Selahaddin E. Çakırgil, Irak, Suriye ve Mısır’daki gelişmeleri ve Türkiye gündemini değerlendiriyor:
Irak, Suriye ve Mısır yeniden daha bir kaynarken..
Ortadoğu bölgesi, her zamankinden daha hafif sayılamıyacak büyük bâdire ve tehlike işaretlerini vermeye devam ediyor..
Bağdat'ta, yıllardır devam eden patlamaların bir diğeri daha 13 Haziran günü, tekrarlandı ve ölenlerin sayısı 70'i geçti.. Yüzlerce de yaralı.. Yani, bizdeki, Uludere Faciası'nda ortaya çıkan rakamın birkaç misli, hemen her gün ve yıllardır tekrarlanıp duruyor..
Bu, bir facia veya cinayete kılıf uydurmak değil, bölgede oynanmakta olan uluslararası emperyalist-şeytanî oyunların çok yönlülüğünü ve bu bölge halklarının hiçbirisinin hayat hakkının ve huzurunun diğerinden ayrı düşünülemiyeceğini hatırlamak içindir..
Ayrıca, Irak'da, Malikî Hükûmeti'nin girdiği siyasî girdabdan çıkması da çok zor gözüküyor.. Mâlikî Hükûmeti, her an düşürülebilir.. Çünkü, Barzanî ve Muqtedâ es'Sadr Grubu da, ona artık destek vermediklerini açıkça ifade ediyorlar.. Ve Meclis oyunlarıyla ve İİC.'nin ve daha da ilginç olanı, yeni bir buhran istemeyen ABD'nin de desteğiyle ayakta durabiliyor Mâlikî Hükûmeti..
İlginç olan şu ki, İİC hariç, bölge ülkelerinin hemen hepsi, Mâlikî Hükûmeti'ni mezhebçilik yapmakla suçlarken, İran ve Irak medyası da, Malikî'ye karşı çıkanları ve diğer bölge ülkelerini ve güç odaklarını mezhebçilik yapmakla suçluyorlar..
Ve Mâlikî Hükûmeti bertaraf edilebilirse, ondan sonra durumun normalleşeceği de kesin değil..
Afganistan ve Pakistan'daki durumu ise, ayrıca zikretmeye gerek yok.. Yıllardır aynı manzara..
Suriye ise, zâten uluslararası güçlerin bir parmak ısırması sergilediği bir kanlı boğuşma alanı..
Öldürülenlerin sayısı, günlük ortalama 50-60 civarında..
Tek başına, aylardır devam eden bu durum bile, 43 yıllık Esed Khanedanı'nın, yarım asırlık Baas rejiminin hükûmet etmekte hiç bir mantığının kalmadığını göstermektedir..
Ve bu boğuşmada eriyip gidenler de insan.. Ama, dünya seyirci..
Her iki tarafta, silah sahibi olup, birbirleriyle savaşan güçleri sözkonu etmiyorum..
o mücadelenin dışında, ne olduğunu, niçin olduğunu bilmeyen, bilecek durumda bile olmayan çocukların, kadınların, savunmasız sivillerin bir bombardımanda, patlamada onlar, halinde katledilmelerinden, kurban olmalarından sözediyorum..
Vahşî boğuşma derken bunu kasdediyorum..
Yoksa, diğer konular bir tarafa, mevcud Suriye rejimi, bu ülkede vatandaşlarının hayat hakkını korumak, gözetmek gibi bir güçten de yoksun olduğunu göstermiştir ve sadece bu haliyle bile, hükûmet etme yetkisini çoktaaan yitirmiştir.. Ayrıca, hele de son 50 yıldır, halkın inancına düşman bir ideolojinin eliyle kurulmuş bir kanlı saltanatın ve askerî rejimin ve diktatörlüğün kanlı mekanizması olan bu rejimin itaat edilmemesi gereken, uluslararası hukuk açısından bile hukukîliğini çoktaaan yitirmiş olduğunu tekrarlamaya gerek yok..
Onu, bugün bir takım maslahat ve stratejik hesablarla koruyanların ve oluk oluk insan kanı akmasına seyirci kalanların Allah huzurunda da, insanlık huzurunda da utanç duyacakları açıktır..
Bu hususta, Rusya, Çin, İran, USA ve AB ülkeleri başta olmak üzere, her güç odağının kendi yerini kontrol etmesini beklemek, her ne kadar mânasız ise de, bir gün gelir, bu zulüm mekanizmasının işleyişinde rol alanlar ve etkili olanlar utanç içinde kalacaklardır..
Amerika ve Rusya'ya ve Suriye'deki bu kanlı diktatörlüğü ayakta tutan, ona destek verenlerin uydurdukları gerekçe ise, bu rejim giderse, El'Qaide'nin geleceği şeklindeki korku...
Bu korkunun yersiz ve yalan olduğunu Tunus ve Mısır'da isbatladı, müslümanlar..