İran Dışişleri Bakanının Cumhuriyet Röportajı

İran Dışişleri Bakanı Salihi, Cumhuriyet Gazetesine konuştu. Salihi, bakın neler söyledi?

HAKSÖZ-HABER

Suriye’de doğacak otorite boşluğunun olumsuz sonuçlarından biri de bölgeye aşırı unsurların yayılması tehlikesidir. Afganistan’a bakın. Avrupa’dan binlerce mil uzakta 140 bin NATO askeri var. Amaçları terörü engellemek. Şimdi Avrupa’nın dibinde aynı terörün yeşermesi için verimli topraklar hazırlanıyor. Bunu ben söylemiyorum. CIA, MI-6 söylüyor, tüm istihbarat örgütleri söylüyor. Cihatçı radikaller bölgede zemin kazanıyor diyorlar. Eğer bu doğruysa ve Suriye’de terör yayılıyorsa, bu hangi ülkenin çıkarınadır? İran’ın mı, Türkiye’nin mi, Avrupa’nın mı?

Bu sözler İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi’ye ait… Salihi, ulusalcı-Kemalistlerin gazetesi Cumhuriyet’e uzunca bir röportaj vermiş. Orada bunları söylüyor. Cumhuriyet de fırsatı kaçırmamış ve manşete yapıştırmış.

NATO’nun Afganistan işgalini “terörü engellemek” olarak niteleyen Salihi, hızını alamıyor ve Suriye’de yaşananlarla birlikte “CİHATÇILARIN” dibimize kadar geldiğini söylüyor. Ve CIA, MI-6 raporlarını örnek göstererek radikallerin bölgede yayılması konusunda uyarıyor.

Suriye Yönetimine Zaman Tanınmalıymış!

Suriye’deki durumdan “güzel yapı” olarak bahseden Salihi, İran olarak Suriye Hükümetini desteklediklerini söyledi. Salihi, halkın talepleri konusunda Suriye yönetimine zaman tanınması gerektiğini belirtti.

Salihi’nin Tunus, Mısır ve Libya’daki olaylara yaklaşımı ise nasıl bir çelişki içerisinde olduklarını bir kez daha gözler önüne seriyor. Oralarda halk iktidara gelmiş. Ama Suriye?!!!

İşte Ali Ekber Salihi’nin Cumhuriyet’e verdiği akıllara zarar röportajın tam metni:

RÖPORTAJIN TAM METNİ:

CİHATÇILAR DİBİMİZDE

İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, Ankara ile yaşanan krizi Cumhuriyet'e değerlendirdi.

İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, Türkiye ile İran’ın Suriye konusunda“artık yeter” diyerek el ele verip ortak akıl ve sağduyu ile bölgeye barış ve istikrar getirebileceğini belirterek, “Dikkatli olmazsak daha beter bir noktaya sürüklenebiliriz” dedi. Bölgede “böl-yönet” politikası izlendiğine dikkat çeken Salihi,“Suriye’de doğacak otorite boşluğunun olumsuz sonuçlarından biri de bölgeye aşırı unsurların yayılma tehlikesidir. Afganistan’a bakın. Şimdi Avrupa’nın dibinde aynı terörün yeşermesi için verimli topraklar hazırlanıyor. Cihatçı radikaller bölgede zemin kazanıyor” diye konuştu.

İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi’nin, Suriye’de yaşananlardan Türkiye’yi de sorumlu tutarak “Sırada Türkiye var” şeklindeki açıklaması ve buna Ankara’nın verdiği sert tepkinin ardından Ankara’ya gelen İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşmenin ardından Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

- Ankara ile Tahran arasında son günlerde karşılıklı sert açıklamalar var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- İki ülke arasındaki resmi açıklamalar sadece ilgili yetkililerce yapılabilir. Bu yetkililer, Türkiye’de cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanıdır. İran’da ise dini liderimiz, cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanıdır. Bunlar dışında farklı kişi ve pozisyonlar tarafından yapılan açıklamalar bizim resmi görüşümüzü yansıtmaz. Bazen bu tür açıklamalar bilgi eksikliğinden kaynaklanabilir. Elinizde bir parça bilgi olabilir ama bu tam ve kapsamlı değilse, bunun ışığında gerçeklerle uyumlu olmayan açıklamalar yapabilirsiniz. Bu her ülkede olur.

