İntihara anlam yüklemeye çalışmak!

Bursa’da doktorluk yapan Mustafa Yalçın’ın intiharı gündemi epey meşgul ederken çarpık bakış açılarını da gözler önüne serdi!

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

İntihara anlam yüklemeye çalışmak!

Bursa Uludağ Üniversitesi’nde asistan hekimlik yapan Mustafa Yalçın’ın geçtiğimiz gün intihar ettiği ortaya çıktı. Mustafa Yalçın’ın durumunu izaha girişenler ise Yalçın’ın eylemini bir sebep ile ilişkili olarak ele almaya çalışıp epey komik duruma düştüler.

Uzunca bir not bırakarak intihar eden Yalçın, ‘kayak yapmaya gittiğini’ söyleyerek evden çıkıyor ve kendisini karın içine gömüp çeşitli ilaçlarla hazırladığı serumu bedenine enjekte ediyor. Oldukça soğukkanlı ve profesyonel yöntemlerle intihar eden Mustafa Yalçın’ın ölüm sebebinin meslektaşlarının kendisine uyguladığı mobbing olduğu iddia edildi. Psikolojik taciz olarak tanımlanan mobbing ast üst ilişkisinde sık rastlanan bir durum. Hukuki olarak da problemli bir durum olan mobbing hususu aslına bakılırsa Mustafa Yalçın’ın ölümü ile doğrudan ilişkili değil.

6 sayfa nottaki şu değinilerden yola çıkılarak mobbing iddiası öne sürülmüş olabilir:  İronik olan şu ki, insanların birbirine tahammül edememesine tahammül edememez oldum. İncir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle birbirine hakaret edenler, birbirini incitenler, kalp kıranlar beni ümitsizliğe sürükledi. Bu tip insanlarla muhatap olmak istemiyorum. Zorba insanlar güçlerini kullanarak korku krallığı kurup kendinden zayıfları tir tir titretiyorlar ve kalkıp da bir şey diyemiyorsun. Ancak Mustafa Yalçın notun geri kalan kısmında da belirttiği üzere aldığı ‘karardan’ kimseyi sorumlu tutmuyor. İntihar etmesinin temel sebebini ise ‘yaşamanın bir anlam’ ifade etmemesine bağlıyor. "Ölümünden kimse kendini sorumlu tutmasın. Ben bu hayattan keyif almıyorum. Artık yaşamak istemiyorum"

Mektubun tamamı yayınlanmadan dile getirilen mobbing iddialarını hala dillendirenler var. Hatta Yalçın’ın intiharından siyasi olarak argüman sağlamaya çalışanlar dahi söz konusu. Ancak Yalçın her şeyi açık açık söylüyor. Anlaşılan o ki, anlamdan yoksun bir hayat yaşayan Mustafa Yalçın’ı anlamsızlık düşüncesi intihara sürükledi.

Anlam meselesi modern dünyada basite alınmaması gereken bir konu. Modern insanın intiharı ‘tercih’ edişinde yokluk veya geçim sıkıntısı gibi sorunlardan ziyade anlamdan yoksunluk etkili oluyor. Aslında anlamdan yoksun bir yaşamdan dolayı intihar etme fikri insanlara ürkütücü geldiği için mobbing vs. gibi izahlara ihtiyaç duyuyor olabilirler. Lakin bu izahların içinin boş olduğunu tekrardan belirmek gerek.

Bu yaşananlar oldukça ürkütücü olduğu kadar ‘normal’ bir duruma da işaret ediyor. Sadece hazlarına, zevklerine, tutkularına göre yaşaması dayatılan modern insandan ne bekleniyor? Hakim paradigmanın inşa ettiği bu illüzyonda insanlar eğer ‘anlam’ı keşfedemezlerse ya bühtan içinde yaşayacaklar veyahut kendilerini öldüreceklerdir.

Anlamdan neyi kast ettiğimizin anlaşılması için Mustafa Yalçın’ın durumunu yakında incelemek gerekebilir. Yalçın’ın mektubundan güçlü bir egoya sahip olduğu anlaşılıyor.1 Yani müspet veya olmaksızın kendisinin farkında bir insandan söz ediyoruz. Ayrıca bir başka insana karşı duygusal olarak bağlı olduğunu da kendisi belirtiyor. Bilimsel araştırmalara ilgi duyan ve kitaplar yazmak istediğini söyleyen Yalçın hayatla ilgili endişeleri ve planları olan bir insan. Doktorluk mesleğini düşündüğümüzde ekonomik olarak planlarını gerçekleştirme imkânına sahip olduğu da düşünülebilir. Ancak o intihar ediyor…

Victor Frankl anlamdan yoksun yaşamın en büyük kriz olduğunu vurgularken sevginin çıkış yolu olabileceğini söylüyordu kabaca. Frankl bu vakayla karşılaşsa zor bir durumda kalırdı şüphesiz. Bu bağlamda Mustafa Yalçın sevdikleri, mesleği, hayalleri ile anlamlı bir hayat arayışı içinde görülebilecekken yine de bir şeyler boşta kalıyor.

Frankl dini yönelimin insanları anlamsızlık karşısında en güçlü kılan çabalardan birisi olduğunu vurguluyordu. Anlam arayışı aşkın bir varlığa yönelik olduğu oranda hakikate taalluk edebiliyor. Hakikate yönelik olmadığı zaman hedef ve gayenizin olması dahi artık sizi anlamlı bir hayat yaşadığınıza ikna edemiyor. İnsanın hedefleri, sevdikleri vs. yaşamı anlamlı kılmak için yeterli olmuyor. Mustafa Yalçın hadisesi bu noktada modern insanın yaşadığı vahameti göstermesi açısından oldukça ibretlik bir yerde duruyor.

Ernest Becker’den bir anekdotla bitirelim: “Ruh ve tanrı fikirleri tahttan indirildiğinde, modern insan umutsuzca kendi kaynaklarına, kendi kendine ve etrafındaki birkaç kişiye çekilmek zorunda kaldı. Sevgililer ve aileler bile bizi tuzağa düşürür, hayal kırıklığına uğratır, çünkü bu insanlar mutlak aşkınlığın yerini alamazlar. “

 

[1] "Hayattan keyif alamıyorum. Daha önce de defalarca bu durumu yaşadım ama bu daha farklı. Gelecekten umudum kalmadı. Gelecekte bu hayattan keyif alacağımı sanmıyorum. Yaşamak için sürekli çabalıyorum, zorluklar içinde boğuşuyorum. Artık bu beni yoruyor. Mutlu olmak çok anlamsız geliyor. Artık çok yoruldum. Ne elde edersem, neye sahip olursam olayım sanki hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Yani sahip olduğum şeyler bana mutluluk vermiyor. Evrenin, doğanın nasıl çalıştığını ve neden şu an olduğu gibi olduğunu anlamaya yönelik okumalarım ve araştırmalarım en büyük keyif kaynağımdı. O konuları o kadar çok öğrendim ki amatör olarak öğrenebileceğim çok az şey kaldı. Uzun zamandır beynimi hazla dolduracak bir bilgi öğrenemedim. Genel görelilik ve kuantum fiziğinin matematiğini de öğrenmeyi çok isterdim. Hayat o kadar sıktı ki onları öğrenecek kadar bile sabredemiyorum yaşamaya.”

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!