Haksöz Haber
Batman Özgür-Der’in alternatif eğitim seminerleri devam ediyor. Bu haftaki semineri “İradenin Şükrü Gönüllü Kulluktur” başlığı altında Abdullah Gündüz sundu.
Konuya Zariyat Suresi’nin 56. ayetini (Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.) okuyarak başlayan Abdullah gündüz sunumunu; sorumluluk, şükür ve ibadet kavramları çerçevesinde anlattı.
Kulluk Sorumluluğumuz
Abdullah Gündüz kısaca şu hususlara değindi:
Rabbimiz bizi meleklere tanıtırken bizim sorumlu varlıklar olduğumuzu ifade ederek tanıtıyor. Kur’an’da bu sorumluluklarımız ifade edildikten sonra fiziki yaradılışımızdan bahsedilir. Meleklerin insanlara olan “secde”si de bundan sonra geçekleşir. Peki, neden melekler insanlara “secde” ettiriliyor? Bu ağır yükü, bu ağır sorumluluğu aldıkları için. Rabbimiz Kur’an’da “Biz emaneti göklere ve yerlere arz ettik, fakat onlar bu sorumluluğu kabul etmedi.” der. Kur’an-ı Kerim’de, bu ağır sorumluluğun yükünün taşınması böyle ifade edilmiştir. İnsanın da bu sorumluluğu aldıktan sonra artık bu sorumlulukların bilincinde, bu sorumlulukların doğrultusunda hareket etmesi gerekir.
Allah’a karşı olan kulluk sorumluluğumuz zoraki bir kulluk değil, isteyerek yapmamız gereken bir kulluktur. Allah’ın bize irade vermesinin nedeni de budur. Düşünüp bilinçli olarak, bizim için gönderdiği kitabının mesajları hakkında tefekkür ederek, akıl ederek kabul edeceğimiz sorumluluklar oluşturmamızdır.
Şükür Nedir?
Şükür ise; Allahtan gelen bir nimete karşı kulunun ona minnettarlığını göstermesidir. “…Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, yüce Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve bağışı karşılıksızdır.” (Neml 40). Şükrün faydası Allah’a değil kula yöneliktir. Zira kul şükrederek Allah’a olan minnet borcunu ödemiş olur, ayrıca şükrettiği için O’ndan daha çok nimet umabilir. Nitekim diğer bir ayette Allah’ın şükredenlere nimetini arttıracağı belirtilmektedir: “Hani Rabbiniz size şöyle bildirmişti: Eğer şükrederseniz, size yönelik nimetlerimi kesinlikle arttırırım, eğer nankörlük ederseniz, hiç kuşkusuz azabım pek ağırdır.” (İbrahim 14).
Ragıp el-İstefani şükrü üçe ayırır:
1- Verilen nimetleri hatırda tutmak ve bunları kendimizden değil Allah’tan bilmek. (Kalple şükür)
2- Nimeti vereni övgüyle anmak. (Dille şükür)
3- Nimeti verene fiili karşılığını vermek. (Organlarla şükür)
Allah’ın bize karşı şükrü ise şefkati, merhameti, sevgisi, affıdır. Şükür nimeti değil, nimeti vereni görmektir.
Allah’a İbadet
İbadet ise Allah’ın rızası, hoşnutluğunu kazanma; O’nu gereği gibi takdir etme; O’na kalbimiz, dilimiz ve hareketlerimizle boyun eğmektir. En’am Suresi’nin 162. ayetinde “De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm tüm varlıkların Rabbi olan Allah içindir.” ve Hicr Suresi’nin 99. ayetinde “Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et!.” buyurulmaktadır.
Gündüz, “Rabbimizin bize söylediği gibi bu disiplinleri idrak edip, böyle bir bilinçle ibadetlerimizi devam ettirmeliyiz.” diyerek konuşmasını bitirdi.
Seminer, katılımcıların katkıları ve soruların cevaplandırılmasıyla sona erdi.