- Genelkurmay başkanınınızın açıklamasından üzüntü duyuyor musunuz?

- Tabii ki. İlişkilerimizi rahatsız edecek şeylerden biz memnuniyet duymayız. Sizin basınınızda da benim ülkemle ilgili kabul edilemez değerlendirmeler yapılıyor. Siyasi ilişkimiz retorik ya da açıklamalara dayamamalı, ilişkimizde sabırlı olmalıyız. Burada önemli olan şudur: Türkiye ile siyasi ilişkimiz o kadar köklüdür ki, bu tür açıklamalardan hiçbir zaman zarar göremez.

- Başbakan Erdoğan da tepki göstererek Suriye politikanızı gözden geçirmeniz gerektiğini söyledi.

- Biz Türkiye ile çok açık ve samimi biçimde konuşuyoruz. Bazı konularda farklılıklarımız olabilir. Ama ortak noktalarımız o kadar fazla ki ilişkimizi onlar üzerine kurmakta yarar var. Ülkeler ilişkilerini, diyaloglarını ortak noktalar yerine farklar üzerine inşa etmeye kalkarsa aradaki ayrılık daha da derinleşir. Örneğin Suriye ve Türkiye arasından yaşananlara bakın. Bir buçuk yıl önce ilişkiniz ne kadar güzeldi. Serbest ticaretiniz vardı, vizeleri kaldırmıştınız, stratejik ortaktınız. Şimdi bu ilişki, bir anda düşmanca eleştiriler içeren bir yapıya dönmüş durumda. Böyle olmaması gerekirdi. Bu ilişkiyi onarmalıyız. Dinimize göre iki kardeş birbiriyle tartışırsa bize düşen onları daha da ayırmak değil aralarında barışı sağlamaktır.

‘Esad’a zaman tanınmalı’

- Suriye’de kaçırılan vatandaşlarınızın durum nedir?

- Ben de Ankara’ya yapılan açıklamalar için değil vatandaşlarımızın durumu için geldim. Suriye’ye hac için giden 48 vatandaşımız Özgür Suriye Ordusu olduğu belirtilen grup tarafından kaçırıldı. Daha önce de olmuştu kaçırılan İranlılar. Türkiye sayesinde onları bıraktılar. Şimdi Türk kardeşlerimizden devreye girmelerini istedik. Her yıl 700 bin hacı gider Suriye’ye. Bu sefer 48 vatandaşımız var.

- Bazı yetkilileriniz Türkiye’yi ima eden suçlamalarda bulundu.

- Hayır, ben suçlamaya gelmedim. Vatandaşlarımın bırakılması çabamızın bir parçası olarak geldim. Hangi ülke rol oynayabilirse bırakılmalarından memnuniyet duyacağız. Türkiye bölgede çok özel bir pozisyona sahip. Sesi duyuluyor. O yüzden devreye girmesini istedik.

- Esad rejimi yıkılırsa ne olur?

Dünyada hükümetsiz bir ülke düşünülemez. Biz Suriye hükümetini destekliyoruz. Ama aynı zamanda açık biçimde söylüyoruz ki Suriye hükümeti, halkının meşru taleplerini karşılamakla yükümlüdür. Suriye halkının da dünyanın diğer hakları gibi demokrasiyi, çok parti sistemini, seçimleri yaşama hakkı vardır. Ama Suriye yönetimine de bu sözleri yerine getirmesi için zaman ve fırsat verilmesi gereklidir. Bölgemiz, Suriye, İran, Türkiye, Irak, Lübnan çok güzel bir etnik ve dini mozaiğe sahip. Müslümanlar var, Hıristiyanlar var, Museviler var. Araplar, Kürtler, Aleviler var. Bu insanlar asırlar boyu bu coğrafyada birbirleriyle barış içinde yaşadı. Şimdi bu güzel yapıyı yıkmak için çalışan unsurlar olduğunu görüyoruz. Umut ediyoruz ki bölge ülkeleri bunun farkındadır ve bu mozaiğin parçalanmasına izin vermezler.

