İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Gazze Direnişi konuşuldu

Malatya İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi i Zahit Aksu Konferans Salonu’nda Gazze ve Filisitin konuşuldu.

İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Zahit Aksu Konferans Salonu’nda İbrahim Ercan’ın sunuculuğunu üstlendiği program Ömer Can Özenci’nin Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ardından sözü topluluk danışman hocası Hüseyin Polat devraldı: 

 Biz gerçekten Filistin'i, Gazze'yi , direnişi temsil etme noktasında değiliz. Biz Filistin' i , Gazze' yi, Lübnan'ı direnişi seviyoruz. İnşallah Rabbim o sevgimizi kabul eder. Yoksa bizim bu halimizle kurtulma imkanımız yok. Biz eskiden tarih kitaplarında böyle acı olayları, Dünyanın tanık olduğu acı meseleleri, tarihleri okurduk. Biz o dönemde yaşasaydık neler yapardık gibi böyle içimizden geçerdi ama Allah Teâlâ önümüze koydu ve bizim ne olduğumuzu, kaç gram olduğumuzu bize gösterdi. Bu yönde kendi adımıza alacağımız en büyük ders yapmayacağımız şeyleri söylememektir. Ama mümkün olduğunca Allah Teâlâ' nın istediği şeyleri yapmaya gayret etmektir. İnşallah Rabbim bizi yapabileceğimiz şeylerle sınasın. Bizi altından kalkamayacağımız imtihanlarla Rabbim bizi imtihan etmesin İnşallah. Bizler Filistinlilerden, Gazzelilerden, Lübnanlılardan direnişi öğreneceğiz. Bizler onlardan emperyalizmle, siyonizimle nasıl mücadele edileceğini ve sabrın, sebaatın, metanetin ne olduğunu öğreneceğiz diyerek sözlerine son verdi.

Daha sonra sözü konferansı yapması için Filistinli Araştırmacı Yazar Muin Naim devraldı: 

Bizler Gazze'de olanları tahmin edemiyorduk. Hem acının büyüklüğünü hem de o halkın mücadesi, cihad aşkı ve bedel öderken teslimiyetlerinide yeni yeni öğreniyoruz. Bu direnişe gelince; Filistin direnişi 1891' de başladı.Yani Osmanlı Filistin'den çıkmadan önce başlamıştır. Osmanlı 1917' de son savaşında mağlup olunca Filistin'den çıkmak zorunda kaldı.1891' de ise Osmanlı'nın zaafiyetinden faydalanan Alman iş adamları Filistin'de tarım projeleri adı altında siyonistlerin ilk yerleşim bölgelerini inşa ettiler ve bunu gören Filistinliler, sebebini ve hedefini hemen anlayıp karşı çıktılar. İlk çatışma 1891' de yaşanmıştır. Ama tabi bunlar sadece bir başlangıçtı. Bu harp olayları 1891' den 1917' ye kadar tekrarlandı.1918' de ilk direniş örgütü olan "Fedailer Cemiyeti " kuruldu. Yani bugün yaşadığımız bu direniş hayatı yaklaşık 110 sene önce başladı. Ayrıca Filistinli kadınlarda kendileri tek başına ayrı bir örgüt kurmuşlardır.

