İnsanlar kayıplarını arıyor!

'Şu anda oldukça çaresiz hissediyoruz' diyen Uygurlar, sızdırılan verilerle beraber kayıplarının başına gelenleri öğrenmeye çalışıyor. Peki belgeler nasıl elde edildi ve soykırımın çarkları nasıl işletiliyor?

Fatih Demir-HAKSÖZ HABER

Diasporadaki Uygurlar şimdi kayıp akrabalarını tespit etmek için sızdırılan belgelerdeki listeleri inceliyor. Birçoğu başlarına gelenleri ilk kez böylesine teyit edebilme imkanı buldu.

Abdulveli Eyüp kardeşinin adını listede bulmak istemiyordu. Norveç'te uzun zamandır ikamet eden Eyüp, “Her şeyin doğru olmamasını o kadar çok istedim ki!” diyor.

Eyüp, diasporada yaşayan ve Sincan Polis Dosyalarının isimlerini karıştıran birçok Uygur’dan sadece biri. Çin'in Sincan bölgesinden sızdırılan hapishane verileri, Çin'in "Ağır Darbe" kampanyası sırasında tutuklanan yaklaşık 22.000 kişinin suçlamaları ve cezalarının yanı sıra isimlerini ve fotoğraflarını içeriyor.

Çin hükümeti, terörü önleme kisvesi altında 1,8 milyondan fazla insanı hapse, zorunlu çalışmaya veya zihin uyuşturan “yeniden eğitim kamplarına” mahkûm etti.

Çin’in soykırım verileri nasıl ortaya çıkarıldı?

Sincan polisine ait dosyalar, ABD merkezli Komünizm Kurbanlarını Anma Vakfı tarafından geçen hafta yayınlandı. Sincan'daki insan hakları ihlallerini ortaya çıkarmak için yaptığı çalışmalarla tanınan Alman antropolog Adrian Zenz tarafından analiz edilen dosyalar Çin’in soykırımda bulunduğunu kanıtladı.

Soykırım kayıtlarını yayınlayan web sitesi, dosyaların üçüncü taraf bir bilgisayar korsanlığı girişimiyle elde edildiğini, "yalnızca bireysel olarak hareket eden, sağlanmasına veya yayınlanmasına hiçbir koşul koymayan ve kişisel güvenlik endişeleri nedeniyle anonim kalmak isteyen" bir kişi tarafından elde edildiğini söyledi.

Polisin iç yazışma belgeleri, ayrıntılı eğitim tatbikatlarını ve gardiyanların kaçan tutukluları vurma emrini içeriyor. Dosyalar ayrıca yetkililerin konuşmaları, üst düzey parti yetkililerinin düzenli ziyaretleri ile direktiflerini belgelediği gibi ‘Pekin'in tutuklulara yönelik şiddetten habersiz olduğuna’ dair herhangi bir şüpheyi de ortadan kaldırıyor.

Dikkat çeken bir nokta ise belgeler sadece iki ilçenin Asayiş Bürosu’nda bulunan bilgisayar sistemlerinden geliyor: Kaşgar ve Tekes.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, sızıntıyı "yalanlar ve söylentiler" ile "Çin karşıtı güçlerin Sincan'ı karalamasının son örneği" olarak nitelendirerek inkar politikasına devam etti.

Ancak belgelerde, arkadaşlarını ve akrabalarını tespit eden dünyanın dört bir yanındaki Uygurlar, bunların gerçek olduğunu söylüyor.

'Yine hapiste gibiyim’

Eyüp, çocuklara Uygurca dil okulları açmaya çalıştığı için tutuklandı ve işkence gördükten sonra 2015 yılında Çin'den kaçtı. İki yıl sonra, uluslararası medya kuruluşlarına Mısır'da tutuklanan ve Çin'e sınır dışı edilmek üzere işlem gören bir grup Uygur öğrenci hakkında konuştu. Kendisiyle iletişime geçerek yardım istediler.

Eyüp'ün yerel bir Komünist Parti yetkilisi olan kardeşi kısa bir süre sonra Çin'de tutuklandığında, Eyüp, bunun Çin hükümetinin [soykırım hakkında konuşma kararı] için misilleme olabileceğini düşündüğünü söyledi. Ama hiçbir zaman kesin olarak bunu bilmiyordu.

