Irak’ın Fadlullah’ı Cevad el Halisi İle...

Iraklı Ayetullah Cevad el Halisi İslam dünyasının yaşadığı problemlerin ancak İttihad-ı İslam projesiyle çözüleceğini söyledi.

Adem Özköse'nin röportajı:

Irak'ın ileri gelen Şii Ayetullahlarından olan Cevad el Halisi, Arap gazetecilerin bir çoğuna göre Irak'ın Fadlallah'ı. Zaten kendisiyle Şam'daki bürosunda yaptığımız röportajda da Fadlullah'a olan sevgi ve hayranlığını açıkça ifade etti. Saddam döneminde idama mahkum edildiği için ülkesine giremeyen ve 23 sene boyunca İran, Suriye ve Lübnan'da yaşamak zorunda kalan El Halisi hem bir âlim, hem de İslam dünyasının sorunlarını çözmek için fikir ve projeler üreten bir mütefekkir. Röportaj boyunca Halisi'nin bürosunu bir çok insan ziyaret etti. Ziyaret eden insanların birçoğunun Sünni olması ve Şii bir Ayetullah olan Cevad el Halisi'ye olan sevgilerini ifade etmeleri gözümüzden kaçmadı. Sizi bana son derece zevk veren bu güzel sohbetle baş başa bırakıyorum:

-Şiilerle Sünniler arasında gerçekten bir problem olduğuna inanıyor musunuz? Şii bir Ayetullah olarak Sünnilere nasıl bakıyorsunuz?

İnsanlar bugün mezhep adı altında birbirlerini öldürüyorlarsa bu Şiilerle Sünniler arasında bir problem olduğu anlamına gelir. Şiilerle Sünniler arasındaki problemin temel olarak iki sebebi var.

-Nedir bu sebepler?

Birinci sebep, Şiilerin Sünnileri, Sünnilerin de Şiileri yakından tanımamaları. Bu iki mezhep ehli de birbirlerinin görüşlerini tam olarak bilmiyorlar. Birbirlerini tanısalar, birbirlerinin görüşlerini kaynak kitaplardan inceleseler arada sorun kalmayacak. Ehli Sünnet nedir? Ehli Sünnet Peygamber Efendimizin sünnetine bağlı olan, onun yolundan gitmeye çalışanlara denir. Bir Müslüman peygamberin sünnetine uymaya, onun yolundan gitmeye karşı çıkabilir mi? Hayır çıkamaz. Kur'an'da da ifade edildiği gibi Peygamber Efendimiz bütün Müslümanlar için en güzel örnektir. Müslümanlar ancak onu kendilerine örnek alarak kurtulabilirler. Peki, Ehli Şia nedir? Peygamber Efendimizin ailesini, akrabalarını sevenlere de Şiiler deniyor. Dünyada hiçbir Müslüman var mıdır ki efendimizin Ehli Beytini, akrabalarını sevmesin. Ben şimdiye kadar böyle bir Müslüman görmedim. Şiilerle Sünniler arasındaki bazı ihtilaflı meseleleri tartışmak, bu meselelere çözüm bulmak ise âlimlerin işidir. Biz bu yönde büyük bir çaba içerisindeyiz. Çünkü Müslümanların bugünkü yaşadığı problemleri çözmek için önce kendi aramızdaki birliği sağlamalıyız. Müslümanların birliği sağlanmadığı sürece Filistin, Irak, Afganistan ve Somali'de kanlarımız akmaya devam edecek. Şiilerle Sünniler arasında problemler yaşanmasının ikinci sebebi ise Müslümanların doğal düşmanları olan İsrail, Amerika ve İngiltere'nin Müslümanları bölmek için Şiilerle Sünniler arasında problem çıkarmalarıdır. Irak'ta bunu başardılar ve yüz binlerce insan öldü. İslam'a göre fitne bir kişiyi öldürmekten daha tehlikeli ve kötüdür. Müslümanlar olarak aramızı açacak, bizleri bölecek fitnelere karşı son derece dikkatli olmalıyız. Ben Şii mezhebinde Ayetullahlığa kadar yükselmiş bir din adamıyım. Fakat bir Şii ile Sünni arasında her hangi bir fark görmüyorum Şiiler de Sünniler de benim kardeşlerimdir. Bir Şii'yi Sünni'ye, bir Sünni'yi de Şii'ye değişmem. Bütün Müslümanlar Ehli Beyt'i sevmede Şii'dir, Peygamber Efendimiz'in sünnetine tabi olmada da Sünni'dir. Fakat bizim asıl kimliğimiz Sünnilik veya Şiilik değil; Müslümanlıktır.