‘Artık yeter’ demeliyiz’

Bence Türkiye ve İran bölgenin iki önemli ve güçlü ülkesi olarak “Artık yeter” diyerek el ele vermelidir. Ortak akıl, mantık ve sağduyu ile bölgeye barış ve istikrar getirebiliriz. Aksi halde eğer bu konuyla dikkatle ilgilenmezsek şu anda mevcut “kötü” durumdan daha kötüye gidebiliriz. En kötüsünü engellememiz gerekir. Suriye’deki siyasi sürecin dinamiklerinin kendi doğal akışında gidişini sağlamalıyız. Bu doğal akışın müdahale ile bozulması, bizi bilinmeyen, öngörülmeyen bir noktaya getirebilir. Şu anda kararları etkileyebilecek, karar verebilecek konumdayız. Ama bunun biraz ilerisi olasılıklara açık bir noktadır. Oraya geçersek sonucunu bilemeyiz.

- Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeleri bu tabloya nasıl oturtuyorsunuz?

- İşte anlattıklarıma somut bir örnek ortada. Size mozaik dedim. Farklı etnisiteler, dinler var bu coğrafyada. Türkler, Kürtler, Araplar, İranlılar var bu coğrafyada. Neden yüzyıllardır bozulmayan bu mozaiğin, barış içinde ve birlikte yaşam geleneğinin kırılmasına izin verelim ki. Durum şu anda kötü olabilir ama eğer dikkatli davranmazsak daha beter bir noktaya sürüklenebiliriz.

- Daha kötüsü derken neyi kastediyorsunuz? Kürt devletini mi?

- Ortaya çıkacak olan bir otorite boşluğudur. Sonucunu öngörmek çok zor. Herkes bu boşluğu kendi çıkarlarına göre değerlendirmek isteyecektir. Bunu engellememiz lazım.

Clinton’a mesaj: Akılcı ol

- ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Türkiye’ye geliyor. Suriye konusunda kendisine mesajınız var mı?

- Bölgede daha dikkatli ve akılcı düşünmelerini isterim. Hepimiz bu bölgede en kötü senaryodan kaçınmak zorundayız.

‘Saldıran karşılığını alır’

- ABD’deki Başkanlık seçimleri sonrası Batı’nın yeni hedefi İran mı olacak?

- Hayır, biz bunu beklemiyoruz. Ama bizim üzerimize gelecek olurlarsa yanıtını veririz. İran çatışma yanlısı bir ülke olmamıştır. Medeniyet, kültür üreten bir ülkeyiz. Üç bin yıllık zamanın testinden geçmiş ülkeyiz. Ortadan kaldırılacak bir ulus değiliz. Biz hep diyalog yanlısıyız. Hiçbir zaman çatışmaya giren taraf olmayız. Ama bu bize empoze edilirse ülkemizi savunmaktan geri durmayız.

‘Dibimize cihatçılar geldi’

- Suriye’deki gelişmelerin terörü teşvik edici etkisi var mı?

- Tabii, Suriye’de doğacak otorite boşluğunun olumsuz sonuçlarından biri de bölgeye aşırı unsurların yayılması tehlikesidir. Afganistan’a bakın. Avrupa’dan binlerce mil uzakta 140 bin NATO askeri var. Amaçları terörü engellemek. Şimdi Avrupa’nın dibinde aynı terörün yeşermesi için verimli topraklar hazırlanıyor. Bunu ben söylemiyorum. CIA, MI-6 söylüyor, tüm istihbarat örgütleri söylüyor. Cihatçı radikaller bölgede zemin kazanıyor diyorlar. Eğer bu doğruysa ve Suriye’de terör yayılıyorsa, bu hangi ülkenin çıkarınadır? İran’ın mı, Türkiye’nin mi, Avrupa’nın mı?

