Allah’a hamd, Resulüne selam olsun. Bir önceki yazımızda “İnsanın dünyaya gönderilişi adalete aykırı mıdır? ” konusunu ele almıştık. Bu yazımızda da söz konusu soruya cevaplar aramaya devam edeceğiz.
4-) Yüce Allah’ın kullarına muamele tarzından onlara asla zulmetmediği ve zulmetmeyeceği şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya çıkmaktadır. Şimdi bunları sıralayalım.
a-)Allah insanlara rahmet/iyilik etmeyi kendisine yasa haline getirmiştir.
“De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" de. O, rahmet etmeyi kendisine temel ilke edinmiştir. O, geleceğinde hiçbir şüphe olmayan kıyamet günü sizi bir araya toplayacaktır. Nefislerine ziyan edenler, işte onlar, iman etmezler." Halbuki gecede ve gündüzde barınan her şey O'nundur. O her şeyi işitir ve bilir.” (5/12,13)
“Mesajlarımıza inananlar sana geldiklerinde de ki: "Size selam olsun! Rabbiniz rahmet ve merhameti kendisine temel ilke edinmiştir, böylece sizden biri bilgisizlikten dolayı kötü bir fiil işler ve sonra tövbe edip dürüst ve erdemlice bir hayat yaşarsa O(nun) çok affedici ve rahmet kaynağı (olduğunu görecek)tir." (5/54)
b-) Allah insanları cennetine koymayı istediğini, açıkça ortaya koymaktadır.
“Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler, O'na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O hâlde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru. Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin. Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük bir kurtuluştur." (40/7—9)
“Neredeyse gökler (O'nun azametinden) üstlerinden çatlayacaklar. Melekler ise, Rablerini hamd ile tespih ederler ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (42/5)
Ayetlerde melekler açık bir şekilde Salih insanların cennete girmelerini istediklerini ortaya koymaktadırlar. Meleklerin bu isteklerinin aynı zamanda Allah’ın isteği olduğu açıktır. Çünkü:” (Melekler) Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.”(66/6)
c-) Allah insanları, İslam fıtratı üzere (iyiliği arzular, kötülükten tiksinir bir özellikte) yaratmıştır.
“Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.” (30/30)
“Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî;cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader )
"Rabbim buyuruyor ki: Ben bütün insanları Hanîf (sâlim fıtrat, tevhid) üzere dünyaya gönderdim. Sonra şeytanlar onları dinden saptırdılar. Benim helâl ettiklerimi onlara haram ettiler, insanlara Bana şirk/ortak koşmalarını söylediler. Oysa o ortaklar hakkında hiçbir delil indirmemiştim." (Müslim, Cennet 63; Ahmed bin Hanbel, Müsned, IV, 162)
d-)Onları doğruyu yanlıştan ayıracak bir akıl ve kötülükten korunup, iyiliğe yönelebilecek özgür bir irade ile donatmıştır. (33/72, 10/100, 12/109, 91/7)
e-) İnsanlara hakikati bulmaları için afak ve enfüslerine sayısız ayet/işaret yerleştirerek yardım etmiştir.
“Varlığımızın delillerini, (kâinattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o Kur'an'ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi?”(41/53)
f-) Allah insana buna rağmen şaşırması durumunda da, onu doğru yolla iletmek için vahiy göndermiştir; “Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.” (2/257)
g-)Allah insanlara İslamın güzelliğini gösterip, yaşanabilirliğini fark ettirmek için örnek modeller olarak resuller göndermiştir.
“Andolsun, Allah, müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (3/164)
“Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. “ (22/78)
“Andolsun Allah’ın Elçisinde sizin için Allah'a ve ahret gününe kavuşmaya inanan ve Allah’ı çok anan kimseler için, (uyulacak) en güzel bir örnek vardır.” (33/21)
h-) Allah insanlara, iyiliklerine on kat karşılık vermekte ve kötülüklerini ise sadece o kötülüğün misliyle cezalandırmaktadır.
“Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.” (6/160),
ı-) Allah hataları ne kadar olursa olsun, insanlar kendilerini düzeltmek istediklerinde onlara tövbe kapısını sonuna kadar açmaktadır.
“De ki: «Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”(39/53)
i-) Allah insanların ancak işlerini kolaylaştırmaktadır;
“Ama inanıp dürüst ve erdemli davranışlarda bulunan kimseye gelince, böyle biri (yaptıklarının) karşılığı olarak (ahiret hayatının) nihai güzelliğine, iyiliğine ulaşacaktır; ve Biz de onu (yalnızca) yerine getirilmesi kolay olanla yükümlü tutacağız.” (18/88)
“O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi.”(22/78)
“Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidâyeti, doğruyu ve yanlışı ayırdedip açıklayan Kur'ân'ın indirildiği aydır. İçinizden kim o aya yetişir(ayı görür)se oruç tutsun. Kim hasta olur, yahut seferde bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun. Allâh sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allâh'ı tekbir etmenizi ister. Şükredesiniz diye (size bu kolaylığı gösterir). (2/185)
“Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.” (5/6)
j-) Yüce Allah kullarına güçlerini aşacak bir sorumluluk yüklememektedir;
“Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez.” (2/285)
Biz, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmeyiz. Katımızda gerçeği söyleyen bir Kitap vardır. (Herkesin eylemleri onda tesbit edilmiştir), onlara asla haksızlık edilmez.” (23/62)
k-)Yüce Allah insanı sadece kendisinin yaptıklarından sorumlu tutmakta ve hiçbir insanın yaptığı kötülüklerinin, diğer masum insanlara yüklenmesine izin vermemektedir.
