İran ABD ile Yoldaş Olmuş, Cumhuriyet’le Olmuş Çok mu?

İhvan’a, Hamas’a, Erdoğan-Davudoğlu’na, Ahrar-ı Şam’a, Cemaat-i İslami’ye vs. düşman bugünkü İran’ın Türkiye’de izdüşümü Cumhuriyet’ten başka kim olabilir ki?

Musa Üzer / Haksöz Haber

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevat Zarif’in Cumhuriyet Gazetesinde manşet olan demecini görenlerin aklına hemen sabık Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi’nin demeci geliyor. İkisi de Türkiye ziyareti öncesi Kemalizm’in son mevkutesi Cumhuriyet’e o muazzam görüşlerini aktarıyorlar. Bazı iyi niyetli kişiler bu “tuhaf” durumu düzeltmeye kalkıp, Türkiye’nin Dışişleri Protokol Kuralları arasında Cumhuriyet Gazetesi ile görüşme yapma zorunluluğunun bulunmadığını İranlılara anlatmaya kalkışabilir. Zahmet etmesinler! Bunu İran protokol gereği yapmıyor, artık açık ve net bir şekilde tercih ettiği ümmete ihanet ve zillet politikası yolunda yürüdüğü için yapmakta. 

Ali Ekber Salihi 9 Ağustos 2012 tarihli “Dibimize cihatçılar geldi” başlığıyla yer alan röportajında:

"Tabii, Suriye’de doğacak otorite boşluğunun olumsuz sonuçlarından biri de bölgeye aşırı unsurların yayılması tehlikesidir. Afganistan’a bakın. Avrupa’dan binlerce mil uzakta 140 bin NATO askeri var. Amaçları terörü engellemek. Şimdi Avrupa’nın dibinde aynı terörün yeşermesi için verimli topraklar hazırlanıyor. Bunu ben söylemiyorum. CIA, MI-6 söylüyor, tüm istihbarat örgütleri söylüyor. Cihatçı radikaller bölgede zemin kazanıyor diyorlar. Eğer bu doğruysa ve Suriye’de terör yayılıyorsa, bu hangi ülkenin çıkarınadır? İran’ın mı, Türkiye’nin mi, Avrupa’nın mı?" diyordu.

Şimdi ki Dışişleri Bakanı Muhammed Cevat Zarif ne diyor peki? Önce diyor ki; “BOP, müdahalelere zemin hazırladı." Sonra da “Aşırıcı unsurlar Suriye krizi esnasında bölge bulunan bireyler, kuruluşlar ve hükümetlerden aldıkları desteklerin yardımıyla müsait bir ortam elde edip, sahte dava ve ideallerle dev bir yapıya dönüştüler ki, bugün bu unsurlar hatta kendi kurucularını ve destekleyenlerini bile tehdit eder hale gelmiştir." diyerek aklı sıra isim vermeden AK Parti hükümetine vuruyor.

Zarif’in yazısı baştan itibaren kan, tekfirci, vahşet, kelle kesme, Kaide, Daiş, şiddet, radikal ideolojiler, Ortadoğu kelimeleriyle dolu. Yazıyı okuduğunuzda bir liberalin kaleminden çıkmış zannedersiniz. Bu durumu dengelemek için de güya Irak’ın Amerika tarafından işgal edilmesinin bugünkü durumun en önemli nedenlerinden biri olduğunu söyleyiveriyor. Öyle ise niçin İran, Irak’ın işgal edilmesine fiilen karşı çıkmadı. Hatta bırakınız karşı çıkmayı Amerika ile işbirliği yapıp direnişçileri katletti. İşgal başarıyla neticelenip Bağdat’ı ele geçirdiğinde ise niçin Sünnileri işkence, katliam, tehcir politikalarıyla tasfiye etmeye kalkıştı? Bugünkü tablonun oluşmasının birinci derecede sebebi olan taifeci, mezhepçi, milliyetçi politikalarından hiç bahsetmiyor. Zihnin ele geçirilmesi çabasının gereği olarak yoğun bir şekilde kafa kesen Daiş vurgusunu yaparken “Ya Ali” saçmalığıyla “Sünni” kafası kesen Asaibul Hak ve Hizbullah vahşeti gizlenmeye çalışılıyor.

