Abdullah Yıldız / Yeni Akit
En şiddetli düşman
“İnsanlar arasında müminlere en şiddetli düşman olarak kesinlikle Yahudileri ve müşrikleri bulursun…”
Maide suresinin 82. ayetinde Resulullah’a (s.a) hitap eden bu ifade, bugün de geçerli olan bir gerçeği apaçık dile getiriyor. Ayrıca, ayetin Yahudilere müşriklerden önce yer vermesi dikkat çekiyor. Yani iman edenlere en şiddetli/amansız düşmanlar müşriklerden önce Yahudilerdir. Onların müminlere olan düşmanlıkları, müşriklerinkinden daha yaman, daha acımasız, daha şedit ve düşünen herkesin açıkça görebileceği bir realitedir. İnsan bu Rabbani açıklamayı, İslâm’ın doğuşundan günümüze kadar somut tarihi gerçeklerle açıklamaya çalıştığında, Yahudilerin iman edenlere karşı düşmanlığının, müşriklerin düşmanlığına oranla daha keskin, daha katı, daha ısrarlı ve daha köklü olduğunda asla tereddüt etmez!
Yahudiler Medine’de ilk İslâm Devleti kurulduğu andan itibaren İslâm’a karşı düşmanca tavır aldılar. İslâm ümmetine karşı ilk tezgâhı onlar kurdular. Tarih boyunca İslâm’a ve Peygamber’e (s.a) ve Müslüman ümmete karşı giriştikleri savaşı, on dört asırdan fazla bir zamandır bir an dahi sönmeden ve bugün hâlâ yeryüzünün her bölgesinde (ve özellikle Gazze’de ve Filistin’de) bütün şiddetiyle sürdürenler onlardır.
Resulullah (s.a) Medine’ye vardığında ilk iş olarak Yahudilerle bir arada yaşama anlaşması yapmış ve onları İslâm’a çağırmıştı. Fakat onlar anlaşmaya bağlı kalmadılar. Nitekim tarih boyunca her zaman Rableriyle ve daha önceki peygamberleriyle yaptıkları her sözleşmeyi bozmuşlardı… “Onlar ne zaman bir ahit yaptılar ise aralarından bir grup onu bozmadı mı?..” (Bakara, 100). Allah Teâlâ’nın Evs ve Hazreç kabilelerini İslâm’da birleştirdiği günden itibaren İslâm’a ve Müslümanlara karşı düşmanlıklarını gizlediler… Müslüman ümmetin liderliği belirginlik kazanıp Resulullah (s.a) dizginleri eline aldığı günden itibaren Yahudilerin otoritesine yer kalmamıştı. Onlar Yahudi düzenbazlık dehasının ortaya koyduğu, Babil’deki esaretin, Mısır’daki köleliğin ve Roma Devleti’ndeki ezikliğin kendilerine kazandırdığı her çeşit silah ve vasıtayı kullandılar… İslam’ın ilk gününden itibaren ona en çirkin tuzakları, en alçak hileleri kurdular. Arap yarımadasında Allah’a ortak koşan bütün güçleri İslâm’a ve Müslümanlara karşı kışkırttılar. Birbirinden apayrı kabileleri Müslüman kitleye karşı bir araya getirdiler…
İslâm, onları hakkın gücü ile mağlup edince, İslâm’a karşı daha sinsi düzenbazlıklara yönelip, kitaplarına uydurma şeyler sokmaya çalıştılar. Ayrıca Müslümanların safları arasına ayrılık tohumları ektiler. Daha yeni olarak İslâm’a girenleri, İslâm’ı henüz iyice kavrayamamış kimi Müslümanları kullanma metoduyla, fitneyi körüklemeye çalıştılar. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki İslâm düşmanlarını bu dine karşı kışkırtarak da birtakım komplolar hazırladılar. Onların bu tavırları son asra kadar değişmeden geldi. Şimdi onlar yeryüzünün her tarafında İslâm’a karşı yürütülen savaşın liderliğini yapıyorlar. Bu kapsamlı savaşta hem Haçlıları hem putperestleri kullananlar, yeni akımlar oluşturanlar da yine onlardır!
“İnsanlar arasında müminlere en acımasız düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun...”
Medine’de kurulan İslâm Devleti’ne karşı düşman kitlelerini kışkırtan, Beni Kurayza ve diğerleri ile müşrik kabileleri birleştiren Yahudilerdir. Hz. Osman’ın (r.a) ölümü ile sonuçlanan fitne olayında halk kitlelerini tahrik eden, yanlış haberler yayan Yahudilerdir. Resulullah’ın (s.a) hadislerine, rivayetlere ve İslâm tarihine uydurma ve yalan şeyler katmaya önderlik eden Yahudilerdir. Yeryüzünün herhangi bir yerinde ortaya çıkan İslâmî direnişin öncülerine karşı başlatılan savaşın arkasında Yahudiler vardır. Sonra, ateist-materyalist ideolojinin arkasında Yahudiler vardır… Yıkıcı görüşlerin çoğu Yahudi tezgâhıdır!
Yahudilerin İslâm’a karşı başlattıkları savaş, Allah’a ortak koşanların ve putperestlerin eskisi ve yenisiyle İslâm’a karşı verdikleri barbarca savaşlardan daha uzun boylu ve daha geniş çaplı olmuştur… Bütün bu savaşların şiddeti, Siyonizmin İslâm’a karşı sürdürdüğü savaşın şiddetine ulaşamamıştır…
Yahudiler sürekli olarak gönüllerinde İslâm’a ve peygamberimize karşı bir kin beslemişlerdir. Bu nedenle Allah, Peygamberini ve Müslümanları onlardan sakındırmıştır. Yahudilerin bu çirkin ve iğrenç karakteri ile İslâm ve İslâm’ı en güzel biçimde yaşadıkları sırada Müslümanlardan başkası baş edememiştir. Bu çirkin ve şirret karakterden dünyayı ancak İslâm kurtarabilir, insanlar ona/İslâm’a teslim olduğu gün (Şehid Müfessir Seyyid Kutub’un Fî Zılâli’l-Kur’ân isimli tefsirinden özetle).