İnsan öldürmez

Hayrettin Karaman

Bizim Salih Tuna'mız fıkıhçılara öfkelenmiş, mealen "Doğu'da akan kanın durdurulması konusunda bir şey söylemiyorlar, kardeş kanı akıtmak haramdır demiyorlar, halbuki "dişi sineğin çorbaya değen sol ayağı hakkında hüküm verecek kadar kılı kırk yarıyorlar"... diyor.

Kardeş kanının akması karşısındaki hassasiyetine, kahroluşuna katılmamak olamaz; ama hocalar hakkında söyledikleri ile Barzani'nin fetvasını örnek göstermesi üzerine birkaç şey söylemek gerekiyor.

Mesela ben bir fıkıh ve ilahiyat hocasıyım, siteme bakılacak olursa orada "sinek kanadı"nı bulmak zordur, ama ümmetin bütün önemli mesele ve dertleri ile ilgili onlarca yazı bulmak çok kolaydır.

Dinde eğer sinekle ilgili bir hüküm varsa, olacaksa bu, uluslararası bir konu kadar dine dahildir ve onunla da ilgilenmek gerekir. Şüphesiz meseleler arasında derece ve öncelik farkı olabilir, ama hiçbir dini konu küçümsenemez.

"Barzani kadar veya gibi fetva" veremeyiz; çünkü o fetva çok arızalı, hatalı, tashihe muhtaç bir fetva.

Ne demiş?

"...biz Kürt ile Kürdün savaşmasını istemiyoruz. Kürtlerin birbirleriyle savaşması haramdır..."

Doğrusu nedir?

Ümmetin parçalanıp –ortada meşru bir sebep yok iken- birbiri ile savaşması haramdır. Bir müminin bir insanı, gereksiz yere bir hayvanı öldürmesi, gereksiz olarak bir ağacı kesmesi, bir otu yolması caiz değildir.

Hukuka dayanmadıkça bir cana kıyan bütün insanların canına kıymış gibi olur.

Kürt, Türk, Arab, Acem, Arnavut, Boşnak... hangisi olursa olsun kendi aralarında ve –etnik bakımdan- diğeri ile meşru sebep bulunmadan savaşmaları haramdır.

Kur'an-ı Kerim kural koymuş: "Eğer müminlerden iki gurup birbiri ile kavgaya tutuşursa ümmetin geri kalanı derhal harekete geçip onları adalet çerçevesinde barıştıracak. Biri hakkı kabul etmez, saldırıya devam ederse Allah'ın buyruğunu kabul edinceye kadar ona karşı savaşılacak (Hucurat:49/9).

Bunun dışında bir de cihad var.

Şu halde müminin bir insanı öldürmesinin caiz, hatta farz olduğu durumlar da var.

Kürt meselesi bahane edilerek akıtılan kana gelecek olursak:

Önce tarafların "İslam'ı hakem kılarak adaletli bir barışa razı olmaları" gerekir. Ortada böyle bir rıza yok; hakem olan da İslam (şeriat) değil.

Durum böyle olunca "fetva"yı verecek olanlar İslam alimleri değil, seküler dinin siyah cüppelileri oluyor.

Eğer taraflar İslam alimlerini hakem kılmaya ve onların fetvalarına göre hareket etmeye karar verirlerse söyleyecek çok şeyimiz vardır.

Kaldı ki, böyle bir talepleri olmadığı halde de söylüyor ve yazıyoruz.

Ama samimiyetle sineği soranlara da aynı ciddiyetle cevap veririz.

YENİ ŞAFAK