İhsan el-Fakih / AA
Irak'ta şii milis gücü Haşdi Şabi'nin desteği olmadan düzenli Irak güçlerinin IŞİD'in kontrolündeki toprakları geri alamayacağını anlayan Washington yönetimi, bu grup tarafından gerçekleştirilen hak ihlallerini görmezden geliyor ve sâdece kınamakla yetiniyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) eski Bağdat Büyükelçisi Christopher Hill'in Kasım 2009'da ülkesindeki yetkililere gönderdiği ve ABD basınında da yer alan telgrafa göre, İran kendisini destekleyen gayrinizami silahlı gruplara yılda 100 ila 200 milyon dolar yardım yapıyor.
İran Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı Hüseyin Selami de 31 Aralık 2014'te Fars haber ajansında yayımlanan açıklamasında İran'ın, bölgedeki güç dengesini kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde değiştirmek için söz konusu silahlı gruplara destek vererek Irak, Suriye ve Yemen'de Lübnan'daki Hizbullah isimli örgütün birkaç katı büyüklüğünde “İslâm devrimine bağlı bir halk ordusu” oluşturmaya çalıştığını söylüyordu.
İran'ın Haşdi Şabi'ye Verdiği Destek Sır Değil
Irak hükûmetinin IŞİD'in 10 Haziran 2014'te Musul'u ele geçirmesinden sâdece iki gün sonra kurulduğunu açıkladığı Haşdi Şabi'nin Iraklı şii dinî otorite Ayetullah Ali es-Sistani'nin “cihad” çağrısına binaen oluşturulduğu biliniyor.
Haşdi Şabi, Irak'ta İran'ın desteğini alan onlarca milis güç için resmî bir çerçeve oluşturuyor. Söz konusu milis güçler arasında İran'da 1980'li yılların başında kurulan ve aynı zamanda Haşdi Şabi komutanlarından Hadi el-Amiri liderliğindeki “Bedir Tugayları” ve Sadr hareketine bağlı “Mehdi Ordusu”ndan ayrılan Kays el-Hazeli liderliğinde 2007 yılında kurulan “Asaib Ehlu'l-Hak” hareketinin yanı sıra diğer silahlı gruplar bulunuyor.
Irak’ın eski başbakanı Nuri el-Maliki'nin “teröristlerin ilerlemesinin durdurulması, ordunun bütünüyle yıkılması ve Bağdat'ın düşmesini önlenmek” adına İran'ın Haşdi Şabi'ye silahla birlikte askerî uzmanlık desteği verdiğini söylemesi ve 25 Ekim 2015'te Tahran radyosuna yaptığı “İran'ın desteği olmasaydı Irak'taki durum gerçekten çok zor olabilirdi.” şeklindeki açıklamaları Haşdi Şabi'nin İran destekli bir yapı olduğunu sır olmaktan çıkarıyor.
ABD, Haşdi Şabi'nin IŞİD'le Mücadeledeki Katkısına “Saygı Duyuyor”
Ağustos 2014'ten bu yana IŞİD'e karşı oluşturulan uluslararası koalisyona liderlik eden ABD ise konuya bakışını gayriresmi şekilde eski yetkililerin ağzından “Sünni sivillere yönelik vahşet gerçekleştiren İran destekli Haşdi Şabi gelecekte Irak için IŞİD'den daha tehlikeli olacak.” ifadeleriyle dillendiriliyor.
Eski CIA Başkanı David Petraeus, Washington Post gazetesinin 21 Mart 2015'teki sayısında yer alan açıklamalarında, IŞİD'e karşı mücadele etmesi ve ülkede mezhepçiliği daha da tırmandıran Haşdi Şabi'nin sünni sivillere yönelik ihlallerinin durdurulması için sünni bir güç oluşturulması gerektiğini söylerken, resmî düzeyde ise ABD Haşdi Şabi'nin IŞİD'le mücadeledeki katkısına “saygı duyuyor”.
ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Stuart Jone, 7 Haziran 2016'da ülkesinin “sâdece Irak güçleriyle işbirliği hâlinde” olduğunu vurgulayıp Haşdi Şabi liderleriyle görüşüldüğünü ancak İran veya Haşdi Şabi ile herhangi bir gizli plan bulunmadığını belirtirken, ABD'li Orgeneral Martin Dempsey'nin Mart 2015'te Amerikan senatosundaki tanıklığına göre, ABD, İran'ın doğrudan veya dolaylı şekilde Irak'a yönelik müdahalesinin 2004'ten bu yana daha belirgin hâle geldiğini görüyor ancak mezhepsel gerilime neden olmadıkça bu müdahaleyi sorun olarak görmüyor.
