Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu’nun,Seyfi Dede ile “istişari mütalaa”da bulunması sırasında yaptığı yanlış, bakın bizi nereye götürdü..
Fulya hanım, Anayasa değişikliklerinde, 2/3 oy oranı ile karar alındığını, bunun da 7 oy gerektirdiğini söylüyordu.
Oysa 2/3 oranı, 7 etmiyordu..
Araştırınca gördük ki, yanlışlık sadece Fulya hanımda değil, anayasa ile kanun arasındaki hükümlerde de var..
Anayasa ile kanun çok açık çelişki içinde..
Önce Anayasa’nın 2001 yılında değiştirilen yeni şeklini aktarayım:
“Anayasa
4. Çalışma ve yargılama usulü
MADDE 149. – (Değişik: 3.10.2001-4709/33 md.) Anayasa Mahkemesi, Başkan ve on üye ile toplanır, salt çoğunluk ile karar verir. Anayasa değişikliklerinde iptale ve siyasî parti davalarında kapatılmaya karar verebilmesi için beşte üç oy çokluğu şarttır.”
Hemen devamında, Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanundan ilgili maddeyi aktaralım:
“Madde 42.- Anayasa Mahkemesinin müzakereleri gizlidir. Kararlar salt çoğunlukla verilir. Anayasa değişikliklerinde iptale karar verilebilmesi için üçte iki oy çokluğu şarttır.”
Buyrun, söyleyin şimdi.. Anayasa Mahkemesi, görüşmekte olduğu Anayasa değişikliği davasını, üçte iki ile mi, beşte üç ile mi karara bağlayacak?
Direkt Anayasa maddesi uygulanırsa, beşte üç ile.. Yani 7 oy yeterli.. Ama “Kanuna bakarak” denilirse, üçte iki ile karar verilecek. Yani iptal için 8 oy gerekecek..
Peki bu çelişki nasıl oluşmuş?
Aslında başlangıçta çelişki yokmuş..
Anayasa 1982’de hazırlandığında, madde “üçte iki” şeklinde imiş.
2001’de Anayasa’daki bu madde değiştirilmiş ve “beşte üç” yapılmış.
Anayasa değiştirilmiş ama.. Kanun değiştirilmemiş.
Kanundaki hüküm, 1983 yılında “üçte iki” diye düzenlenmiş. 2001 yılındaki anayasa değişikliğinden sonra da, kanunda paralel bir değişiklik yapılmamış!
Bu durumda Anayasa mı önce gelir, kanun mu?
Anayasa önce gelir ama..
Aması var işte..
Mahkemeler, Anayasa’daki hükümleri değil, kanunlardaki hükümleri uygulamak zorundadır.
Kanundaki hükmün Anayasaya aykırılığı halinde ise, iş Anayasa Mahkemesi’ne düşüyor.. Kanunun iptali gerekiyor..
Peki şimdi ne olacak?
1998’de yapıldığı gibi,Anayasa Mahkemesi kendi kendisine dava açıp, kendi kendisine kanunu iptal edip, sonra da önündeki dosyada Anayasa değişikliğini hükme mi bağlayacak?
Evet, ne olacak şimdi?
Aslında Anayasa ile kanundaki hükmün çelişki içinde olduğu tezi de çok kesin değil..
Niye mi?
Şöyle düşünelim.. Anayasa bir üst norm.. Düzenlemede, asgari beşte üç oranını öngörüyor. Ama bunun üzerindeki oy oranı ile iptal de, tabii ki mümkün..
Anayasa, 7 üyenin oyunu şart koşuyor. Ama 8 üyenin veya 9 üyenin oyu varsa, iptal verilmeyecek mi? Tabii ki verilecek. O zaman, Anayasa’nın hükmü, alt sınırı göstermek için..
Bu durumda, anayasanın alt sınırı gösterdiği oranı, kanun yükseltebilir mi?
Bence mümkün.. Anayasa “7’den az üye ile iptal verilemez” diyorsa da, kanun bu sayıyı 8’e çıkarabilir. Zaten eski düzenleme de, o yönde imiş..
Bu yorum tarzına şuradan da varabiliriz.
Anayasa 2001’de değişiyor. İptal için asgari oy sayısı, 8’den 7’ye iniyor.. Ama yasama organı, 2001’den bu yana, kanundaki düzenlemeyi değiştirmiyor.
Demek ki yasama organının iradesi; Anayasa’da 7 üyenin yeterli olduğunu belirtmek ise de, bunu bir çerçeve olarak öngörmek, kanunda ise eskiden olduğu gibi 8 üye şartını devam ettirmek. İleride, “7 üye ile iptal kararı alınabilmesi” yönünde düzenleme yapma yetkisini de elinde tutmak. Yorumu böyle yapmak zorundayız. Çünkü anayasayı değiştiren yasama organı, kanunu haydi haydi değiştirirdi.. Değiştirmediğine göre, tercihi 8 oydan yana demektir.
Bu yöndeki yoruma, bir destek de şu: Anayasa’nın yeni şeklinde, anayasa değişikliği ve parti kapatmalarında beşte üç oranı getirilmiş.
Kapatma davaları ile ilgili olarak Siyasi PartilerKanunu’nun 98. maddesinde, 2003 yılında gerekli değişiklik yapılmış. Kanuna “beşte üç” oranı eklenmiş!
Ama paralel değişiklik, Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’da yapılmamış!
Bu da, iptal için 8 oy gerektiğinin bir başka delili..
VAKİT