- Türkiye’ye yönelik PKK saldırılarındaki artışı Suriye ile bağlantılı görüyor musunuz?

- Tüm detayları takip edemiyoruz. Ama Suriye’deki her olumsuz gelişme bölgenin güvenliği ve istikrarı üzerinde etki yapar. Bizim zaten yeterince sorunumuz var. Artık yeter dememiz lazım. Kürtler, Araplar, Farslar, Türkler, Hıristiyanlar birlikte oturup birlikte barış içinde yaşayalım bu ülkede. Burası dünyanın kalbi. Medeniyetler buradan çıktı. Enerji buradan geliyor. Bu bölgenin insanlarına barış içinde yaşama şansı verelim.

‘İsrail’e karşı tek cephe geliyor’

- Gelişmeler İsrail’in çıkarına mı?

- Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da yaşananlara bakınca gördüğüm şu: Bu bölgede halklarını isteğini yansıtan hükümetler işbaşına gelmekte. Halklar ve hükümetler arasında bir entegrasyon da olursa artık tek bir cephe gibi olacaklar. Böyle tek bir cephe de Filistin’in işgal durumunun sürmesini kabul etmeyecektir.

- Ülkenize İsrail’den bir saldırı olasılığı görüyor musunuz?

- Ülkeme kimsenin saldıracağını sanmam. Ama biz ülkemizi savunmak için her türlü koruyucu önlemi alıyoruz. Geçmişte 8 yıl savaştık. 33 yıldır yaptırımlara direniyoruz. Ulaştığımız başarıya bakın: Gelişmekte olan ülkeler arasında Çin ve Hindistan dışında uzaya üç kez uydu gönderen başka ülke var mı? Hayvanlar klonlayarak ilaç üretebilen tek ülkeyiz. 

‘Bölgede böl ve yönet oyunu’

- PKK ile bağlantılı PYD’nin güçlenmesi İran için de kaygı sebebi mi?

- Gördüğünüz gibi normal yaşayan bir duruma dışarıdan yapılan müdahale kimsenin çıkarına olmuyor. O zaman sormazlar mı, madem bu çıkarımıza aykırı, daha önceki yapının yanlışı neydi? Neden parçaladık biz bu yapıyı?

Uluslararası ilişkilerde çok bilinen bir senaryo vardır. “Böl ve yönet” diye. Bence bu, bölgede yeniden uygulamaya konuyor. Bölgeyi olabildiğince parçalara böl. Ondan sonra da “Artık bu bölge kendi kendisiyle meşgul olsun” diyecekler. Bu bölünmeyi önlemeliyiz. Bölgede birliği korumak lazım. Bakın Avrupa ülkelerine. Almanya, Fransa, İngiltere çok değil 55 yıl önce düşmandı birbirine. Şimdi birleşmiş durumdalar. Çünkü birlik ve entegrasyonunu kendileri için daha yararlı olduğunu gördüler. 

‘Bölünme kötü örnek’

Maalesef bu bölgede bazıları bölünme ve parçalanmanın bölgeye getirebileceği zararların farkında değil. Doğacak bir yönetim boşluğu Suriye’de neler yaratabilir? Üçe dörde parçalanmadan bahsediliyor. Aleviler, Kürtler, Araplar, Hıristiyanlar... Böyle bir parçalanma sizi, bizi ve bölgedeki tüm ülkeler üzerinde yayılma etkisi yapacaktır. Halklarımıza yanlış mesajlar gönderecektir. Çok dikkatli olmalıyız. Ellerimizi birleştirmeli. Akıl ve sağduyumuzu böyle bir senaryoyu engellemek için kullanmalıyız. İnanıyorum ki İran ve Türkiye bölgeye barış ve istikrar gelmesinde çok etkili olabilir. Suriye hükümeti ve muhalefete ev sahipliği yapmaya hazırız. Oturup konuşsunlar. Böylece bir yol bulunabilir.

 

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"