Eyüp, "Şu ana kadar gerçek sebebi bilmiyordum. Benim yüzümden olduğundan şüphelendim ama elimde herhangi bir kanıt yoktu." diyerek çaresiz kaldığını ifade ediyor.

Yeni sızdırılan belgeler, parti yetkililerinin, Eyüp’ün Mısır’dan sınır dışı edilen Uygur öğrenciler hakkında haber kuruluşlarına yaptığı konuşmadan sadece iki hafta sonra Eyüp'ün kardeşinin hapsedilmesini tavsiye ettiğini doğruluyor. Eyüp'ün ağabeyi 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Daha sonra, Japonya'da yaşayan ve devlet ajanları tarafından amcasının aktivizmi hakkında düzenli olarak taciz edilen bir öğrenci olan Eyüp’ün erkek kardeşinin kızı da Çin'e yaptığı bir yolculukta tutuklandı ve gözaltında öldü. Eyüp, "Yine hapiste gibiyim. Sırada kim olacak bilmiyorum." diyor.

Binlerce fotoğrafta mahkumların yüzleri yer alıyor: Bazıları ağlıyor, bazıları meydan okuyor. En küçüğü 14 yaşında bir kız. Eyüp, fotoğraflara bakmanın kendileri için zor olduğunu söylüyor.

İnsanlar yakınlarının başına ne geldiğini hem öğrenmek istiyor hem de bilmekten korkuyor

Eyüp, "Bu herkes için bir kabus. Güçlü olmalıyız ve gerçeği söylemeliyiz… ağlamak ve kendini kapatmak [kapamak], sorunu çözmedi. Sadece biz savaşabiliriz. [Başka] seçeneğimiz yok.” diyerek başlarına gelenleri hak etmediklerini, Çin’in cezalandırılması gerektiğini düşünüyor.

‘İletişimi kesmek zorundayız aksi takdirde başlarına kötü şeyler gelecek’

Yaklaşık 11.000 mahkumun fotoğrafının yer aldığı ve ayrı ayrı sızdırıldığı bir başka veri tabanına bakan, yurtdışında yaşayan bir Uygur kadın, tanıdığı 56 kişiyi tespit etti.

Bir tercüman aracılığıyla yapılan görüşmede, “Gözlerime inanamadım. Bunlar öğrenciler, tarım işçileri, hatta okuma yazma bilmeyen insanlar." ifadelerini kullandı.

Kadın, basına konuşursa Çin'deki akrabalarının başına bir şey geleceğinden endişe ediyor, bu nedenle adı ve ikamet ettiği ülkeye dair bilgi vermekten de kaçınıyor.

"Beni en çok üzen şey bu. Çünkü gözlerim görüyor, kulaklarım duyuyor ama [konuşmaya] cesaret edemiyorum” diyerek çaresizliğini aktarıyor.

Diasporada yaşayan birçok Uygur’un durumunda olan Uygur kadın, 2016'dan beri Çin'deki ailesiyle konuşmasına izin verilmediğini ve onların güvende olup olmadıklarını bilmenin de hiçbir yolu olmadığını söyledi.

Çin'de yaşayan Uygurlar, yurtdışındaki akrabalarından telefon veya mesaj alırlarsa tutuklanabiliyorlar

Bugün, başka bir ülkedeki evinde güven içinde otururken, daha önce gözden kaçırmış olabileceği bir isim bulmaya çalışarak, olabildiğince sık veri tabanına giriyor. Yardım etmek için güçsüz hissetse de, bu küçük bir anma eylemi oluyor onun için.

Gözyaşları içerisinde, “Hiçbirinin suçlu olmadığına inanıyorum ve şu anda oldukça çaresiz hissediyorum." diyen Uygur kadın, yaşananlar karşısında düşürüldükleri pozisyon nedeniyle Çin hükümetine karşı oldukça öfkeli olduğunu belirtti.

Çeviri Haberleri

10 yaşındaki Raşa'nın vasiyeti: Lütfen benim için ağlamayın...
İsrail'e patlayıcı taşıyan Alman gemisi İskenderiye'ye yanaştı
Mısır, beş aile üyesini altı ay önce 'zorla kaybetti'
100 yıllık barbarlığın devamı olan bir zulüm...
Siyonist vahşeti medya nasıl aklıyor?