Ayşe Karabat / Al Jazeera
“Burada iki kişi çok ünlüdür; Kâsım Süleymâni ve Polat Alemdar. Ama maalesef Polat Alemdar gerçek değil.”
Bu sözleri bana, Erbil’de bir siyasetçi gülerek söyledi.
Irak Kürt Özerk Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin 19 Ağustos’ta görev süresinin bitmesi çerçevesinde dönen siyasal krizde İran ve Türkiye’nin tavrına ilişkin konuşuyorduk.
İran’ın Ortadoğu’daki kılıcı Kâsım Süleymâni, İran’ın Suriye, Lübnan, Irak, Gazze ve Afganistan’daki politikalarını kontrol eden kişi. Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı.
Uzunca bir süreden beri bu görevi yerine getirmesine rağmen pek ortalıkta dolaşmayan, ama son zamanlarda Suriye’de cephede savaşırken fotoğraflar vermeye başlayan Süleymâni, Ağustos başında Erbil ve Süleymaniye’deydi. Kuzey Irak’ta uzun süredir devam eden yönetim krizinin taraflarıyla bir araya geldi. Konuyla ilgili haberlere bakılırsa verdiği mesaj, “İŞİD ile savaşırken ve istikrara ihtiyaç varken, bu krizi uzatmayın.”
Oysa, özellikle Mesut Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) taraftarlarına göre, Kuzey Irak’taki siyasi krizde İran'ın etkisi var. KDP taraftarları sosyal medya hesaplarında, Barzani’nin görev süresinin uzatılması karşılığında yetkilerinin kısıtlanması ve başkanın Parlamento tarafından seçilmesi için bastıran muhalefet partilerini İran’ın kuklası olmakla itham ediyor.
Muhalefet, her ne kadar tutumlarının Barzani’nin şahsına yönelik olmadığını söylese de, KDP’nin ve Barzani’nin gücünü kırma konusunda ısrarlı. Hatta, bu çabayı Barzani’ye karşı sivil darbe arayışı olarak tanımlayanlar bile var.
Parçalı bir bölge iki ayrı siyaset
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi yalnızca fiili olarak değil, tarihsel olarak da bölünmüş durumda. KDP’nin güçlü olduğu Erbil ve Duhok’da ticaretten günlük yaşama kadar her alanda Türkiye etkisi açıkça görülüyor. KDP, siyasal olarak da batı bloğu ile hareket etmekten yana. ‘Stratejik kapımız’ dediği Ankara ile iyi ilişkiler peşinde. Bölgenin petrolünü batıya ulaştırmak için tek yol da Türkiye. Bölgesel Yönetimin en önemli ve aslında tek gelir kaynağı Ceyhan’a açılan boru hattı. Türkiye için de Kuzey Irak hem önemli bir ticaret ortağı, hem Ortadoğu’ya açılan en önemli yollardan biri. Dahası, Kuzey Irak’ta yaklaşık 1600 Türkiye firması var ve çoğunluğu KDP kontrolündeki bölgelerde.
Buna karşılık, Kuzey Irak’ta muhalefetin güçlü olduğu bölgeler, Süleymaniye ve Halepçe coğrafi olarak İran’a yakın. Kerkük’te Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) hâkimiyeti var. Tarihsel olarak da bu partilerin İran ile ilişkileri iyi. İran bu bölgelerde ticari olarak Türkiye kadar varlık gösteremiyor. Ama, merkezi Bağdat hükümeti üzerinde kurduğu etki gücüne benzer bir otoriteyi Kuzey Irak’ta da oluşturmak istiyor.
Böyle olunca da, her türlü bölgesel ve yerel krizde gözler Ankara ve Tahran’a çevriliyor. KDP, iki başkent arasında dengeli bir siyaset yürüttüğünü söylese de, muhalefetteki KYB ve Gorran Hareketi Barzani’yi, ‘yumurtaları aynı sepete koymakla’ yani, Türkiye’ye fazla yakın olmakla eleştiriyor. Son siyasal krizde de bunun etkileri gözle görülür bir biçimde.
