İran Koronavirüs Yönetiminde Nasıldı?

İranlı gazeteci Taha Kermani, üst düzey rejim yetkilileri ve milletvekillerinin de hayatını kaybettiği salgınla ilgili İran’ın tavrı ve tepkilerine dair bir analiz yapıyor...

Dünya gündemini haftalarca işgal eden Koronavirüs olayı nihayet ki kapımıza dayandı. Çin’de başlayan ve kısa zaman içinde dünyanın her tarafına yayılan virüsün varlığı komşu İran’da 19 Şubat’ta resmen ilan edildi. İran’ın merkezinde ve dini medreseleri ile anılan Kum Koronavirüs’ün bulunduğu ilk şehir olarak kayıtlara geçti. Çin’den sonra dünyanın diğer ülkelerine yayılan virüs her yerde şüpheli vaka ile görülüp duyururken İran’da ilk olarak iki kişinin ölümüyle bilindi. Haberin yayılıp yetkililerce onaylanmasında yaşanan süreç ve devamında daha önce benzeri görülmemiş önlem alma teknikleri olayı İran’da tıbbi bir hadiseden çok bir siyasi mesele gibi gündeme getirdi. İranlı yetkililerin virüsün ilk görüldüğü Kum şehrini karantinaya almama konusundaki ısrarının neticesinde, hastalık ülkenin neredeyse tümüne bulaştı ve komşuların tek tek sınır kapılarını kapatmak ile birlikte İran ülke olarak karantinaya alınmış olundu. Ayrıca virüsün üst düzey yetkililere bulaşması meselenin sadece sağlık konusuyla sınırlı kalmayacağını peşinden kanıtlamış oldu.

KUM, VİRÜSÜN ÇIKACAĞI EN KÖTÜ ŞEHİRDİ

Kum 1 milyon 200 bin nüfusla İran’ın yedinci en kalabalık şehri olarak bilinir. Ayrıca Hz. Masume türbesinin olduğu için Meşhed’den sonra ikinci büyük kutsal şehir olduğu hasebiyle dini ziyaretçilerin de en çok uğradığı şehirlerdendir. Kum’un kendi nüfusundan başka yılda 20 milyon iç ve 2,5 milyon dış turistin türbelerin ziyareti için uğradığı şehirdir. Kum’un dini statüsünü düşününce birçok insanın ülke ve dünyanın farklı yerlerinden dini eğitim için geldiği adrestir. Özellikle Tahran’a yakın olduğu itibariyle İran’ın en çok göç aldığı merkezlerden biri olarak bilinir. Sadece “Camie-tül Mustafa” dini eğitim merkezinin dünyanın farklı ülkelerinden 40 bin civarında yabancı öğrenciye sahip olması Koronavirüs salgınının hızla yayılma açısından ne kadar kritik bir yerde ortaya çıktığını göstermiş oldu.
Ayrıca İran’ın en önemli dini eğitim ve merkezlerinin bulunduğu ve Tahran’a yakın olması nedeniyle virüsün üst düzey devlet ve din adamlarına bulaşması açısından çok fazla risk içerdiği önemli bir diğer konuydu ki zaten çok sayıda din ve devlet insanının enfekte olmasıyla ne kadar yerli bir hassasiyet olduğunu da göstermiş oldu. Böylelikle kabus gerçek oldu ve Koronavirüs’ün Kum’da görülmesi belki de İran için en kötü senaryoyu gerçekleştirmiş oldu.

VİRÜS İRAN'A NASIL BULAŞTI? 

