Bir anda İran öne çıktı. Son haber şöyle: İsrail’le yaşanan gemi krizinin izleri silinmeden, bu sefer de İran, Gazze’ye yardım malzemesi taşıyan iki gemi gönderdi. Gemilerde İran Devrim Muhafızları’nın da bulunduğu tahmin ediliyor. Dahası birçok ülkeden sivil girişimciler, İsrail’in deniz ablukasını kaldırmamasına, Filistin yönetimi ve Mısır’ın karşı çıkmasına inat yeni yardım gemileri ile yola çıkma hazırlığında.. Abbas’ın Obama’dan ambargonun kaldırılmamasını talep ettiği iddiası bir anda Abbas yönetimini işbirlikçi konuma düşürdü ve FKÖ’de derin bir hüsrana sebeb oldu.. Gazze filosu, İsrail’le birlikte böylece FKÖ ve Mısır’ı da vurdu.. ABD’nin bu konuda nerede durduğunu zaman gösterecek..
Bu iş bana sanki İsrail’e yönelik dünyadaki yükselen öfkeyi gölgelemek için bir taktik gibi geldi.. Ama İsrail’in bu oyunu geri tepti.
Gazze ablukası kalkmadan İran’a yeni bir ambargo uygulanması gündeme geldi..
BM Güvenlik Konseyinin ambargo kararı, tam da Türkiye-Brezilya-İran arasında nükleer enerji konusunda işbirliği anlaşmasının yapılmasından hemen sonra geldi..
Aslında İran’ın Çin ve Rusya ile iyi ilişkileri var. Ama bu iki ülke de Güvenlik Konseyinde ABD ile birlikte hareket etme yoluna gitti.
İran, Rusya ve Çin arasındaki ilişkilerin bu oylama sebebi ile bozulacağını sanmıyorum.. Büyük ihtimalle bu ambargo kararı sadece kağıtlarda ve masada kalacak..
Zaten onun için Amerikan Kongresi ayrıca yeni bir ambargo planını hayata geçirmeye çalışıyor..
Bu karar, İran için bir uyarı anlamı taşıyor. Ama daha önemli bir başka yanı ise, “kızım sana söylüyorum gelinim sen dinle kabilinden nükleer enerji ve silah konusunda nükleer silah sahibi ülkelerin kararlılık gösterisi anlamı taşıyor..
Bu sonuç mesela Kuzey Kore ve Pakistan için de bir uyarı anlamı taşıyor..
Bu kararın bir başka boyutu daha var. Açıkça belirtilmese de bu karar, İsrail için de dolaylı bir uyarı anlamı taşıyor..
Bu kararın Viyana’daki Atom Enerjisi Komisyonu toplantısından hemen sonraya gelmesi önemli. Viyana’da İsrail’in nükleer kapasitesinin araştırılmasına karar verilmişti..
Eğer İsrail nükleer silaha sahibse ve Güvenlik Konseyi bu konuda sessiz kalmaya devam edecekse, bu, konseyin çifte standardını gözler önüne serecek.. Değilse İran’a uygulanan yaptırımların İsrail’e de uygulanması gerek.. Kaldı ki İran bu yönde çaba gösteriyor. İsrail ise bu kapasiteye sahip..
Eğer gerçekten İsrail’de atom bombası varsa (ki, bu konuda birçok kanıt var) bu silahları İsrail’e kim ve niçin verdi, ne zaman verildi ve kapasite ne? Nerede tutuluyor? Hangi fırlatma sistemine sahip ve nasıl korunuyor? Bunlar yeraltında stoklanmış olabileceği gibi, hava, deniz, denizaltı ve karada sabit ve mobil rampalara yüklenmiş olabilir..
Madem İran’ın Ankara’yı vuracak füze rampalarından söz ediliyor. Bu İsrail için de sözkonusu demektir. Hatta İsrail’in tehdit alanı Suudi topraklarını da kapsadığını söylemek sürpriz olmayacaktır.. Bu konuda malum medianın sessizliği de dikkat çekici..
Ambargo kararına İran’ın tepkisinin ne olacağını göreceğiz.. Gerilimin artmasından kaygı duyuluyor.. İsrail ve İran arasında meydan okumalar gündeme gelebilir.. Bu da Hizbullah’ın adından bundan sonra daha fazla söz edeceğimizi söyleyebiliriz.. İran-Suriye ilişkileri de yeninden gündeme gelecek demektir.. İran Türk sınırında terör faaliyetleri artabilir. İran-Irak sınır bölgesinde de bir hareketlilikten söz edebiliriz.