“İran Barzani’ye ders vermek istedi”
KDP’ye yakın Rudaw yayın organının editörlerinden Rabwar Kerim’e göre, Suriye krizinde de batıyla uyumlu politikalar izleyen ve zaten Ankara ile iyi ilişkilere önem veren Barzani’ye Tahran, Kuzey Irak’ta yakın olduğu Gorran Hareketi ve KYB eliyle bir ders vermek istedi. Bunun arkasında da birden fazla neden var:
“Geçen sene Başkan Barzani’nin yaptığı ‘bağımsızlığa hazırlanıyoruz’ açıklaması, Kerkük petrollerinin Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından ihraç edilme kararı Tahran’ın canını epey sıktı. Bir de, Türkiye ile olan iyi ilişkiler var.”
Geçen sene Barzani’nin ‘bağımsızlığa hazırlanmalıyız’ açıklamalarından sonra yine Erbil ve Süleymaniye’ye gelmiştim. O zamanlar buradaki hava bambaşkaydı. Bağımsızlık heyecanı sarmıştı her yeri. Ancak o dönemde konuştuğum birçok kişi, “Bakalım Tahran ne diyecek” ihtiyatı içindeydi. Tahran’ın tavrına dikkat çeken isimlerden biri de, Türkiye’yi yakından takip eden ve parti bağı olmayan analistlerden biriydi. O zaman yine uzun uzun konuşmuştuk. Bana, İran’ın iki nedenle Kürt bağımsızlığına karşı çıkacağını söylemişti; Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’dan sonra İran Kürtleri'ni tutmak mümkün olmaz. Bağımsız Kürdistan, Türkiye’nin enerji açığını büyük ölçüde kapatacağı için ve ticari ilişkiler de artacağı için, İran bundan hoşlanmaz.
İran Barzani’nin Suriye tutumuna da karşı
Yine aynı analistin kapısını çaldım. Tahran’ın, Barzani’ye ders verme arayışı içinde olduğunu düşünüyor o da. Gerçi, bu son krizde Barzani’nin hataları olduğunu eklemeyi de unutmuyor:
“Barzani, Irak Kürt Yöntemi’nin lideri olamadı, KDP lideri olarak kaldı; görev süresinin bitmesiyle sorun çıkacağı belliydi ama, bunu çözmek için inisiyatif ortaya koymadı ve yeni anayasanın hazırlanması konusunda da başarılı olamadı.”
Ona göre, Tahran’ın Barzani’ye ders vermek istemesinin arkasında, Tahran’ın Suriye’ye Kuzey Irak’tan silah geçirmek istemesine direnmesinin yanı sıra, yine Suriye meselesinde batı bloğuyla birlikte hareket etmesi var. Tahran, bundan memnun değil. Bu meselede Barzani’nin en azından tarafsız kalması için baskı yapıyor. Başka bir sorun da, Musul’un İŞİD elinden alınması:
“Barzani, Musul’un elbette IŞİD’den temizlenmesini istiyor. Ama, merkezi Bağdat hükümeti bunu Şii güçlerin eliyle yapma konusunda kararlı. Barzani ise yerel unsurların, yani Sünnilerin ve Kürtlerin de Musul’u kurtarma operasyonunda komutada yer alması gerektiğini söylüyor. “
Barzani’nin elini zayıflatan Şengal ve Türkiye
Kerim, bu kavgada muhaliflerinin ‘fazla Türkiye yanlısı’ diye eleştirdikleri Barzani’nin elinin zayıflamasında geçen sene İŞİD’in Şengal’i ele geçirmesinden sonra yaşanan gelişmelerin payı olduğuna dikkat çekiyor:
“Yardıma ilk gelen İran’dı. IŞİD, Şengal’e saldırdı, ertesi gün İran’ın silahları buradaydı. Ne ara o silahları yüklediniz getirdiniz, hazır mıydı, o ayrı mesele. Ama o dönemde Türkiye’den askeri yardım gelmedi. Musul Başkonsolosluğu görevlileri rehindi IŞİD’in elinde. Fakat Barzani muhalifleri, ‘hani nerede Türkiye’ diye epey yüklendiler Barzani’ye.”