Koronavirüs olayının Çin’de baş gösterdiğinden sonra tüm ülkeler özel tedbirler almaya başladılar. Uçak seferlerinin virüsün merkezi bilinen şehir ve eyaletlerde durdurulması alınan birinci önlemler arasındaydı. Ayrıca Türkiye dahil, havalimanları başta olmakla tüm sınır noktaları titizlikle kontrol edilmeye başlanıldı. İran’da diğer ülkelere nazaran geç kalınsa da Bakanlar Kurulu 2 Şubatta Çin’e yapılan tüm direk uçuşlarının yasaklanmasına karar aldı. Ancak karara rağmen Mahan adlı bir Havayolları Şirketi yasak kararından sonra en az 9 direk uçuş Çin’in farklı şehirlerine gerçekleştirdi. Bu şirketin yasak kararına uymaması günlerce bazı yetkili ve milletvekilleri tarafından çokça eleştirilse de uçuşlar devam etti. Hatta öyle bir durum oldu ki Mahan Hava Yollarından Çin ile diğer ülkeler arasında oluşturulan transfer hattı olarak bahsedildi. O tarihte kamuoyu tarafından da bu konu çokça eleştirilse de, şirketin ve almış olduğu rant sayesinde tanınan ayrıcalığa da gücü yeten olmadı.
Kamuoyu ve hatta bazı sağlık uzmanlarının da defalarca belirttiği gibi bu kalitede kontrolden sonra virüsün İran’a girip girmeyeceği değil, ne zaman gireceği tartışılıyordu ki nihayetinde beklenen de oldu. Ancak İran Sağlık Bakanı Seid Nemeki virüsün nasıl ülkeye bulaştığı konusundaki iddiası şöyle ki “İranlı bir tacir yabancı ve aktarmalı bir uçuşla gittiği Çin’den ülke girişinde yapılan tüm kontrollere rağmen Koronavirüs’ün İran’a bulaşmasının sebebi olmuştur” şeklinde basına yansıdı.

GEÇ Mİ FARK ETTİLER YOKSA SAKLAMAYA MI ÇALIŞTILAR?

Virüsün başka ülkelere bulaşma haberi “Şüpheli vaka” veya “Kroronavirüs testinin pozitif çıkması” ile öğrenilirken İran’da iki kişinin ölümüyle ortaya çıktı. Bu olay beraberinde soru işaretleri de getirdi. Ölen iki kişinin hikâyesi de birçok şaibeye zemin hazırladı. Kum’da abisini Koronavirüs teşhisinden haybeden Muhammed Molayi adlı bir Radyoloji doktoru; kardeşinin vefat nedeninin resmen açıklanması için ciddi bir çaba sarf etti. Doktor Molayi’nin açıkladığına göre hastane yetkilileri Koronavirüs testinin vefat etmiş kardeşinde pozitif çıkmasına rağmen ilan etmiyor ve resmen saklıyorlardı. Ancak kendisinin açıkladığına göre “virüsün topluma bulaşmayı önlemek” ve bu konu hakkında susarsa olası kötü sonuçların vebali altında kalmaması için mücadele ettiği bilinir. Nihayetinde 19 Şubatta ilk vaka iki kişinin ölümüyle duyuruldu. Ayrıca Muhammed Molayi’nin basına verdiği demeçte vefat eden 60 yaşındaki emekli öğretmen kardeşinin herhangi bir başka rahatsızlığının olmaması ve kesinlikle Çin ile bir ilgisi olmadığı konu düşündürücüydü. Ayrıca hastane yetkililerinin ölüm nedenine zatürree yazmaları ve Molayi ailesinin ısrarı üzerine alınan tahlillerde Koronavirüs testinin pozitif çıkması olayın gerçek yüzünün ortaya çıkmasında belirleyici rol oynamıştır.

SEÇİMLER NEDENİYLE Mİ GİZLENDİ?