-Şiilerden Sünnileri tekfir edenler olduğu gibi, Sünnilerden de Şiileri tekfir edenler var. İki tarafa mensup kişilerin kitaplarını incelediğimizde veya internet sitelerine yazılan makale ve yorumları okuduğumuzda bunu açıkça görüyoruz. Siz tekfir olayını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sahabeler fitne zamanında birbirlerine kılıç çektiler; fakat asla birbirlerini tekfir etmediler. Hz. Ali; Hz. Talha'ya, Hz. Zübeyr'e veya müminlerin annesi olan Hz. Ayşe'ye kafir gözüyle bakmadı. Onlar da Hz. Ali'nin tarafında olanları tekfir etmediler. Hatta Hz. Ali Haricileri bile tekfir etmedi ve haricilerin tekfir edilmesine de karşı çıktı. Öyleyse biz kim oluyoruz da birbirimizi tekfir ediyoruz. Bugün asıl problem içimizdeki aşırılarda. Bu aşırılardan Sünnilerin içinde de var, ne yazık ki Şiilerin içinde de. Ben hem Sünnilerin hem de Şiilerin kaynak eserlerini inceledim. Aradaki ihtilaf çok küçük ve bu ihtilaflar da sağduyulu âlimler tarafından rahatça çözülebilir.

-Siz Şii ve Sünni mezheplerinin birbirlerine yaklaştırılması, mezheplerin aralarındaki sorunların giderilmesi için de çalışmalar yapıyorsunuz. Bu yönde ümitleriniz var mı? Mezhepler birleşebilirler mi?

Biz mezheplerin değil; İslam Ümmeti'nin birleşmesi için çaba gösteriyoruz. Bugün bir Müslüman'ın en önemli görevlerinden biri de İttihad-ı İslam'ı sağlamak için çalışmaktır. İttihad-ı İslam'ı sağlarsak, Müslümanları birleştirebilirsek inanın beş veya on sene içinde İslam dünyasının bir çok problemini çözebiliriz. Filistin'in, Afganistan'ın, Irak'ın işgalden kurtulmasını istiyorsak önce İttihad-ı İslam'ı, Müslümanların birliğini sağlamalıyız. Her asrın bir önceliği vardır. Bu asrın önceliği de İttihad-ı İslam'ı gerçekleştirmektir.

-Şii bir Ayetullah olmanıza rağmen Iraklı Sünniler sizi çok seviyor. Hatta size bağlı bürolarda çalışanların, görev alanların çoğu da Sünni. Cevat el Halisi'ye karşı olan bu sevgi nasıl oluştu? Sünniler sizi niçin bu kadar çok seviyorlar?

Biz bütün Müslümanları seviyoruz ve Ümmet-i Muhammed'in birliği için çalışıyoruz. Bu konuda son derece samimi olduğumuzu gören Sünni ve Şii kardeşlerimiz de bizi seviyorlar. Ümmetin gruplara ayrılmasına da karşı çıkıyoruz. Hepimiz Hz. Muhammed (sav)'in grubundanız. Ayrıca İttihad-ı İslam davasına inanıyor ve İttihad-ı İslam projesinin hayata geçirilmesi için bütün gücümüzle çaba gösteriyoruz. Şii kardeşlerimizin içinde başlarda bize karşı çıkan, Sünnilere iyi gözle bakmayanlar vardı. Fakat bu kardeşlerimiz şu an bizi anlamaya başladılar ve artık

Sünnileri kardeş olarak görüyorlar. İslam dünyası İttihad-ı İslam için çalışanların seslerine daha fazla kulak vermeli ve bu hat Ümmet-i Muhammed arasında daha güçlü hale gelmelidir. Bu konudaki çalışmaları nedeniyle özellikle Şeyh Yusuf el Kardavi'yi ve rahmetli Ayetullah Fadlullah'ı takdir ediyoruz.