Barzani’nin başka bir zorluğu da, PKK’nın, kurtarılmasına yardım ettiği Şengal’de kanton kurma fikrini yüksek sesle söylemesi. Kürt siyasi hareketinde iki farklı ekol olan ve ideolojik liderlik mücadelesi veren PKK ve KDP arasındaki bu çekişme muhalifleri karşısında Barzani’nin elini zayıflatan başka bir unsur. PKK ile iyi ilişkileri olan Gorran ve KYB, Barzani’yi ‘müttefikin Türkiye, bizim topraklarımızı bombalıyor’ diye de eleştiriyor.
Bombalanan petrol boru hattı
Barzani’nin, Suriye konusunda da İran’ın baskısı altında olduğunu söyleyen ve rahat konuşmak için adının verilmesini istemeyen analist, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Türkiye’nin Kandil’e yönelik operasyonlarına ilişkin olarak, ‘Barzani birlikte çalışmaya hazır’ yönündeki açıklamalarının da Iraklı Kürt lideri zor duruma düşürdüğüne dikkat çekiyor. Ama eklediği başka bir nokta daha var; PKK’nın, Kürt bölgesi petrolünü taşıyan boru hattına yönelik saldırıları.
Irak Kürt Yönetimi’nin bu saldırıyı kınayan açıklamasına göre, bu sabotaj nedeniyle yaşanan kayıp en az 250 milyon dolar. Maaşları bile ödemekte zorlanan, ekonomik kriz içindeki bölgenin tek gelir kaynağı bu petrol. Çünkü, Kürt yönetimi petrol satabildiği ölçüde para kazanıyor.
“Gerçi PKK, ‘biz yapmadık’ dedi ama inandırıcı değil. Bu sabotaj emrini kim verdi, onu da düşünmek gerek”, diyor analist.
Dikkat çektiği başka bir nokta da, Barzani’nin elinin de İran’a karşı boş olmadığı. Barzani de İran KDPS’si üzerinden, Tahran’a baskı yapmaktan geri kalmıyor.
“Etkisi büyük ama abartılıyor”
Erbil merkezli, Irak Kürdistan’ı gaz ve petrol Konseyi tarafından fonlanan Ortadoğu Araştırma Enstitüsü Başkanı Dlawer Ala’Aldeen ise, İran’ın KDP ile iyi ilişkileri olduğunu savunuyor. Ona göre, bu iyi ilişkilere rağmen Tahran, KDP’nin yine de bölgedeki başat güç olmasından yana değil ve Kuzey Irak’taki partiler arasında denge kurmak istiyor:
“Bölge güçlerinin, yerel dinamikler üzerindeki etkisi her zaman önemlidir ama, biraz da abartılır. İnsanlar, yerel güç rekabetinde bölgesel oyuncuların bu etkisini olduğundan daha fazla abartırlar… İran’ın bütün baskılarına, hatta tehditlerine rağmen, yerel aktörler her zaman İran’ın istediğini yapmaz. Bu son tartışmada da İran, bütün partilere anlaşmaları için baskı yaptı ama, partilerin hiçbiri İran’ın istediğini yapmadı.”
Türkiye de devrede
Kuzey Irak’taki istikrardan, hem bölgedeki yatırımları hem de enerji ihtiyacı nedeniyle faydalanan Türkiye de devreye girdi. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu Temmuz sonunda bölgeye geldi. Taraflara birlik içinde bu krizin çözülmesi telkininde bulundu.
Polat Alemdar’ın gerçek olmamasından şikâyet eden siyasetçi durumu şöyle dile getirdi:
“Türkiye, her şeyi açık açık söylüyor ve söylediğinin arkasında duruyor. Bölgedeki diğer ülkeler gibi davranmıyorsunuz yani.”