İran kamuoyunda ciddi anlamda tartışılan konuların başında yönetimin Meclis Seçimleri ve katılım oranını olumsuz etkilememek için Koronavirüs’ün varlığının mahsus saklandığına inananlar az değil. Şöyle ki zaten siyasi anlamda Anayasa Koruyucular Konseyinin adayları veto ettiği için rekabetsiz bir seçimin yönetimce çok önemsenen katılım oranının düşük olmasını önlemek için koronavirüs’ün varlığı saklandı. Zira Kasım protestoları ve düşürülen Ukrayna yolcu uçağı olaylarından sonra İran yönetimi ciddi manada bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya kalmıştır. Özellikle 21 Şubatta gerçekleşen seçimlerde katılım oranının düşük olması beklenen büyük şehirlerde salgının yayılması katılımı derinden etkileyebilirdi. Bu yüzden İran toplumunda oluşan algıya göre yönetim kendi siyasi amaçları doğrultusunda bir faciayla sonuçlanabilecek davranışla Koronavirüs’ün ortaya çıkışını bildiği halde halktan saklamış. Böylelikle son aylarda baş veren olaylar yüzünden millet ve devlet arasında açılan makas daha da artmış oldu. Şimdilik salgının kontroldan çıkmış gözükmesi ve ülkenin her tarafa yayılmasının verdiği şok sayesinde siyasi bir protesto ve tepki ortaya çıkmamış olabilir ama kesinlikle yönetimin zayıf karnesine yazılan bu olayın hesabı fırsatın el verdiği tez vakitte sorulacak gibi duruyor.

ALINAN ÖNLEMLER NE?

“Karantinaya gerek yok, bizim halkımız yeterince kültürlü ve bilinçlidir ve Kum’dan dışarı çıkmaz” açıklamasını yapan İran Sağlık Bakanı Seid Nemeki ta başından beri yönetimin olaya bakış açısını aslında göstermişti. “Karantina yöntemi Birinci Dünya Savaşından öncesine ait bir yöntem olduğu ve Çin’in de zaten bu yöntemden memnun olmadığını” iddia eden ve kendisinin de hekim olduğu Sağlık Bakan yardımcısı İrec Herirçi’nin bu sözleri ve daha sonra kendinin de enfekte olduğu Koronavirüs krizinin İran’daki yönetiminin bir örneği olarak ele alınabilir.
Veya virüsün İran’ın meclisine dahi bulaşması ve buna rağmen hala mecliste bile yeterli önlem alınmaması üzerine başka vekillerin de virüse yakalanmaları devletin ne derecede ciddiyetsiz davrandığını göstermiş oldu. Bunun yanında kendini güncelleyememiş sağlık sistemi ve ambargolar sayesinde kaynakların kısıtlı olması İran’ın bu sorunla baş edemeyeceğinin başka kanıtlarıydı.

Böylelikle komşu ve hatta bölge ülkelerinin meraklarının artmasının ne kadar yerli olduğu bir daha kanıtlanmış oldu. Virüsün hızla İran’ın her tarafına yayılması gibi birçok ülkeye bulaşması da bu ciddiyetsiz yönetimin getirilerinden oldu. İş o yere gelip yetişti ki bugüne kadar virüsten korunmayı başaran Çin’in Ningksia Huy Özerk Bölgesine dahi ilk olarak İran’dan giden bir kişi bulaştırmış oldu. Bütün bunlara birde örneğin Kum gibi şehirlerde dini ideolojik hassasiyetlerin sayesinde yapılan ihmaller virüsün hızla bir ipidemiye dönüşünü sağlamış oldu. Şöyle ki uzun tartışmalar sonucu Hz. Masume türbesi bir türlü ziyarete kapatılmadı ve tıbbi bilimsel gerçeklere meydan okuyacak iddialar ortaya konuldu ve sonuç virüsün daha da çok can almasından başka bir sonuç olmadı.

Her ne kadar dünya da tıp dünyası Koronavirüs’e çözüm bulmak için kafa yorsa da İran’da olaya siyasi yaklaşım daha çok revaçta. Hamaney ilk açıklamasında Koronavirüs’ü düşmanların İran aleyhine başlattığı bir propagandanın parçası olarak değerlendirmesi Tahrandaki devlet aklının meseleye nasıl baktığının görüntüsünü göstermiş oldu.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!