Muin daha sonra sözlerine şöyle devam etti : Direnişin nasıl, niçin başladığı, hangi ruhla başladığı İzzeddin el- Kassam'da saklıdır. İzzeddin el-Kassam Filistinli değildir. Filistin'de doğmuş büyümüş değildir. Tam tersine İzzeddin el- Kassam Suriye Sahle bölgesinde Fransızlara direniş gösterirken idamla yargılanmış ve Filistinde Yafa bölgesine geçmiştir. .İzzeddin el- Kassam bir imamdı. Filistin'e geldiğinde Yafa Ulu Caminin imamı oluyor. Burada değinmemiz gereken şey içinde direniş ruhunu barındıran bir insan öyle kolay kolay oturupta işgali, zulmü görüpte izleyici kalamaz. Zaten 1931' de İzzeddin el-Kassam kendi yönettiği cihad hareketi olan " Mücahidler Hareketi"ni kuruyor. 1931'den 1936' ya kadar sadece 5 yıl direniyor. Tekrar ediyorum İzzeddin el- Kassam Filistinli değil, Suriyeli. Yani buradan çıkarmamız gereken şey Filistin sedece Filistinlilerin meselesi değildir. İlk İslami kimlikli direniş hareketi İzzeddin el-Kassam ile kurulmuştur. Bugün Filistin direnişinin en büyük hareketi olan Hamas'ın askeri kanadının adıda İzzeddin el-Kassam Tugaylarıdır. Burdan anlaşılması gereken şey, 1931' de başlamış olan İzzeddin el-Kassam hareketinin bir devamıyız. Yani Filistin direniş hareketi aslında 1891' de o halk ayaklanmasıyla başlayan ve devam eden bir mücadele bir direniş hareketidir. Bu hareketin süreci, Filistin halkı hakkında söylenen, "Filistinliler topraklarını sattı, işgal ordusu ile işbirliği yaparak kendilerini işgal ettirdiler" diyenlere bir cevap olmuştur. Çünkü Filistin halkı yıllardır devam eden bu süreçte yüz binlerce şehit, milyonlarca yaralı ve esir vermiştir ve hala vermeye devam ediyor. Bugün Gazze'de herkes şehit olmaya, bedel ödemeye hazırdır, ki zaten çoğu insan bu bedeli ödemiştir. 

