Irak’ta Hükümet Düğümü Kazımi’yle Çözülür mü?

“Irak’ta Başbakan Abdulmehdi’nin istifasıyla başlayan ve bir başbakan ile iki başbakan adayı eskiten hükümet krizinin beşinci ayında sıra Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı Kazımi’de.”

Analiz: Mehmet Alaca / AA

Irak’ta geçtiğimiz yılın Ekim ayından bu yana devam eden protestolar nedeniyle Başbakan Adil Abdulmehdi’nin 30 Kasım’da görevinden istifa etmesiyle başlayan ve bir başbakan ile iki başbakan adayı eskiten hükümet krizinin beşinci ayında, Cumhurbaşkanı Berham Salih hükümeti kurma görevini Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı Mustafa el-Kazımi’ye verdi.

1 Şubat’ta hükümeti kurmakla görevlendirilen İletişim eski Bakanı Muhammed Tevfik Allavi’nin görevi iade etmesinin ardından, 17 Mart’ta hükümeti kurma görevini alan Necef eski Valisi Adnan ez-Zurfi de siyasi ayrışmalar nedeniyle 9 Nisan’da görevi iade etti. İran yanlısı siyasi partilerin şiddetle karşı çıktığı Zurfi’nin hükümeti kurması için 30 günlük anayasal süreç dahi sona ermeden görevi iade etmesi ve yerine Kazımi’nin gösterilmesi ülkedeki siyasi gerilimin doğurduğu bir sonuç olmanın yanı sıra Irak’ta İran’ın etkinliğini de gösterdi. Ancak önceki iki adayın aksine Kazımi’ye görevin verildiği törene Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi'nin yanı sıra Şii, Sünni, Kürt ve Türkmen partilerden temsilcilerin yoğun katılımı, hükümet krizinin çözümünün işareti olarak görülse de ABD-İran gerilimin tırmandığı ülkede siyasi tablonun sütliman olacağı anlamına gelmiyor.

Zurfi’nin görevi iade etmesi

ABD’ye yakınlığıyla bilinen eski Başbakan Haydar el-İbadi'nin Nasr (Zafer) Koalisyonu, Şii lider Mukteda es-Sadr’ın Sairun Koalisyonu’nun yanı sıra Kürt ve Sünni gruplar da Zurfi’ye destek vereceklerini açıklamıştı. Zurfi’nin İran karşıtlığı, “silahın devletin elinde olması, silahlı grupların ortadan kaldırılması” ifadeleriyle Haşdi Şabi içindeki kontrol edilmesi zor gruplara yönelik hamleler yapma ihtimali ve sert kişiliğinin Tahran’ı tedirgin ettiği biliniyor. Bu nedenle, İran’a yakınlığıyla bilinen Hadi el-Amiri öncülüğündeki Fetih Koalisyonu ve Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu ayrıca İran yanlısı gruplardan uzak duran Şii lider Ammar el-Hekim liderliğindeki Ulusal Hikmet Akımı ve Fazilet Partisi gibi gruplar, cumhurbaşkanının meclisteki en büyük blokun adayını görevlendirmemekle anayasayı ihlal ettiğini savunarak Zurfi’ye karşı çıkmıştı. Nitekim 6 Nisan’da Sadr’ın Necef’teki evinde Ulusal Hikmet Akımı, Fetih, Sairun ve Kanun Devleti arasında toplantı yapıldığı ve Şii partilerin Kazımi’nin ismi üzerinde anlaştığı iddia edildi. Hemen ardından ise Sünnilerin meclisteki en büyük grubu Irak Güçler İttifakı ile Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nden (KYB) de Kazımi’ye destek açıklamaları geldi. Böylesi bir tabloda şansının olmadığının farkında olan Zurfi’nin anayasal süreç dolmadan görevi iade etmesi, ülkede İran yanlısı Iraklı grupların desteği ve Tahran’ın rızası olmadan başbakan seçilemeyeceğini gösterdi.

