarihin onlar hakkındaki kararı sert olacaktır.

Yorum Analiz Haberleri

Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!
“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?