-Irak'ta Şiilerle Sünniler arasında birbirlerini öldürmeye kadar varan çatışma ortamı nasıl oluştu?

Bu çatışma ortamını Amerika ve İsrail'e bağlı özel ekipler oluşturdu. Ajanlar Şii camilerine bomba koyup, bu tür saldırıların Sünniler tarafından yapıldığı yönünde propaganda yaptılar. Aynı ajanlar daha sonraları Sünni bölgelerine baskınlar düzenleyip isimleri Ömer, Ebu Bekir olan insanları öldürdüler ve bu saldırıları Şiilerin üzerine attılar. Böylece Irak'ta fitne ve iç savaş başladı. Saddam düştükten sonra Irak'ta bir seneden fazla doğru dürüst hükümet yoktu. Hatta sokaklarda polisler de yoktu. Fakat Şiilerle Sünniler arasında herhangi bir kavga veya çatışma olmadı. Fakat Amerika'ya bağlı ajanlar biraz önce bahsettiğim senaryoyu uygulamaya başlayınca Iraklılar birbirine düştü.

-İç savaşa kadar varan Irak'taki Şii ve Sünni çatışması nasıl sizce nasıl sona erecek?

Bu çatışmalar ancak işgalcilerin Irak'tan çekilmesiyle sona erer. Ayrıca ABD'nin menfaatleri için çalışan kişilerin de Irak yönetimindeki nüfuzları etkisiz hale getirilmelidir. Irak, İslam Ümmet'inin kalbidir. Bu fitne Irak'ta sona ermezse Allah göstermesin Türkiye'ye, Suriye'ye, İran'a sıçrar. Fakat Irak'taki mezhep fitnesi artık sona eriyor. Iraklılar acı da olsa yaşadıklarından bir çok ders aldılar ve Müslümanların birliğini savunan kişilere kulak vermeye başladılar.

-Irak'taki en büyük Şii otorite olan Ayetullah Sistani'nin aksine siz işgalin başından itibaren ABD işgaliyle uzlaşmaya girilmemesini ve işgale karşı direnilmesi gerektiğini ifade ettiniz. Bunun sebebi nedir? Direniş Irak'ın bağımsızlığı için çözüm müdür?

Bir toprak, bir vatan işgal edildiği zaman orayı savunmak, özgürlük için direnmek fıtri, hukuki ve insani bir haktır. İslam da vatanları kafirler tarafından işgal edilen insanları cihada, direnişe çağırır. Bu çağrıya uymak, gücü yeten her Müslüman için farzdır. Biz Iraklıları ellerindeki her türlü imkânla işgalci düşmana karşı direnmeye çağırdık. Çünkü işgalcilerden hakkımızı almak için direnişten başka yol yok.

Siz İsrail'le veya Amerika ile iki yüz seneden fazla görüşseniz de işgali sona erdiremezsiniz. Fakat direnip, düşmanınıza karşı zafer kazandığınızda vatanınızdaki işgal sona erer. Iraklılar Osmanlı Hilafeti zamanında İngilizlere karşı nasıl direndilerse bugün de Amerikan askerlerine karşı aynı şekilde direniyorlar.

-Fakat Irak direnişi bir Filistin veya Afgan direnişi gibi değil. Irak direnişi dendiğinde insanların aklına sokak ortalarında patlatılan bombalar, öldürülen siviller geliyor. Irak direnişi niçin bu hale geldi?

Biz Iraklı yerli grupları gerçek direnişçiler olarak görüyoruz. Bu gruplar işgalin başından itibaren Amerikan güçlerine karşı direndiler ve elleri asla masum kanına bulaşmadı. Fakat Amerikan ajanları Irak direnişini kirletmek için bazı insanları kullandılar. Bu insanlar da direnişçi gibi değil; terörist gibi davrandılar ve Irak direnişi bu teröristlerden büyük zarar gördü. Hatta Irak direnişine bu cahil gençlerin verdiği zarar, Amerika'nın verdiği zarardan daha fazladır. Bunu itiraf etmemiz gerekiyor. Her şeye rağmen Irak direnişi sürmektedir ve işgal bitene kadar da sürecektir. Irak direnişi Irak halkının direnişidir. Direniş adı altında yapılan gayri insani eylemleri ise ancak terör eylemleri olarak isimlendirebiliriz. Ayrıca Irak direnişi ile ilgili bilinen yanlış bir konu daha var.