Kazımi’yi öne çıkaranlar ve İran etkisi

2003 öncesinde Saddam Hüseyin rejimine karşı İngiltere ve ABD’de yürütülen muhalefetle aynı safta yer alan Kazımi, ABD işgali sonrası ülkeye döndükten sonra gazetecilik yaptı. Ayrıca, Saddam Hüseyin döneminde işlenen insanlık suçlarının arşivlendiği Iraklı entelektüel Kenan Makiya’nın “Irak Hafıza Vakfı” başkanlığını da yürüttü. 2016’dan itibaren Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı olan Kazımi’nin, Cumhurbaşkanı Salih ile arasının iyi olması, herhangi bir yolsuzlukta adının geçmemesi, Batılı güçlerle kurduğu iyi ilişkiler, İran’la son dönemde gelişen ilişkileri, nispeten siyasi açıdan bağımsız bir isim olarak sokağın tepkisini fazla çekmeyecek olması ve çalıştığı kurumun stratejik ve diplomatik yönü Kazımi üzerindeki uzlaşıda öne çıkan etkenler. Nitekim ismi uzun süredir söz konusu görev için telaffuz edilen Kazımi’ye, Sadr ve Kürt gruplar da destek vermekteydi ancak İran yanlısı bazı grupların sert tepkisi nedeniyle Cumhurbaşkanı Salih’in ısrarcı olmadığı biliniyor. Hatırlanırsa, İran’a yakın Iraklı milis grubu Ketaib Hizbullah, ABD’nin 3 Ocak’ta Bağdat’ta Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’i öldürdüğü hava saldırısında Kazımi’nin parmağının olduğunu iddia ederek, “Kazımi’nin hükümeti kurmakla görevlendirilmesi ülkenin yangın yerine dönmesine sebep olacaktır” yönünde açıklama yapmıştı.

Hükümet kurma konusundaki ayrışmalar devam ederken, 1 Nisan’da, Süleymani’nin halefi İran Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kani’nin Bağdat’ı ziyaret ederek Irak’taki Şii grupların ortak bir aday belirlemesi yönünde telkinde bulunduğu biliniyor. Kazımi’nin her ne kadar ABD’ye yakın olduğu bilinse de Irak’ta hükümet krizinin devam etmesi ve Şii gruplar arasındaki ayrışmalar, İran’a orta vadede fayda getirmeyeceğinden Kani, Kazımi konusunda Şii grupları ikna etmiş olabilir. Nitekim Kani’nin ziyareti sonrasında 5 Nisan’da Kanun Devleti Koalisyonu, Ulusal Hikmet Akımı, Fazilet Partisi ve Ulusal Vizyon Koalisyonu’nun temsilcileri Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri’nin evinde toplanarak Zurfi yerine Kazımi'yi aday gösterme konusunda anlaştı. Ayrıca, Süleymani’nin ardından İran’ın bölgesel politikalarda zayıflayacağı, özellikle Irak’taki gruplar üzerinde etkinliğin yitirileceği dile getirilse de Iraklı Şii grupların Kazımi konusunda aldığı pozisyon, Kazımi’nin Irak’taki ilk testten başarıyla geçtiğini de gösterdi.

