İran-İsrail savaşı değil, Arap-İran savaşı!

Abdurrahman Dilipak

Sanki ABD ile İran ya da İran-İsrail, her an savaşabilirmiş gibi bir hava doğuruluyor.. Ama aslında böyle bir durum yok.. Taraflar böyle bir hava doğurmaktan memnun. Bunun hem silah piyasası açısından, hem de iç politika açısından kendileri açısından önemi büyük..

Bunun adı “it dalaşı”dır.. Bu gerginlik olmadan ABD’nin körfezde ve Hind okyanusunda işi ne?

Somali’de deniz korsanlığı olacak ki, ABD orada NATO adına, BM desteği ile denetim yapabilsin. O bölgede varolsun.. Gerilim olsun ki, ABD Arap ülkelerine silah satsın, üs kursun..

Sonra da bu silahları kullanmaları için vesile oluşturmak gerekiyor..

Maşa varken neden ellerini ateşe uzatsınlar ki!

Baksanıza ne güzel, ABD bir anda Irak’ı terk etti. ABD’den boşalan yeri İran aldı..

Şimdi İran’la Arapları çarpıştırmak gerek..

ABD ve İngiltere Türkiye’yi yanına almalı, İsrail Araplara yardım etmeli..

Şii-Sünni, Arap-Kürt savaşı olmalı. Ne kadar çok unsur karışırsa savaşa o kadar iyi. Ne kadar uzun sürerse o kadar iyi, Ne kadar çok kan dökülürse o kadar iyi.. Şeytan bu durumdan memnun olacak..

İran’ı içeri çekip boğacaksın ki, arkasından İran’a, demokrasi getirmek adına bir de iç isyan çıkarsınlar. Sonra da Afganistan ve Irak’ın başına gelen İran’ın da başına gelsin..

İsrail bu aşamada bir Arap-İsrail savaşı istemez.. Arap-İran savaşı onun için daha önemlidir.

Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri ha bire silahlanıyorlar. Petro dolarlar silah sektörüne gidiyor.. Göreceksiniz önümüzdeki beş yılda ya bu ülkelere bir saldırı olacak ya da bu ülkelerdeki bu silahlar bir yerlere atılması için uygun bir ülke bulunacak.. Bir 3. ihtimalse bunlar depolarında çürüyecekler. Sonra BM eski silahların imhası yönünde bir tavsiye kararı alacak ve bu silahların kontrollü imhası için yine yabancı şirketler devreye girecekler. Ve sonra yeniden yine silah satacaklar..

Ah! Hele bir İran Araplara saldırsa, Araplar İran’ı vursalar. İsrail’i en çok mutlu edecek gelişme bu. Bakarsınız bunlar birbirine saldırmayınca, birileri bunlar adına bir yerleri bombalayabilirler..

Hele de bu çatışma hac mevsimine denk gelirse, hele bir de buna Mehdi, Mesih tartışması eklenirse.. Araplar eğer bu silahları komşularına karşı kullanmak için alıyorlarsa çok fazla, yok, İran’a karşı kullanmak için alıyorlarsa çok az!

Batılılar, öteden beri Arapların elinde fazla bırakmamaya özen gösteriyorlar.. Bu paraları bir şekilde ellerinden almak gerekiyor.. Zaten petrol parasının büyük bir bölümü petrol şirketlerine gidiyor. Arama teknolojisi, sondaj, rafine, taşıma, satış, hepsi petrol tekelinin elinde. Araplara bunun dörtte biri bile kalmıyor.. Bu para karşılında Araplara silah veriyorlar, şimdi inşaat yapıyorlar.. Altyapı, üstyapı, 3 liralık işi 10 liraya yapıyorlar.. Elektronik, uçaklar, otomobil filan derken, kalan paralarını da bu tekelin kontrolündeki bankalara çekiyorlar. Yoksa bu paralar Arapların elinde kaldığı takdirde, ya İslami kuruluşlar, ya da Müslüman ülkelere gidebilir..

Batıya “okusun” diye gönderilen prensler kadın-kız, oyun derken tezgaha getiriliyor.. Tehdit-şantaj bu işler götürülüyor..

İran, Irak ve Suriye üzerinden Lübnan’a uzanan bir çizgide, Arap yarımadasının kuzey hattında aktif.. Doğuda belli bir Şii nüfusu var. Özellikle Bahreyn İran açısından önemli.. Güneyde Yemen İran açısından önemli.. Aslında Selefi-Şii hesaplaşması, Afganistan’da da var, Çeçenistan’da da..

Çatışmanın sacayağının bir ucunda Şia var, öteki ucunda Selefilik. 3. ayağı ise tasavvuf.. Bu akımlar 3 ülke arasında paylaşılıyor. Türkiye, İran, Suudi Arabistan..

Göreceksiniz Şiilik ve Selefilik hesaplaşması, Arap Baharının yaşandığı ülkelerde de kendini gösterecek.. Eğer Müslümanlar, göz göre göre bu tuzağa düşerlerse yazıklar olsun. Müslümanları üzüp, şeytanı memnun etmeyelim.

Selâm ve dua ile..

YENİ AKİT