-Nedir o konu?

Irak direnişinin Sünni direniş olarak isimlendirilmesi yanlış bir isimlendirmedir. Aynı şekilde Lübnan'daki direnişin de Şii direniş olarak isimlendirilmesi yanlış. Bunlar hep Amerika'nın psikolojik harp taktikleri. Buna dikkat etmemiz gerekiyor. Direnişin Şii'si, Sünni'si olmaz. Vatanı işgal edilen her şerefli insan dini, namusu ve toprağı için direnir. Bir yerde Şii veya Sünni direniş ifadeleri kullanılıyorsa bilin ki bu ifadeler maksatlı kullanılıyor. Irak direnişi bütün Irak halkını, hatta Ümmet-i Muhammed'i temsil ediyor. Lübnan direnişi de Lübnanlıların, İslami hareket mensubu şerefli gençlerin direnişidir. Lübnan'daki Sünni kardeşlerimizin çoğu da İsrail karşıtı ve direniş yanlısıdır. Irak'ta Amerika ile işbirliği yapan bir grup Şii gerçek anlamda Şiileri temsil etmediği gibi,

Lübnan'daki Amerikan taraftarı bir grup Sünni de gerçek anlamda Sünnileri temsil etmiyor.

-Irak'taki hükümet kurma çalışmalarına nasıl bakıyorsunuz? Size göre Irak'ın yeni başbakanı kim olmalı?

Şu an siyaset sahnesinde olanların bir çoğu Amerika'nın direktiflerine göre hareket ediyor. Amerikalıların elini sıkmış, onlarla ortak hareket eden siyasilerin hiçbirine güvenmiyoruz. Irak'taki seçimlere de çok az insan iştirak etti. Fakat Amerika gerçekleri açıklamıyor ve Irak'a demokrasi getirdiği yalanını söylemeye devam ediyor. Şu anki siyasi oluşumların hiçbiri Iraklıları temsil etmiyor. Bu gruplar Amerika'nın çıkarlarını ve işgali temsil ediyorlar. Biz işgalin gölgesinde kurulan ve kurulacak hiçbir hükümete inanmıyoruz.

-Irak'ın şu anki durumu nasıl görüyorsunuz? Amerika Irak'tan tamamen çekilecek mi?

Şu an yaşananların hepsi bir tiyatrodan ibaret. Amerika Irak'tan çekilmiyor. Kendisine hizmet edenler vasıtasıyla Irak'a daha fazla yerleşmeye çalışıyor.

-Geçtiğimiz aylarda Ayetullah Fadlullah'ı kaybettik. Siz Hüseyin Fadlullah'ı yakından tanıyan birisiniz. Hatta Fadlullah'ın önemli öğrencileri arasında gösteriliyorsunuz. Fadlullah hakkında neler söyleyeceksiniz?

Fadlullah bir grubun veya bir mezhebin menfaati için değil; İslam dünyasının ayağa kalkması için çabaladı. Onun en büyük hedefi yaklaşık iki yüz yıldır uyuyan İslam Ümmeti'nin bu derin uykudan uyanıp dünyaya örnek olacak yeni bir medeniyet kurmasıydı. Seyyid Fadlullah'ın bir başka yönü de İslam Ümmeti'ni ilgilendiren her olayla ilgili söyleyecek bir şeyleri olmasıdır. Fadlullah hiçbir zaman köşesine çekilmedi. Her zaman direnişe destek oldu. Özellikle de Lübnan ve Filistin'deki direnişe. Geniş bir ufuk sahibiydi ve İttihad'ı İslam'a inanıyordu. Fadlullah ayrıca İslam dünyasındaki orta yolun önemli temsilcilerinden biridir. Bu yol inşallah Fadlullah'tan sonra da sürecek. Ben Seyyid Fadlullah'la otuz beş senedir tanışıyorum. Bu otuz beş sene içinde onun fikirlerinden çok faydalandım ve düşünce dünyamızın, fikirlerimizin oluşmasında Seyyid Fadlullah'ın büyük etkisi oldu. Ayrıca Seyyid Fadlullah'ın öğrencilerinden biri olma şerefine eriştim ve ondan uzun yıllar ders aldım. İnşallah biz de Fadlullah'ın en büyük hayallerinden biri olan İttihad-ı İslam projesinin gerçekleşmesi için gayretlerimizi sürdüreceğiz.