İran Etkisine Rağmen ABD'nin Haşdi Şabi'ye Verdiği Destek
Haşdi Şabi'nin koalisyon güçlerine ait uçakların hava desteğine karşı çıkmasına rağmen ABD, zaman zaman Felluce'nin merkezi ve çevresindeki IŞİD hedeflerine hava saldırıları düzenliyor. Irak hükûmetine bağlı “güvenlik” güçleri, Haşdi Şabi ve aşiretler, mayıs ayının son haftasından bu yana Felluce operasyonu kapsamında IŞİD'le şiddetli çatışmalara giriyor.
Ancak koalisyon güçlerinin hava saldırıları ABD'nin rolünü eleştiren Haşdi Şabi güçleri için bir koruma olarak nitelendirilmiyor. Bilakis, Hizbullah tugayı sözcüsü Cafer el-Huseyni'nin açıklamasına göre bu hava saldırılarının IŞİD'e karşı sünni aşiretlerle yapılan gizli anlaşmanın bir parçası olduğu belirtiliyor.
ABD, bölge halkının onaylamamasına rağmen Haşdi Şabi'nin Musul'un kurtarılması operasyonuna katılmasına itiraz etmiyor. ABD'nin Basra Konsolosu Steve Walker'ın 12 Mart 2016'da Basra'da bir hastanede Haşdi Şabi mensubu yaralıları ziyaretinde Arapça konuşması ve Haşdi Şabi birliklerinin IŞİD'le mücadeleye verdiği katkılardan övgüyle söz etmesi siyasî gözlemciler tarafından ABD'nin Haşdi Şabi'yi “resmen” tanıdığı şeklinde yorumlanıyor.
Görünen o ki, Felluce'yi kurtarma operasyonlarına katılan Haşdi Şabi'nin İran destekli bir örgüt olması, ABD'nin söz konusu operasyonlardan desteğini çekmesine neden olacak ölçüde bir sorun teşkil etmiyor. Bununla birlikte Irak hükûmeti de Haşdi Şabi sözcüsü Ahmed el-Esedi'nin 24 Mayıs'ta yaptığı Felluce operasyonlarının “tam anlamıyla Iraklıların savaşı” olduğu şeklindeki açıklamasına işaret ederek, operasyonların karar makamının kendisi olduğunu vurguluyor.
“Süleymani'nin Bölgedeki Varlığı, Şüphe Oluşturuyor”
Ancak İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Kuvvetleri Komutanı Kasım Süleymani'nin aralarında “Felluce'nin kurtarılması operasyonları birimi”nin de bulunduğu birçok cephede boy göstermesi, hükûmetin bölgedeki mücadeleyi “Iraklı” olarak yürüttüğüne ilişkin iddiasına sünni liderlerin şüpheyle yaklaşmasına neden oluyor.
Irak milletvekili Salim Matar el-İsavi, 28 Mayıs'ta yaptığı “Süleymani'nin varlığı, şüphe oluşturuyor. Bölgede istenmiyor.” şeklindeki açıklaması bu rahatsızlığı açıkça ortaya koyuyor.
Tikrit'in geri alınması hedefiyle 2015 baharında başlatılan operasyonlardan bu yana İran, kentin çevresindeki askerî sahada en güçlü oyuncu olarak ortaya çıkıyor. Haşdi Şabi'ye ait sosyal paylaşım sitelerinde diğer Iraklı komutanların yanı sıra Süleymani'nin de resimleri boy gösteriyor.
Haşdi Şabi'nin İhllalleri Karşısında ABD'nin Tavrı
ABD yönetiminin Haşdi Şabi olmadan düzenli Irak güçlerinin topraklarını IŞİD'den geri almada yeterli olmadığını anladığı ve bu grubun işlediği hak ihlallerini kınamakla yetinip bunlara göz yumduğu söylenebilir.
Haşdi Şabi'nin etkin rolünden memnun olan ABD'nin IŞİD'le mücadelede bu grupla doğrudan bir münasebet içinde olduğu söylenemez. Haşdi Şabi'nin gerçekleştirdiği ihlallere karşı ABD'nin tavrına ilişkin soru işaretleri ise yerinde duruyor.
Washington yönetimi söz konusu ihlaller karşısında sâdece uluslararası koalisyonun Irak hükûmetine bağlı kara kuvvetlerine sağladığı hava desteğini çekmekle tehdit etmek ve mezhepsel gerilimin tırmandırılmaması konusunda uyarıda bulunmakla yetiniyor.