Ne diyor Zarif? “Ancak, son iki yüzyılı aşkın süre içerisinde geçmişi karanlık halk avcısı küçük bir grup dinde reform bahanesiyle, kendisini İslam kisvesi altında göstermeye başladı. Dar görüşlü programlarını hayata geçirerek gerçek siyasi hedeflerine ulaşmayı amaçlayan bu grup, İslamın temel mesajını ve dinin yüce öğretilerini çarpıtıp sevgi ve merhameti dinden silmeye çalıştı. Dolayısıyla da tekfirci grup ve onun izinden gidenler dine kendileri gibi bakmayanları baskı altına alarak onları aforoz edip dinsiz saydı. Onlar böylesine temelsiz yorumlardan hareketle, kendi yorumlarıyla örtüşmeyen rivayetleri reddedip inkâr etmeye kalkıştılar ve farklı inançlara sahip herkesi tekfir ettiler. Onlar dini sadece kendilerinin doğru anladığını ve tüm hakikatlerin kendilerinin tekelinde olduğunu öne sürüyorlar.”

Bunu siz mi söylüyorsunuz? Yahu kendi mezhebiniz dışındaki insanları mü’min saymıyorsunuz. Teorik açıdan mezhebiniz buna cevaz bile vermiyor. Sırf dar bakışınızdan dolayı Suriye halkının iradesini hiçe sayıp yüzbinlerce insanı katlettiniz. Beşşar’dan bile daha fazla katilsiniz. Çünkü aynı işi Irak’ta, Lübnan’da, Yemen’de elinizin ulaştığı her yerde yapıyorsunuz. Topraklarınızda yaşayan farklı mezhep ve kimlikteki insanlara nefes aldırmıyorsunuz. En basit haklarını elde etmek için bu insanlar ağır bedeller ödemekteler. Sadece Allah rızası için destekçisi olan herkesi kendisinden nefret ettirmiş durumda. 

Acem Kurnazlığının evsahibi İran’ın kendisi ve ona bağlı örgütlerin cinayetlerini örtme, gizlemeyi başarıp hatta şirin gösterme konusunda mahir olduğunu söylememiz hakkın teslim edilmesi açısından gereklidir. Bu konuda DHKP-C ve PKK gibi sol-sosyalistlerle aynı başarı derecesine sahiptir. Katil iken maktul görünmeyi becerme konusunda ortaya konulan yüksek başarının tarihsel, kültürel kodlarında mı gizli olduğunu bilmeyiz ama bu tablonun Müslüman halkların nefretini kazandırmaktan başka bir şeye yaramadığı açık.

İhvan’a, Hamas’a, Erdoğan-Davudoğlu’na, Ahrar-ı Şam’a, Cemaat-i İslami’ye vs. düşman bugünkü İran’ın Türkiye’de izdüşümü Cumhuriyet’ten başka kim olabilir ki? Birbirlerine çok yakışmışlar. Ha bir de doğrusu bu tabloya Zaman gazetesi de eklenebilir. Benzerlerin nefreti fazla olur gerçeğinden dolayı şimdiye kadar pek hoşlaşmıyorlardı ama galiba bunu da gözden geçireceklerdir. Dumanlı’nın BDP yetkilileriyle görüşmesi gibi Kasım Süleymani ile bir Zaman yetkilisinin görüşmesi olursa sürpriz olmamalı.

“Cumhuriyetin şairi” Can Yücel’in dediği gibi “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi!” İran yönetimi zillette sınır tanımıyor. Bir dahaki sefere naçizane önerimiz Şiilerin lideri Ali Hamaney’den Cumhuriyet’e bir demeç verilsin. Kendileri Azeri’dir, Türkçeyi yakhşi danışır. Etkisi daha çok olabilir. Şöyle bir manşet fena olmaz: “Qamalist Jomhoriyat Qardaşlarım! İslamgerayana qarşı bahem mobareze edelim!” (İslamcılara karşı birlikte mücadele edelim!)

 

Yorum Analiz Haberleri

Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!
“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?