-Sizinle ilgili okuduğum makalelerde gazeteciler sizi Irak'ın Fadlullah'ı olarak isimlendiriyorlar.

Bu benim için büyük bir şereftir. İnşallah üstadımıza layık olan öğrencilerinden oluruz.

-İslam dünyası bugün bir çok problemler yaşıyor. İslami hareketler de bir sorgulama dönemi geçiriyorlar. Siz İslam dünyasının bugün ki halini nasıl görüyorsunuz? Ayrıca İslami hareketler insanlığın yaşadığı sorunlara çözüm üretebilecek fikri bir birikime ve entellektüel kadrolara sahi mi?

İslam dünyası milliyetçi, komünist hareketlere iktidar hakkı verdi. Bu fikirler ve hareketler İslam dünyasına zarardan başka bir şey getirmedi. Ben İslam dünyasının geniş ufuklu, toplumun her kesimine söyleyecek sözleri olan, insanları seven ve onlara merhametle yaklaşan, İttihad'ı İslam projesini gerçekleştirmeyi kendine hedef edinmiş hareketler vasıtasıyla ayağa kalkacağına inanıyorum. Milliyetçilik İslam dünyasını birleştiremez. Çünkü hepimiz farklı ırklara mensubuz. Komünizm hiç birleştiremez. Komünizm her şeyden önce İslam toplumlarının fıtratına aykırıdır. Fakat bir Kürd'ü, Türk'ü, Arab'ı, Fars'ı birleştirecek tek yol İslam'dır. İslami hareketler içinde çok değerli akademisyenler, âlimler ve fikir adamları var. Onların sayılarını arttırmak zorundayız. Bunun için eğitime, kültüre, bilime büyük önem vermeliyiz. Biz Müslümanlar olarak iki yüz senedir birleşememiştik. Fakat yıllar sonra İslam Ümmet'i Özgürlük Filosu vasıtasıyla bir araya geldi. Bundan dolayı bu güzel organizasyon Müslümanlar için çok önemlidir. İslam dünyası inşallah çok güzel günler görecek. Mavi Marmara gemisi bize bu müjdeyi verdi. İslam dünyasının farklı yerlerindeki âlimleri, fikir adamlarını ziyaret ediyorum. Hepsi artık birleşmekten bahsediyorlar. İslam dünyasında İttihad-ı İslam fikrinin bu kadar canlı hale gelmesinde Özgürlük Filosu'nda dökülen kanların, tek vücut olarak hareket eden Müslümanların büyük payı oldu. Bakın çok önemli gelişmeler oluyor. Türkiye ile Suriye arasındaki sınır ortadan kalktı. İnşallah Irak ile Türkiye arasındaki sınır da yakında ortadan kalkar. Bölgede Türkiye, Suriye, İran, Suudi Arabistan ve Irak arasında bir birlik oluşturulup, sınırlar kalkarsa o zaman İslam dünyası ayağa kalkmaya başlayacaktır. İnşallah bölgede büyük bir İslam birliği oluşacak. Bunun gerçekleşeceğine bütün kalbimle inanıyorum.

-----

RÖP: Adem Özköse / Dünya Bülteni

Röportaj Haberleri

Tuğgeneral Ömer Çiftçi: "Dünyanın ye’se düşmekten en uzak ve en ümit dolu insanları mücahitlerdir!"
Suriye konusunda merak edilen sorulara cevaplar
“Suriye'nin toparlanması için küresel eylem gerekli”
“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…