İran’ın Gazze’ye deniz gücü koruması altında insani yardım gönderme kararı da önemli.. Bu karar İsrail yanında Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan’ı da sıkıntıya sokacaktır.. İsrail’e karşı Gazze’ye Türkiye’den ve diğer batılı ülkelerden sonra İran da yardım gönderirken kimi Arap ülkelerinin sessizliği, onları psikolojik anlamda baskı altına alacaktır.. İran’ın bu tavrı Sudan gibi ülkeleri harekete geçmeye zorlarken, bölgedeki adı geçen ülkeleri saflarını belirlemeye, tavırlarını netleştirmeye zorlayacaktır.
İsrail İran’a karşı artık Türkiye’yi yanına alamayacak. Ankara’nın tavrı açık ve net. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. Türkiye’nin bu tavrı Irak üzerinde de etkisini gösterecektir.. İsrail ABD üzerinden Mısır ve Suudi Arabistan’ı yanına almaya çalışabilir. Ama böyle bir yakınlaşma, bu yönetimleri İslâm dünyasında yalnızlaştırabilir ve kendi kamuoyunun baskısına daha fazla maruz kalma sonucu doğurabilir.. İsrail, Şii-Sünni-Selefi çatışmasını, yine aynı şekilde bölgedeki etnik çatışmaları kışkırtma yoluna gidebilir..
Times’ın, İsrail’in İran’a Suudi Arabistan üzerinden vuracağı iddiası eğer gerçekse, bu Ortadoğu’da suların ciddi bir şekilde ısınacağı anlamına gelebilir.. İngiliz Times gazetesinin Körfez’deki askeri kaynaklara dayanarak verdiği haberde, ülkenin kuzeyindeki bu dar hava koridorunun kullanılmasının İran’daki hedeflere çok daha hızlı ulaşılmasına olanak sağladığı belirtilirken, Suudi Arabistan’ın savunma sistemini bu duruma uyarlamak için denemeler de yaptığı ifade edildi. Bu haberin İngilizler tarafından Amerikan ordusuna atfen verilmesi de ilginç. Bunun anlamı bu planın içinde ABD ve İngiltere’nin de olduğu anlamına gelebilir. Bu arada Suudi Arabistan’ın kuruluşundan beri, Suudi topraklarını İngiliz ordusuna açan kadim, temel bir anlaşmanın olduğunu da hatırlatalım.. Suudi toprakları Kuzeyde Irak koridoru için, orta kesimde de S. Arabia’nın körfeze açılan sınırından İran’a saldırı için kullanılması teknik olarak mümkün.. Ancak bu durum, Suudi Arabistan’ı İsrail’le birlikte İran’ın hedefine oturtmak anlamına gelir ki, İsrail bunu hac öncesi denemeye kalkarsa bu beraberinde çok daha derin ve köklü sorunları da beraberinde getirebilir. Hatta bir din savaşına dönüşebilir bu iş. Mehdilik, Mesihlik tartışmalarını da buna ekleyecek olursanız bu çatışma kıyamet savaşının provasına dönüşebilir.. Bu süreç İslâm-İsrail hesaplaşmasına dönüşebileceği gibi, Mehdi Mesih, Sünni-Şii-Vehhabi çatışmasını da tetikleyebilir.. Yemen üzerinden Suudi Arabistan’a yönelik silahlı eylemlerde de artış gözlenebilir.. Böyle bir çatışma Körfez ülkelerini zora sokacağı gibi, güvenlikleri açısından da, toplumsal anlamda da ciddi krizlere yol açacaktır.. Irak’taki hassas dengeler bu durumda daha da bozulabilir..
Neyse ki, şimdilik Suudi Dışişleri Bakanlığı iddiaları yalanladı ve “işgalci” dediği İsrail’e kendi toprakları üzerinden bir koridor açmayacaklarını söyledi..
İsrail’in Türkiye koridoruna alternatif olarak kullanacağı koridorun yankısı Türkiye koridorundan daha az maliyetli bir tercih olmayacaktır.. Bunun sonucu da ABD ve İngiltere açısından İsrail için bölgeyi ve hatta dünyayı ateşe atmak olacaktır.. Eğer tabii, ABD ve İngiltere ateşle oynadıklarının farkına varmazlarsa, gözleri görmez olur ve tutuşturmaya çalıştıkları bu ateşin kendilerini yakacağını görmezlerse..
İran bakalım Gazze’ye insani yardım adına, gerçekten 2 savaş gemisini Akdeniz’e sokacak mı? İsrail bu koridoru yardım gemilerine açacak mı, yoksa İran’a saldırmak için başka bir fırsat mı kollayacak ya da başka bir yol mu deneyecek?
Selâm ve dua ile..
VAKİT