Daha sonra Muin sözlerine şöyle devam etti: Asıl anlatılması gereken bu davanın, bu ruh nasıl oluştuğu, nereden geldiği, nasıl olduğudur. Filistinliler sizin gibi bizim gibi bütün insanlar gibi yaşamayı severler. Hatta şuanda Gazze'de çadırlar içerisinde düğün yapıp eğlenen Filistinliler var. Buradan anlamamız gereken onlar biz yaşamak istiyoruz, biz yaşayacağız ve devam ettireceğiz bu hayatı diyorlar. İşgal ne yaparsa yapsın bizi yaşamaktan alıkoyamayacak diyorlar. İşte bu bir ruhtur. Öyle eğitimle gelen bişey değildir. İnançla, bu işi sahiplenmekle, cihadla bütünleşmekle, davayla bütünleşmekle oluşan bir şeydir. Bu mücahidlerin tüm bu acıya, baskıya rağmen, çok zor şartlar altında yaşamalarına rağmen hala bu kadar morallerinin yüksek olmasının sebebi, bu bahsettiğimiz insanların hayatının bizimki gibi olmamasındandır. Şakaları, fıkraları dahi bizim gibi değildir. Mesela çalıştıkları yerde tünel kazarken bu tünelden hangi operasyonu gerçekleştireceklerini, bu tünelden çıkarken kaç siyonist askeri öldüreceklerini ya da çatışma sırasında nasıl şehit olacaklarını anlatıyorlar birbirlerine. Hatta iddiaya giriyorlar. Kim daha önce şehit olacak ve kim kime "şefii" olacak diye. Bu bir eğitim meselesi değildir. Bu bir ruhtur inanç meselesidir. Sen benden önce şehit olup bana şefi olamazsan küserim diyorlar birbirlerine. Öyle bir muhabbetleri vardır. Yaşanan bir olayı anlatmak istiyorum. Her bölgede savaşan farklı farklı ekipler var. Bir tane ekip nöbetini bitirmiş, elinde son tank savar Yasin 105' i kalmış. Onu kullanacaklar. Gençler yarışa giyorlar. Yok ben vurucam, yok sen vuracaksın diye. En son komutan kura çekiyor. Kura birisine kalıyor diğeri ağlamaya başlıyor. Resûlullah'a olan sözümü bozacaksınız diyor. Neden diye soruyorlar. Bu gece Resûlullah beni yemeğe davet etti. Arkadaşı diyorki tamam eğer o kadarsa ben hakkımdan vazgeçiyorum sana veriyorum diyor ve arkadaşı çıkıp tankı vuruyor. Normalde o tankı vurduktan sonra koruma ateşi açmanız gerekiyor ki geri çekilebilsin. Biz koruma ateşi açarken bir anda kayboldu gözümüzün önünden diyor. Bizim çekilmemiz gerekiyor ama onuda arkamızda bırakmak istemiyoruz. Sonra bir anda arka tarafımızda bir çatışma olduğunu gördük ve kendisi arkamızdan dolanıp, siyonist birlikleriyle çatışmaya giriyor. Biz onu korumaya çalışırken o bizi korumaya kalkıştı diyor. Ve o çatışmada şehit oluyor ve biz onun sayesinde kurtuluyoruz diyor. Ve onu anında defnettik olduğu yere diyor. Çünkü açıkta kalan şehit cesetleri sokak hayvanları tarafından yeniliyor. Çatışma bittikten sonra yaklaşık 3 ay sonra onu sokak ortasından alıp mezarlığa defnettik.Ama cesedini almaya gittiğimizde hala yumuşaktı ve kanıda sanki dün şehit olmuş gibi akıyordu diyor. İşte direniş ruhu derken bundan bahsediyordum. Bunlar sahabe döneminde yaşanılan, siyerde okuyup dinlediklerimizden çok farklı değildir. Râsulullah bir hadisinde kardeşlerimi özledim diyor. Sahabi Ya Râsulullah biz senin kardeşlerin değil miyiz diyor. Siz benim dostlarımsınız. Sahabi onlar kimdir peki diyor. Onlar öyle bir dönemde gelecekler ki insanlar kitap ve sünnetten uzaklaşmış ama onlar tüm bedellere rağmen Kur'an'a ve sünnetime sahip çıkacaklar diyor. Ve onun üzerinde ölecekler diyor. Bu hadis işte tam da bu dönemi anlatıyor. Müslümanların haline bakın ve o insanların haline bakın. Bu nesil kolay kolay yetişmedi. Kitaplarla, nazari bilgilerle değil, ameli eğitimle yetiştiler. Çocukları, gençleri, yaşlıları, kadınları, erkekleri hepsi aynı ortamdan geçiyor. Bugün bir kadın beş tane çocuğunu şehit verirken ya Rabbi sen bizden razıysan biz senden razıyız. Bu sözleri söylemek kolay değil. Söylemde kalırsa kolaydır, bu bilinç kolay kolay yetişmiyor insanlarda. Gazze’ye gidip sorduğumuz zaman bu işin sonu “ ya zafer ya şehadet” diyorlar. Filistin bugün tüm batı dünyasıyla savaşıyor sadece İsrail’le değil. İsrail bir Yahudi devleti değil. Emperyalizmin Orta Doğu’daki merkez üssüdür. O merkez yıkılırsa tüm batı gücünü kaybeder, yenilir. Filistin direnişi sadece Filistin’e değil. Tüm İslam alemine hatta tüm dünyaya büyük bir iyilik yapmıştır. Bu savaşın sonucu ne olursa olsun İsrail yenilmiştir. İsrail devleti iki temel üzerine kurulmuştur: Birincisi; mazlumiyet, mağduriyet. İkincisi; Yahudi temsilciliğidir. Bu nesil şehit olsa bile kaybetmemiştir. Gazze tek başına, Ümmet adına savaşıyor, direniyor. Allah diyor ki; bizim yolumuzda cihat edenlere hidayet yolu veririz. Hakkıyla cihat edenler bugün değilse yarın zafere ulaşacaklar. Ama o zaferde bizim yerimiz nerede onu bilmemiz lazım. Tevbe Suresinde; “ Eğer bir savaşa çıkmak isteselerdi hazırlık yaparlardı ama Allah davranışlarını beğenmedi ve onları alıkoydu. Acizlerle beraber oturun dedi. “ diyerek sözlerine son verdi.

Hediyelerin dinleyicilere dağıtılmasıyla program sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Han Yunus'taki kardeşlerimizle ekmeğimizi paylaştık
Müslüman şahsiyetin özellikleri
Gazze dayanışması sürüyor: Direnen Gazze kazanacak!
Özgür-Der, Gazze’de yemek dağıtımını sürdürüyor
Mücadelede süreklilik ve Gazze’nin öğrettikleri