Mübarek Ramazan'a yaklaşıyoruz. Bir hafta sonra Allah'ın izniyle bu mübarek aya gireceğiz. Ramazan bir manevi iklim, maddi ve manevi açıdan arınma dönemidir.
Resulullah (s.a.s.), Türkiye'de üç aylar olarak bilinen ayların birincisi olan Receb'e girdiğinde; "Ey Allah'ım! Bize Receb ve Şa'bân ayında bereket ihsân eyle ve bizi Ramazan'a ulaştır" diye dua ederdi.
Ramazan, manevi arınma mevsimi olduğu gibi aynı zamanda sıkıntıları, zorlukları paylaşma, zorda olanların ızdıraplarını anlama amaçlı bir sınav dönemidir.
Oruç tutmanın amacı elbette ki öncelikli olarak Allah'ın emrini yerine getirmek ve böylece bir ibadet görevini ifa etmektir. Başka hiçbir hikmeti olmasa bile Allah'a kulluk görevinin yerine getirilmesi başlı başına bir hikmet ve sorumluluktur. Fakat Allah'a kulluk görevimizi yerine getirirken ifa ettiğimiz ibadetlerin aynı zamanda pek çok hikmeti ve dünyevi hayatımıza yansıyan faydaları mevcuttur.
Orucun hikmetlerinden birinin de açlık ve ızdırap içinde olan insanların, toplumların acılarının anlaşılması olduğu hakkındaki yorum ve değerlendirmelerde sürekli dile getirilir.
İnsanlık ne yazık ki açlık, gıda yetersizliği sorununu tarihe gömmüş değil. Uluslararası sömürgeciliğin doğal kaynakları sömürme politikalarının yanı sıra zaman zaman vuran doğal âfetler bölgesel açlık felaketlerine sebep oluyor. Somali'nin de bu sıralarda yeniden büyük bir açlık felaketiyle karşı karşıya olduğu biliniyor.
Somali aslında tarım ve hayvancılığa elverişli topraklara sahip bir ülke. Tropikal iklime ait pek çok meyvenin yetiştiği ve geniş ağaçlık alanları olan toprakları var. Fakat gerek bu meyve bahçelerinin ve gerekse sebze yetiştirilen arazilerin suya ihtiyacı var. Hayvanları da geleneksel metotlarla yetiştiriliyor ve yağmur sularına ihtiyaç duyan otlaklarda besleniyor. Dolayısıyla kuraklık su kaynaklarının azalmasına ve otlakların hızla kurumasına sebep oluyor. İç savaş ve siyasi istikrara kavuşamama yüzünden kuraklığın az vurduğu bölgelerle çok vurduğu bölgeler arasındaki dayanışmanın iyi sağlanamamasının da afetin tesirinin fazla olmasına yol açtığını tahmin ediyoruz.
Benzer sebeplerden dolayı Somali 1992 yılında da büyük bir açlık felaketi yaşadı. O zaman çok sayıda hayvan kırıldığı gibi 400 binden fazla insan da açlık yüzünden hayatını kaybetti. O dönemde diktatör Muhammed Siyad Berri saltanatı sonrası kurulan geçici hükûmetin Dışişleri Bakanı Seyyid Hamid açlık felaketiyle ilgili bir açıklamasında şunları söylemişti: "Biz Birleşmiş Milletler teşkilatını çok erken vakitlerde uyararak tehlikenin oldukça büyük boyutlarda olduğunu ve insanların kurtarılabilmesi için hızlı hareket edilmesi gerektiğini hatırlattık. Zaman içerisinde bu çağrımızı pek çok kere tekrarladık. Ancak BM Güvenlik Konseyi ellerinde maddi imkân olmadığı için yardım yapamayacakları cevabını verdi".
İnsanların karınlarının doyurulması suretiyle hayatlarının kurtarılması için bir şey yapılmamasına maddi imkân yetersizliği gerekçe gösterilirken, ABD emperyalizmi söz konusu felaketin hemen ardından ülkeye askerî çıkartma yapmak için büyük harcamalarda bulundu. Amacı ise hem bu ülkedeki açlık felaketinin yol açtığı durumu hem de iç karışıklığı bahane ederek Afrika burunu üzerinden Doğu Afrika'ya askerî yönden hükmetmek ve özellikle Sudan'ı tehdit altında tutmaktı. Ama karşısına çıkan direniş bu planını hayata geçirmesini engelledi.
Somali'de bugün insanlık yeniden açlık sınavında. Orada kuraklık ve kıtlık yüzünden insanların aç kalarak ölmelerine ilgisiz kalınması tüm insanlığın ortak ayıbıdır. Bir tarafta bu felakete ve insanların açlık yüzünden ölmelerine ilgisiz kalınırsa öbür tarafta da global ekonomik krizin kasaları, keseleri ve ekonomik planları daha fazla zorladığı görülecektir. Çünkü bu bir sınavdır.
İslâm âlemi de bir arınma ve sınav dönemine giriyor. Bu dönemde kuraklık ve kıtlığın çarptığı halkların acılarını kısmen de olsa hissetmemizi sağlayacak bir ibadeti yerine getireceğiz. İşte o duyguların bize kazandıracağı fazileti hemen pratik hayata taşımamız için bir fitre sadakası konmuş. O sadakalarımızı Ramazan'ın başında ve üst tabandan hatta imkânımız ölçüsünde artırarak vermek suretiyle açlığın çarptığı Müslümanlara el uzatabiliriz.
YENİ AKİT