HAKSÖZ HABER
İran’da yayın yapan Müstakil Gazetesi, Mazyar Şekuri ile gerçekleştirdiği röportajda İran’ın, Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı gerçekleştirdiği saldırıya ve Karabağ işgaline ve Türkiye hakkındaki düşüncelerine ışık tutmuş.
Gazete, aktivist ve araştırmacı Mazyar Şekurî ile yapılan röportajı manşetine çekmiş. Gazete sayfasının yaklaşık üçte ikisini kapsayan geniş röportajda Karabağ sorunun tarihi arka planını açıklıyor. "Komünist hareket Bakü’de güçlü olduğu için Stalin’in doğrudan müdahale ederek Ermeni çoğunluğun olduğu Karabağ’ı Azerbaycan’a bağladığını, sorunun da buradan kaynaklandığını" belirtiyor. (Yani aslında Karabağ Ermenistan’ın.)
Türkiye’nin hedefiyle ilgili soruya ise şöyle cevap veriyor:
“Türkiye’nin Osmanlı'daki Ermeni soykırımı iddialarıyla nedeniyle başı dertte. Ama ben bu iddiaları doğrulayıp yalanlayacak durumda değilim. Türkiye’nin Ermenistan’la tarihi bir sorunu var. Ayrıca Erdoğan, ekonomik çıkar peşinde koşuyor. Petrol ve gaz rezervlerine sahip Bakü’yü kontrol altına almak istiyor. Böylece İran ve Rusya’ya bağımlılığını azaltmak ve menfaatlerinin çatıştığı alanlarda bu ikisinden bağımsız hareket etmek istiyor. Çünkü İran ve Rusya bölgede Türkiye’yi durdurdular.
Diğer taraftan Erdoğan ideolojik olarak neo-Osmanlıcı ve Osmanlı iktidarını bugüne taşımak istiyor. Küçük bir ülke olan Azerbaycan Türkiye’nin emirlerini dinler. Türkiye’nin Katar’la ilişkileri de aynı şekilde. Türkiye’nin Şam’a müdahalesi de buraları kendine bağlamak içindi.
Bir de meselenin ABD ve İsrail boyutu var. Erdoğan bir İhvancı. İhvan gibi tekfirci grupların kurulması ise Eisenhower yönetimine uzanıyor. İhvan’ın İsmailiyye’de kurulması, İskenderiye’de şube açması için parayı Suveyş Şirketi ödedi. O zaman Batı milli akımlarla yüzleşiyordu, Mısır’da da bunu merhum Cemal Abdunnasır temsil ediyor. Nasır, Batı’nın çıkarlarını tehlikeye atınca Batı, sömürgeci çıkarlarını savunacak gruplarlar oluşturdu. İhvan, İslam dünyasında büyük sorunlar çıkardı. Batı sorun çıkaran Komünistleri engellemek için Hristiyanlar işe yaramayınca Müslümanlardan faydalanmaya karar verdi. İhvan-ı Müslimin gibi gruplar istihdam ettiler. Batı Pakistan’da, Afganistan’daki eğitim kamplarında Abdullah Azzam, Usame b. Ladin ve Taliban gibilerini yetiştirdi. Afganistan’ın işgal edildiği dönemde Molla Ömer’in Doğu Alman vatandaşı bir kıza referans olacak kadar ABD elçiliğiyle ilişkileri vardı.
Bugün Erdoğan da Batı’nın bu çizgisini izliyor. Sovyetler yıkılınca bir ara bunlara ihtiyaç kalmamıştı. O yüzden cihat ayetleri mensuhtur gibi düşünceleri yaymaya başlamışlardı ama Çin, Rusya, İran gibi yeni güçler çıkınca tekrar eskiye döndüler. Arap Baharı işte bu oyundur. Bunlar ekonomik güç olmasın diye Afganistan dağlarında kış boyunca iki bin militanı beslediler.
