İran Kontra’sı!

Abdurrahman Dilipak

İran'da yaşananlar tipik bir kontrgerilla operasyonunu hatırlatıyor.. Hedef belli, rejimi içeriden çökertmek..

Bugün rejim yanlıları ile rejim karşıtlarını karşı karşıya getiriyorlar, göreceksiniz yarın Kürt, Azeri meselesini, Kum ile Necef yanlılarını, Yani Arap ve Arap olmayan Şia mensuplarını karşı karşıya getirmeye çalışacaklar..

İşçi ve öğrenciler üzerinden, üniversite ve fabrikada kışkırtmalara girişecekler..

Nereden biliyorsunuz derseniz, geçmişte bizim yaşadıklarımızdan..

İran'da az da olsa Şah yanlıları var.. Onlar herkesle işbirliği yapabilirler.. ABD’nin en sağlam müttefikleri onlar.. İngiliz, Amerikan, İsrail ajanları zaten yıllardır faaliyette.

Ülkede güçlü bir Mafia var.. Mafia da herkesle işbirliği yapabilir.

İran, tanımayanların sandığı gibi kapalı bir rejim değil.. Mesela Türklere vize yok.. İran tek taraflı olarak vize uygulamıyor.. Afganistan ve Huzistan bölgesinden de geçiş çok kolay.. Türkiye sınır bölgesi sorunlu, fiziki şartlar ve PEJAK sebebi ile ama zaten gümrük kapılarında vize yok..

Irak deseniz zaten bilerek bu kapılarda da denetim çok az. Hem kendi geçişleri, hem de Irak Şii bölgesi ile ilişkileri sıcak tutmak açısından önemli..

Zaten körfez ve güney sınırı tamamen deniz..

Huzistan kısmı zaten dağlık ve kontrolün çok zor olduğu bir bölge..

Kuzeyde Hazar, Türkmenistan yakasında da katı bir sınır uygulaması yok..

Yani İran'ın bizdeki gibi “Düşman ülkelerle çevrili olmak” gibi bir fobisi yok..

En büyük sorun Afganistan ve Irak'taki Amerikan işgali..

Şimdi İran yönetimi ve rejimi zor bir sınavla karşı karşıya.

Eğer Ahmedi Nejat, operasyona katılan piyonlarla uğraşır, gözüne kibriti çok yaklaştırarak arkasındaki ormanı görmezse, bu süreç sonun başlangıcı olabilir..

Aslında bu olayları bir fırsata dönüştürmek mümkün.. İran yönetimi bu vesile ile hem birtakım geç kalmış reformları hayata geçirebilir, yani birilerinin istismarına vesile olan yanlışları düzeltebilir, hem de bu olaylar sırasında perdenin gerisindeki ajanları takibe alabilir..

Bu olayları kan ve şiddetle bastırmak yerine, kirli oyunların deşifre edilmesi çok daha önemlidir..

Mesela bana kalırsa Ergenekon olayının bu şekilde toplumun gözü önünde zamana yayılarak tartışılması, toplumsal hafızanın biçimlenmesi açısından çok önemli..

İran'ın başarısı ya da bu olaylara teslim olması aslında Türkiye'deki Cumhuriyetçi / Kemalist / Ulusalcı kanat açısından da bir atölye çalışması gibi..

İzmir'de yeniden ortaya çıkan ulusalcılar, sanki İran'daki olaylar vesilesi ile umutlanmış gibi.. Hani 68'de Paris'te başlayan öğrenci olaylarının Türkiye'ye yansıması gibi, İran'da başlayan olayların Türkiye'ye yansıtılması için sokağa dökülmüş gibiler sanki.

Oysa İran'da durum oldukça farklı. İran Türkiye'ye model olmaz. İran'da Modernistler diye tanımlanan grub da sonunda rejim içinde bir grub.. Sekülerler başka bir molla grubunun peşine takılmışlar, mollaları kendi içinde bölmeye çalışıyorlar..

Rejimin şansı şu; Reform yanlıları seküler / laik kesimin oyunlarını görüp rejimi sahiplenebilir.. Halka bu oynanan oyunun arkasındaki niyetleri, örnekleri ile anlatabilir. Bu olayların arkasındaki karanlık güçleri deşifre edip tasfiye edebilir..

Tabii bunu yaparken, kurunun yanında yaşın da yanmasına dikkat etmesi, kör şiddetten kaçınması, bu olaylara “uydum kalabalığa katılanlar” ile kriptoları ayırması ve sokaktakilere karşı ölçülü olması şart.. Ve hepsinden önemlisi, tekrar söylemek gerekirse, sokağın sesine kulak vermesi ve inatlaşmadan bazı reformları gerçekleştirmesi şart..

Sizin ne yaptığınız kadar sokaktakilerin bu işlerden ne anladığı da önemli.. Şiddet şiddeti, kan kanı, öfke öfkeyi çağırır.. Merhamet gazabtan, sevgi nefretten önce gelmeli..

İran konusu daha uzun bir süre gündemde kalacak.

İran etnik hesaplaşma, demokrasi hesaplaşmasından geçecek..

Dahası, Şia kendi içinde hesaplaşacak. Kuzeydeki Azerbaycan devletinin Şiası sekülerleşmiş bir Şia, hatta laik.. Giderek dindışı bir hayatı tercih eden bir topluluk da var.. Onlar için mezhep ya da dini hayat, sadece kültürel bir çeşitlilik. Hayatlarında belirleyici bir yere sahip değil.. İran'ın bu günahkarlarla başı belada.. Huzistan'da Arap Şiası var. Kum'da gelenekçiler, Tahran'da yenilikçiler ve pragmatistler ağırlıkta.

Şia kendi içinde de bir kırılma yaşayacak..

En önemli kırılma noktası ise, Şii-Sünni ihtilafı ve mehdilik konusu..

Tek başına Şangay Beşlisi ile güç dengesi oluşturmak, nükleer tecrübe, uzay teknolojisine sahip olmak her şeyi açıklamaya yetmiyor..

İran sokağın sesine kulak vermek zorunda.. Bunu rejime meydan okuma ya da sokak kalabalıklarının gösterisi gibi görmek yanlışından öteye geçmek gerek.. Kendi halkını kendine karşı başkalarının kucağına itme yanlışına düşmemesi gerek..

Ergenekon, 28 Şubat İran'a ders olmalı; İran Ergenekon'a umut değil!

Selâm ve dua ile..

VAKİT