HAKSÖZ HABER
İran resmi haber ajansı IRNA'ya göre, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyine bağlı İnsan Hakları Merkezi'nden yapılan açıklamada, "ABD vatandaşlarının haklarının korunmasını sağlamak, Washington'da gücü elinde bulunduran her grup ve hareketin görevidir." ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, "İran İnsan Hakları Merkezi, geçmişte Guantanamo ve Ebu Gureyb'de olduğu gibi, zorunlu itiraf ve sorgulama sırasında meydana gelen tutuklu hakları ihlali ve kötü muamele nedeniyle derin endişelerini ifade ederken, ABD yönetiminin ifade özgürlüğü ve barışçıl gösterilerin düzenlenmesine yönelik taahhütlerine bağlı kalması gerektiğini vurguluyor." denildi.
BM Genel Sekreteri ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri'nin bu konudaki sessizliğinin insan hakları istismarcılarına "yeşil ışık" olarak değerlendirildiği açıklamada, yeni başkan Joe Biden'ın yemin töreninde hayatını kaybedenler için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunması gerektiği ifade edildi.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, dün sosyal medya paylaşımında, protestocuları kışkırtmakla suçlanan ABD Başkanı Donald Trump hakkında, "Kendi halkına karşı intikam peşinde koşan haydut bir başkan" ifadelerini kullanmıştı.
Suriye ve Irak'ta milyonlarca insanın yerinden edilmesine, yüz binlercesinin ölmesine neden olan İran'ın, Amerika'da yaşanan son olaylar hakkında bu kadar derinden etkilenmesi ve hassasiyet göstermesi "Suriye'de, Irak'ta ve İran'da yaşayanlar için neden geçerli olmadı" sorusunu akla getiriyor.
İran'da halk, yolsuzluk ve zamlar nedeniyle onlarca gösteri tertip etmiş, İran resmi kuvvetleri de olayları yatıştırmış ve medyada yer almaması için elinden geleni yapmıştı. İran yine Ermenistan'a gönderdiği silahlar ve mühimmatlar nedeniyle oldukça büyük tepkiler almıştı.
Suriye'de Beşar Esed ile giriştiği ortak kıyım ile ortak ekonomik, askeri anlaşmalar nedeniyle tepki çeken İran'ın, Trump sonrası yönetimin kendisine karşı almasından çekindiği yaptırımları önlemek için şirin görünmeye çalışması ve siyasi açıklamalar yapması, menfaatleri uğruna kararlar aldığı, hak ve hakikatten yana tavır almadığının yeni bir veçhesi olarak ön plana çıkıyor.
Orta Doğu'da eline kan bulaştırmadığı yer kalmayan İran'ın endişeleri, gerçeği yansıtmadığı gibi "düşmanımın düşmanı dostum olur" anlayışının bir yansıması olarak görülüyor. Sözde İnsan Hakları Gözlemevi'nin böyle bir tavır sergilemesi de siyasi bir karar olarak nitelendiriliyor.