“De ki: "Öyleyse, O her şeyin Rabbi iken Allah'tan başka bir Rab mi arayacağım?" İnsanların işlediği (kötü) fiiller yalnızca kendilerini ilgilendirir ve sorumluluk taşıyan hiç kimseye başkasının sorumluluğu yüklenmez. Zamanı geldiğinde hepiniz Rabbinize döneceksiniz: ve o zaman üzerinde ihtilafa düştüğünüz her şeyi size (gerçek haliyle) gösterecektir.”(5/164)
l-)Yüce Allah kullarına güzel olan hiçbir şeyi ( isyanlarıyla bunu hak etmedikleri sürece) onlara yasaklamamış ve eşyada helal olmayı asıl kılmıştır. Sadece onlara zararlı olan şeyleri de, insanlara haram kılarak, onlara lütfünü en yüksek noktaya çıkartmıştır.
“De ki: "Allah'ın, kulları için yarattığı ziyneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında müminler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için ayetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz."(6/32)
“Sana, kendilerine neyin helal kılındığını sorarlar. De ki: "Bütün temiz şeyler size helal kılındı."(5/4)
“Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı bulacakları elçiye, o okuyup yazma bilmeyen peygambere uyarlar. O, onlara iyilik emreder ve onları kötülükten alıkoyar, temiz, hoş şeyleri kendileri için helal, murdar şeyleri üzerlerine haram kılar,sırtlarından ağır yüklerini, üzerlerindeki bağları ve zincirleri indirir atar. İşte o zaman ona iman eden, ona tam saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler; işte o asıl maksada ulaşan kurtulmuşlar, onlardır.” (7/157)
m-)Yüce Allah kullarından küfredenlere bile zorla bir şeyin dayatılmasına izin vermemektedir. (Kullarına bunu emreden bir zatın, insanlara haksızlık ederek, onlar zorla bir şeyi dayatma ihtimali yoktur.)
“Rabbin isteseydi, yeryüzündekilerin hepsi mutlaka inanırdı. O halde sen mi insanları inanmaları için zorlayacaksın?”(10/99)
“Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.” (2/256)
5-) Allah’ın sınırsız esma-ül hüsna’ya sahip, bütün eksikliklerden münezzeh (el-Kuddus 59/23) ve bütün yüceliklerin kendisinde toplandığı (el-Mütekebbir 59/23) yegâne zat olması, ondan zulüm olacak bir şeyin çıkmasını imkânsız kılmaktadır.
Başka bir ifadeyle Yüce Allah, özünde de, işinde de merhametli olan er-Rahman ve er-Rahim, hataları çokça bağışlayan el-Gaffar, bin sefer tövbesini bozsa bile, kendisini düzeltmeye çalışanın tövbesini yine de kabul eden et-Tevvab, kullarının kusurlarını örtüp gizleyen es-Settar, hiçbir şeye ve hiç kimseye muhtaç olmayan es-Semed, kullarının tüm ihtiyaçlarını karşılamakla mülkünden zerrece bir şeyin eksilmediği el-Gani, onların tüm ihtiyaçlarını gidermek konusunda acze düşmeyen el-Kadir, onların yanlış yola girmesine razı olmadığı için onları doğru yola ileten el-Hadi, onlara karşı cömert olan el-Kerim, onlara karşılıksız da lütufta bulunan el-Vahhab, kullarına zulüm edip onları helak etmeye yeltenen müfsitleri yok eden el-Kahhar, kullarını selamet ve esenliğe erdiren es-Selam, onları emniyet ve güvenlik veren el-Mümin, onları yoktan var eden el-Bari, onları en güzel şekilde yaratıp, şekil veren el-Halık ve el-Müsavir, sonradan kullarının yaşamlarını sürdürmeleri için onları rızıklandıran er-Rezzak, kullarından iyiliği yayanları destekleyen en-Nasir, onları çokça affetmeyi seven el-‘afuv, onları seven el-Vedud olan bir zatın, kullarına haksızlık olacak şekilde onları var etmesi, asla mümkün değildir. Böylesine yücelerin yücesi olan bir zatın, kullarına kötülüğü dileyerek yaratabileceğine dair çirkin bir inanç ise Allah hakkında yapılan su-i zanların en kötüsü olacaktır.
Sözlerimizin sonu Allah’a hamddır. İnşallah gelecek yazımızda insan ile ilgili diğer hususları müzakereye devam edeceğiz.