Ketaib Hizbullah başta olmak üzere İran yanlısı grupların ilk etapta Kazımi ismine tepki göstermesinin nedenleri arasında öncelenen başka adayların olması, Kazımi’nin ABD yanlısı olarak bilinmesi ve İstihbarat başkanı olması nedeniyle bu gruplara ilişkin elinde dosyalar olması ihtimali yer alıyor. Ancak Kazımi’ye daha sonradan rıza gösterilmesi, muhtemel dosyalar konusunda anlaşma sağlanmış olunabileceğini de akıllara getiriyor. Ayrıca, İstihbarat Başkanlığı sırasında ABD’yle yakın ilişkileri olan Kazımi’nin, Abdulmehdi dönemiyle birlikte İran’la ilişki geliştirmeye çalışması, Tahran yanlısı grupların onayını etkilemiş olabilir. İran yanlısı grupların Kazımi’ye sert direnişinin üzerine Cumhurbaşkanı Salih beklenmedik bir şekilde ABD’ye yakınlığıyla bilinen Zurfi’yi aday göstererek İran destekli grupların daha fazla tepkisini çekmişti. Nitekim baştan itibaren Kazımi ismini öncelediği bilinen Salih ve Sadr’ın, ilk önce Zurfi’yi destekleyip pazarlık alanını açtığı, sonra da Kazımi ile marjı yükselttiği değerlendirilebilir. Yani Sadr ve Salih’in sert bir İran karşıtı olan Zurfi kartını göstererek, Tahran’ı daha ılımlı olan Kazımi’ye razı ettiği düşünülebilir. Bu açıdan, mevcut tabloda Şii gruplar içinde en çok kazananlardan birinin Sadr olduğu söylenebilir, nitekim Sadr geçmişteki röportajlarından birinde bütün hükümetlerin kurulmasını kendisinin sağladığını iddia etmişti. Bu bağlamda, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kani de ilk andan itibaren Kazımi’yi desteklediği bilinen Sadr’ın kritik rolünü dikkate aldığını göstererek, Sadr’ın İran yanlısı gruplarla daha fazla rekabete girmesini engellemek amacıyla Kazımi ismine rıza göstermiş olabilir.

Öte yandan, ABD’ye yakınlığıyla bilinen eski Başbakan İbadi ile iyi ilişkileri olan Kazımi’nin, her ne kadar siyasi bir geçmişe sahip olmasa da İbadi döneminde Başbakanlık Genel Sekreteri olan Şii Dava Partisi’nin önemli isimlerinden Mehdi Allak’ın kızıyla evli olması, diğer Şii partiler arasında makbul karşılanmış olabilir. Ayrıca, Saddam'ın devrilmesinin ardından Irak’a döndüğünde bir süre Süleymaniye’de yaşaması ve Kürt siyasilerle geçmişe dayanan bağlarının olması, Kazımi’yi Kürtler nazarında da makbul kılıyor. Sünnilerin ise Kazımi’yi gerek seküler yönü ve Şii partilere angaje olmaması gerekse ABD’ye yakın bir yaklaşım sergilemesi nedeniyle desteklediği düşünülüyor. Bu açıdan, Sünnilerin kabinedeki kota haklarının garanti edilmesi, bütçe ve diğer kazanımlarından geri adım atmayan Kürtlerin de kota sistemi gereğince kabinedeki bakanlık taleplerinin sağlanması konusundaki mutabakatla Kazımi’ye destek verdiği tahmin ediliyor.

Kazımi’yi bekleyen zorluklar

329 sandalyeli mecliste en az 165 oyla güvenoyu alarak kabinesini oluşturması için 30 günü olan Kazımi’nin Aralık 2019’dan bu yana devam eden hükümet krizini, son anda partiler arasında ciddi bir anlaşmazlık çıkmazsa çözmesi bekleniyor. Ancak petrol fiyatlarındaki keskin düşüşün ekonomik yansımaları, aylardır sokaklarda taleplerinin karşılanmasını bekleyen protestocular, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, terör örgütü DEAŞ’la sonu getirilemeyen mücadele, Bağdat-Erbil ilişkileri hükümetin işleyişini durdurmaya kadar uzanan partiler arası gerilimler ve ABD ile İran arasında giderek tırmanan gerilim Kazımi’yi bekleyen en önemli gündemler. Ayrıca, hala onaylanmayan 2020 bütçesi ve seçim uygulama yasalarının hazırlanarak, ülkeyi seçime götürecek zorlu görev de Kazımi’yi bekliyor.

