İnsanı Ayakta Tutan Şey Nedir?

Yaptığı bayram ziyaretlerinde dertleri olan ve bu dertler yüzünden hayata karamsar bakan insanlarla karşılaştığını söyleyen Kemal Öztürk, “İnsanı asıl çaresizlik öldürür.” diyerek hayatın daha iyi nasıl yaşanabileceği hakkında önerilerde bulunuyor.

Yaşama Sevincinizi Kaybetmeyin

Kemal Öztürk / Yeni Şafak

İnsanı ayakta tutan şey yaşama sevincidir. Yaşama sevinci en fazla çocukta olur.

Neden eski bayramları çok özleriz biliyor musunuz? Çünkü bayramlarda çocukların yaşama sevinci zirve yapar. Aradığımız ve özlediğimiz şey o sevinç, o sevincin ruhumuza kattığı mutluluk ve huzurdur.

Yaşımız ilerledikçe, hayatın zorlukları bizi yordukça ve sıkıntılarla karşılaştıkça yaşama sevincimiz azalır.

İnsan yaşama sevincini kaybedince bunalıma girer. Stres ya da depresyon diye tanımladığımız şey, insanın yaşam arzusunu, sevincini ve isteğini kaybetmeye başlamasıyla kendini gösterir.

İNSANI ASIL ÇARESİZLİK ÖLDÜRÜR

Bayram ziyaretlerinde gördüm ki, insanımızın dertleri var ve bu dertler yüzünden yaşama dair karamsarlar. O yüzden de sevinçleri, mutlulukları, umutları gölgelenmiş. Bu tehlikeli bir şey.

Ülkemizin yaşadığı sorunlar hepimizi etkiliyor, doğru. Son beş yıldır olağanüstü bir süreç yaşıyoruz. Krizler, terör, kaos, ekonomik sıkıntılar, darbe ve sonrası… Herkes bir şekilde etkileniyor. Unutmayalım ki, dünya büyük bir krizin içinde. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri, toplumları bizimki kadar olmasa da, onlar da benzer kaotik ortamlardan geçiyorlar.

İnsan yaşama sevincini yitirdikçe, umutları tükenir. Umudu tükenen toplumlar kaosa sürüklenir. Terör, şiddet, radikalleşme ve savaşlar böyle zamanlarda ortaya çıkar.

İnsanı asıl çaresizlik öldürür. Yaşadığımız sorunlar karşısında çaresizlik içine düşmek ve tükenmişlik duygusuna kapılmak nihilizmidir. Sanırım “nihilitik bir çağa” giriyoruz. O zaman bunun önlemini almak lazım.

Her gün çocukların öldürüldüğü bir dünyada, nihilist olmamak belki de mümkün değil diye düşünüyoruz. Oysa kendimizi bıraktığımızda, çaresizlik içinde bunalımlara sürüklendiğimizde asıl o zaman daha çok çocuk ölür.

ÖNCE KENDİNİ DEĞİŞTİR

İnsan tüm dünyayı değiştirmek ya da egemen olmak ister. Bir bilge şöyle dedi bana: “Sen dünyayı değiştirmeye kalkma. Kendini değiştir.”

Anladım ki her şey kendini değiştirmekle başlar. İnsan, kendinden sorumludur en başta. Oradan başlamak gerek.

Önce sen adil ol, sonra adalet talep et.

Önce sen dürüst ol, sonra dürüst olmasını iste herkesin.

Önce sen ahlaklı ol, sonra insanları ahlaklı olmaya davet et.

Önce sen çalışkan ol, işini iyi yap ki, seni örnek alsın herkes.

Bir insanın devrimi önce kendi içinde olur. Onu başaramayan devrimci olamaz.

Haksız yere tutuklandığını, yakınlarının suçsuz olduğunu, mağdur olduklarını yazanlar oluyor bana. İntihar etmeyi düşünenler, hayata küsenler, ülkesine, devletine, milletine kızgın olanlar var. Olmaz. Hakikat elbet bir gün tecelli edecektir. Yanlışlar düzeltilecektir. Yeter ki sen dürüst ol, çok çalış ve hakkını aramaktan vazgeçme. Ülkene yabancılaşma. Şiddet ve nefret, çaresiz ruhları teslim alır önce.

Kendisi, yakınları hastalıkların pençesinde kıvrananlar gördüm. Çaresizlik içinde isyan ediyorlar. Olmaz. “Derdi veren, dermanı da verir” sözünü unutmayın. Dua, bir insanın sığınacağı en güçlü limandır.

Fakirlik çekenler var. İşsiz olanlar var.

Aşk acısı yaşayanlar var. Hasret çekenler var.

Daha iyi bir hayatı hak ettiğini düşünenler var.

Dünya nimetlerini daha çok elde ettiğinde, daha çok mutlu olacağını zannediyor insan. Ama yanılıyor.

İnsanı mutlu eden şey yaşama sevincidir.

Düşünün eskiden daha fakirdik ama daha mutluyduk.

Eskiden zengin değildik ama daha çok infak ediyorduk, yardım ediyorduk ve daha cömerttik.

Demek ki, insanı dünya malı rahat yaşatır ama mutlu etmez.

İnsan kendiyle barışık olduğunda mutlu olur.

ÖZELEŞTİRİ YAP, HAYATI BIRAKMA

Bizi kendimize küstüren şey nedir? Dürüst olalım aslında biz adil değiliz, biz dürüst değiliz, biz ahlaklı değiliz, bir çalışkan değiliz, biz namuslu değiliz. Ama bunu hep başkasında arıyoruz, görüyoruz.

Önce özeleştiri yap. Kötü yanlarını bul. O zaman göreceksin, kötülük yüzünden ruhumuz kendimize yabancılaşmış. İç barış böyle bozulur.

Kötü yanlarımızla, iyi yanlarımızın bir dengesi vardır içimizde. O denge bozulursa iç barış biter ve savaş başlar.

Biz kendimizden sorumluyuz önce. Önce iç barış ruhumuzda sağlanacak, sonra da ülkede ve dünyada.

Hayatınızda mutlu olmanızı, yaşama dört elle sarılmanızı gerektirecek çok şey var hala. Sağlığınız yerinde mi? Bir aileniz var mı? Sevenleriniz, sevdikleriniz var mı? Uğruna mücadele edeceğiniz bir davanız var mı? İlahi bir hesap gününe inanıyor musunuz? İnsanlığa söyleyecek güzel bir sözünüz var mı? Dürüst, ahlaklı ve adil misiniz? Tüm bunlar sizi güçlü kılar. Tüm bunlar sizi hayata bağlar. Tüm bunlar sizin yaşama sevincinizi güçlendirir.

Sonunda hepimiz öleceğiz. Ölüm, insanı diri tutar. Sahip olduklarınızın kıymetini, ancak onun sonlu olması ve bir gün ölecek olması arttırır.

Hiçbir şey sonsuza kadar gitmez. Sahip olduklarınızın kıymetini bilin.

O zaman aç gözlülüğün, ihtirasın, kötülüğün, çıkarın sonlu olduğunu ve ne kadar anlamsızlaştığını göreceksiniz.

Bu yazı aynı zamanda kendim için de yazılmıştır. Benim gibi düşünen çok insan var biliyorum.

Bu bayram bunları düşünelim.

Yaşama sevincimizi diri tutalım. Bir çocuk gibi.

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?