Şekuri, İsrail’in rolüyle ilgili bir soruya ise "İsrail’in hedefinin Nil’den Fırat’a kadar tüm topraklar" olduğu şeklinde cevaplıyor. "Bölgeyi parçalamak için İsrail tekfirci grupları koruyor. Mesela Irak’ı bölmek için Barzani’nin seçimine destek verdi. Suriye’de tekfirciler şimdiye kadar İsrail tarafına bir taş atmadılar. Erdoğan görünürde İsrail düşmanı ama hiç İsrail’i tehdit etmedi. Afrika Boynuzu’ndan, Somali’ye, Libya’ya, Karabağ’a kadar dünyanın birçok yerinde silahlı gücü var ama Ankara’daki İsrail elçiliğini kapatmadı. Üstelik en fazla ticareti de İsrail’le yapıyor. Yani Erdoğan, Batı ve İsrail’in hedefleri doğrultusunda Karabağ’a tekfirci güçleri yığıyor. Batı’nın nihayetinde hedefi bu güçleri Çin, Rusya ve İran’a karşı kullanmak. Suriye’deki planları Rusya ve İran’ın müdahalesiyle yenilgiye uğradı, bu yüzden Karabağ’dan yeniden deniyorlar. Erdoğan, Karabağ bahanesiyle tekfircileri İran’ın 500 metre yakınında konuşlandırdı."
İran’ın Karabağ meselesinde konumu ne olmalı, sorusuna ise Şekuri'nin cevabı çok net: "Şüphesiz İran, Ermenistan’ı himaye etmelidir demesek de Bakü, Erdoğan ve tekfircilere karşı askeri hareket yapmalıdır."
"Azerbaycan, İsrail’i izleyerek İran Azerbaycan’ını bölmek istiyor. Tarih kitaplarında İran’ın da resmini kendi toprağına ekliyor. Daha dün İran Büyükelçiliğinin önünde toplanan gençler “Azerbaycan bir olsun!” diye slogan attılar. Bu bir İsrail projesidir. Bakü Karabağ’da başarılı olursa İran’ın parçalanmasını isteyen Pantürkizm psikolojik olarak güçleneceklerdir. Erdoğan’ın İran’a 500 metre yaklaştırdığı tekfircilere Çeçenler, Tacikler, Özbekler de katılırsa durum korkunç olacaktır.”
Eğer İran Azerbaycan’a askeri müdahalede bulunursa Müslüman-Hristiyan savaşında İran, Hristiyanları destekleyen pozisyona düşmeyecek mi, sorusunu Şekuri “savaşın temelinin din değil, ırk olduğu cevabıyla savuşturuyor. "İran’ın propagandayı güçlendirmesi gerekiyor. Savaşın İsrail ile Ermenistan arasında olduğunu, Aliyev’in İsrail’in paralı askeri olduğunu ve İslamcıları ezdiğini her yerde yaymak gerekiyor.” şeklindeki ifadesiyle de propaganda noktasında İran'ın söylediği yalanları yetersiz bulduğunu belirtip daha fazlasını istiyor.
İran Karabağ’a müdahale ederse Bakü, İran’daki pan-Türkist ayrılıkçıları harekete geçirmez mi, sorusuna ise “Bakü’nün her şekilde bu siyaseti sürdüreceğini söylüyor. İran din-mezhep aracılığıyla iş yapmalıdır. İslami akımları desteklemeli, Azerice televizyon ve web siteleri aracılığıyla İslami güçleri seferber etmeli ve siyasal İslamcıları Aliyev rejimine karşı desteklemelidir.” diyen "aktivist" Şekuri, mezhepçi İran rejiminin algı üretme tarzı hakkında oldukça önemli bilgiler vermiş oluyor. Suriye Savaşı sayesinde maskesi düşen İran'ın kara propaganda yoluyla yaymaya çalıştığı ideolojik mezhebi söylemi aslında rejim açısından askerden çok "paralı kalemleri" önemli hale getiriyor. Şekuri örneğinin benzerlerine dünyanın her yerinde rastlamak mümkün. Türkiye'de de bulunun İran'ın algı ajanları sadece İslamcılık içerisinde değil sol-Kemalist ve Alevici çevrelerde de müfsit ideolojilerini yalanlar üzerinden aktarmaya çalışıyorlar.