2003 sonrasındaki hükümetlerin ABD ile İran arasında asgari düzeyde bir uzlaşı olmadan kurulamayacağı, Zurfi’nin görevi iade etmesi ve Kazımi üzerindeki zorlu ittifakla bir kez daha görülüyor. İran’ın diğer başbakan adaylarının ABD tarafından veto edileceğini değerlendirmesi, ehven-i şer olarak gördüğü Kazımi’ye rıza göstermiş olması ihtimaller dahilinde. Bu bağlamda, Irak’ta hiçbir hükümet veya başbakanın tek başına kolay çözüm bulamayacağı sorunların başında gelen ABD-İran çekişmesi, hükümeti kurması halinde Kazımi’yi en fazla zorlayacak gündemlerden biri olacak. Nitekim İran’a yönelik yaptırımlarla birlikte ABD ile İran arasındaki artan gerilimin Irak sahasına ciddi anlamda sirayet etmesi, askeri ilişkiler kadar siyasi denklemi de önemli ölçüde etkiliyor. Geçtiğimiz yıldan itibaren ABD, Haşdi Şabi içindeki İran destekli Iraklı milis gruplar ve liderlerini yaptırım ve terör listesine alarak baskılarken, İran yanlısı gruplar ülkede ABD’nin askeri varlığının sona ermesi için gerek parlamentoda gerek sahada faaliyetlerine devam ediyor. İranlı komutan Süleymani ve Haşdi Şabi komutanı Mühendis’in öldürülmesine uzanan söz konusu gerilimin Kazımi’nin hükümeti kurması halinde de devam etmesi kaçınılmaz gözüküyor. Nitekim ülkeden güçlerini tamamen çekmeyeceğini açıklayan ABD, ülkedeki birçok üsten çekilerek ve Anbar’daki Ayn el-Esed ve Erbil yakınındaki Harir üssüne Patriot füze savunma sistemi yerleştirerek hem İran’a “gözüm üstünde” mesajı veriyor hem de Haşdi Şabi içindeki milislerin kontrolsüz saldırılarına karşı tedbir aldığını gösteriyor. Buna karşılık, Usbet es-Sairin (Devrimciler Ligi) gibi yeni kurulan bir örgütün ABD askerlerinin konuşlandığı Taci ve Besmaya gibi üslere yapılan saldırıları üstlenmesi ve ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği ile Ayn el-Esed Üssü’nü drone ile görüntülemesi, Tahran’ın “hayalet” milisler aracılığıyla Washington’ı yıpratma hamlelerini sürdüreceğine işaret edebilir. Bu bağlamda, Kazımi’nin İran’la ilişkilerinin nasıl seyredeceği henüz öngörülemese de ABD ile ekonomik zorluklar yaşayan ve İran nedeniyle yaptırımlara maruz kalan Irak hükümeti arasında Haziran’da başlayacak stratejik müzakerelerin mahiyeti ve gidişatı, Kazımi’nin Tahran ve İran yanlısı Iraklı siyasi partiler ve milis gruplarıyla ilişkilerini de belirleyecek mahiyette.

Avrupa ve ABD ile iyi ilişkileri olan Kazımi’nin, Ürdün, Mısır, Lübnan ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri ve Arap dünyasıyla ilişkilerinin yanı sıra son dönemde İran’la ilişkilerini iyileştirmesi Irak’taki tansiyonu düşürebilir. Özellikle 2016’dan itibaren küresel istihbarat teşkilatlarıyla ilişkileri olan Irak Ulusal İstihbarat Dairesi’nin başkanlığını yapan Kazımi’nin istihbarat diplomasisi açısından başarılı görülmesi gerek ülke içindeki sorunların gerek diğer ülkelerle ilişkilerin çözümüne çarpan etkisi yapabilir. Nitekim Irak’ta ideal başbakan adayının belirlenmesi, aday veya partilerin seçim başarısından bağımsız olarak, ABD-İran gerilimi ve partiler arasındaki ayrışmalar nedeniyle giderek zorlaşıyor. Bu açıdan, Kazımi’nin geçici hükümetteki başarısı ve aktörler arasında kuracağı denge başbakanlıkta ikinci dönemi açısından şansını artırabilir. Aksi halde Irak’taki hükümet krizi kısa bir süre sonra tekrar başa dönme potansiyeli taşıyor.

Yorum Analiz Haberleri