İnsan haddini bilmeyi öğrenmelidir...

Sefa Saygın, insanların kendini tanıdıkça hadlerini bilmeyi de öğrenmeleri gerektiğini vurgularken haddini bilmenin insanın diğer insanlarla olan ilişkisini her açıdan olumlu yönde etkileyeceğini vurguluyor.

Sefa Saygın / Yeni Akit

Kendini bilen haddini bilir

İnsanın kendini bilmesi, tanıması, özelliklerinin farkında olması çok önemlidir. Bunun için aşırı bir özgüven de yani kendini olduğundan yüksek görmek, gururlu ve kibirli olmak da yanlıştır; kendine güveninin az olması da…

Bu yüzden insanın kendi seviyesini, kapasitesini, duygularını ve artı eksilerini bilmesi ona çok şey kazandırır. Buna kendimizi tanımak da diyebiliriz, iç görüsü olmak da veya haddimizi bilmek de…

Kendini bilen insanların başlıca özellikleri şöyledir:

Güçlü ve zayıf yanlarının farkındadırlar.

Kendilerini gözlemler, eleştirebilir, hata ve kusurlarıyla ilgili espri ve şaka yapabilirler.

Eksiklerini, yanlışlarını bilirler. Eleştiriye karşı açık ve tahammüllüdürler.

Hoşgörü sahibidirler. Rijid ve sert tutumlu değil esnek ve elastiktirler. Bir şeyde inat etmezler, dediğim dedik insan değildirler. Yeni bilgi, değişik yaklaşım ve orijinal yollar önerenleri önyargısız olarak dinler, değerlendirir ve anlamaya çalışırlar. Gerek gördüklerinde de o alternatif düşünceye katılmakta tereddüt etmezler.

Kendini geliştirmeye ve öğrenmeye devamlı olarak açıktırlar. “Ben her şeyi bilirim” havasına girmezler. 

Kendilerinden emindirler, doğru bildikleri yolda her şeyi göze alabilirler.

Kararlıdırlar. Belirsizliklere ve baskılara karşı dik durabilir, her durumda olumlu düşünebilirler.

İnandıkları değerleriyle, hedefleri ve davranışlarıyla tutarlıdırlar ve yol göstericidirler.

Aldıkları kararları uygular, ağızlarından çıkan sözleri tutar, vaatlerine uyarlar. Verdikleri direktiflerin uygulanıp uygulanmadığının titizlikle takipçisidirler. Böylelikle güven uyandırdıklarından saygı da görürler.

Üzücü veya beklenmeyen, istenmeyen bir sonuç ortaya çıktığında hemen başkalarını suçlamak yerine öncelikle kendilerini sorgularlar. “Acaba ben nerede hata yaptım da işler bu noktaya geldi?” veya “Kendime düşen görevi layıkıyla yaptım mı?” diye kendilerini özeleştiriden geçirirler.

Öfkelerini kontrol etmeyi bilirler, hemen sinirlenmezler. Böylece yanlış bir karar vermekten veya hatalı davranışta bulunmaktan kaçınırlar.

Hep güler yüzlü ve hoş sohbettirler.

Haddini bilen insanlar yapamayacakları görevlere talip olmazlar, böyle makamlar teklif edildiğinde uygun bir dille reddetmeyi bilirler.

YAŞLILIK VE ÖLÜM KORKUSU

Bir okuyucumuz yaşlandıkça ölüm korkusundan ıstırap çektiğini ve ne yapabileceğini sormuş.

Öncelikle belirtelim ki bu korku insanı ibadetlerine sevk eder ve hayatı daha anlamlı yaşamasına katkıda bulunur. Ancak aşırıya kaçıp mutsuz ve huzursuz olacak tarzda olması kabul edilemez.

Yaşlanan kişilerde ölüm; soyut bir kavram olarak değil de, her an yaşanabilecek yakın bir ihtimal şeklinde algılanmaya başlar. Hiç kimse, kendisinin olmadığı ve öldüğü bir dünya düşleyemez. En çok, kendinin seyirci olduğu bir dünyayı hayal edebilir. Bu sebeple yaşlılıkta ölüm kavramı farklı bir anlam kazanır. Yaşıtları dünyayı terk ettikçe ölümü daha yakın hisseder. 

Şair Nazım Hikmet bu korkuyu şöyle anlatmıştır:

“Geliyor sıram, ansızın atlayacağım boşluğa

Ne çürüyen etimden haberim olacak

Ne gözlerimin çukurunda dolaşan böceklerden

Durup dinlenmeden ölümü düşünüyorum

Sıram yakın demek.”

Şu faktörler ölüm korkusunu azaltır:

• Tabii en başta ibadetlerine devam etmesi,

• Bireyin sahip olduğu dini inançlar ve bu inançlar gereği ölüm sonrası hayata inanması,

• Hayatı boyunca güzel işler ve iyilikler yapması, eserler bırakması,

• Sahip olduğu anne-babalık hissiyatı,

• Yaşamı süresince bir hedefinin olması ve bu doğrultuda yaşaması,

• Zaman zaman ölümü düşünmesi ve cenaze merasimlerine katılması,

• Kabir ziyareti yapması,

• Bir yakını öldüğünde gözyaşı dökmekten çekinmemesi,

• Yaşlanmayı istenmeyen değil hayatın doğal bir süreci kabul etmesi.

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı