Imran Awan’ın Middle-East Eye’da yayınlanan yazısında bahsettiği İngiltere’deki İslam düşmanlığı bir yerlerden tanıdık geliyor. Virüsün yayılmasından Umrecileri sorumlu tutmaktan, Ramazan ayının oluşturacağı riskleri öne sürüp Ramazan’ın ertelenmesini talep etmeye kadar değişen skalada yakından şahitlik ettiğimiz bu düşmanlığın daha şiddetli ve yoğun biçimine muhatap olan İngiltere’deki Müslümanların yaşadıkları ülkede azınlık olmaları bu saldırıların sebebini “yabancı düşmanlığı” şeklinde açıklamamıza yardımcı oluyor. Ne var ki yaşadıkları topraklarda kendileri yabancı konumunda olan Türkiye’deki “azgın azınlığın” benzeri saldırganlıklarındaki cüret izaha muhtaç bir şekilde duruyor.
Imran Awan’ın Middle-East Eye’de yayınlanan yazısını Salih Orhan, Haksöz Haber için çevirdi:
Müslümanlar ve Koronavirüs Hakkındaki Beş Sosyal Medya Mitini Çürütmek
Aşırı sağ gruplar Korona-virüs salgınını İslamofobik dezenformasyonlarını artırmak için bir vesile olarak görüyor.
Müslümanlar, koronavirüs salgını bağlamındaki komplo teorileri, kültürel önyargılar, yalan haberler ve nefret içerikli retorikle birlikte sosyal medyadan yükselen nefretin hedefi haline geldi.
Britanya halkının üçte birinin Müslümanların yaşadıkları bölgeler hakkında “polisin dahi giremediği yerler” şeklindeki mite inandıklarını biliyorduk, gerçeği yansıtmayan haberlerde Britanyalı Müslümanların beşte birinin “cihatçılara sempati” duyduğu bildiriliyordu. Bu toplumdaki Müslümanlara karşı olan ayrımcılığın sadece bir kısmı. İngiltere’deki insanların üçte birinden fazlası İslam’ın İngiliz hayat tarzına karşı bir tehdit olduğuna inanıyor.
Müslümanlara karşı ırkçı önyargılar eliyle İslamofobik duygular şekilleniyor. Gelinen noktada bugün Kovid-19 krizinin ortasında sosyal medyada bu hastalığın küresel olarak yayılmasında Müslümanları suçlayan yeni bir dezenformasyon türü ortaya çıkmakta. İşte benim ve çalışma arkadaşım Roxana Williams’ın tespit ettiği bu şaşırtıcı mitlerin beş tanesi:
1.Müslümanlar Kovid-19 virüsünün süper yayıcılarıdır.
Bazı sosyal medya kullanıcıları doğru olmayan bir şekilde Müslümanların yeni tip koronavirüsün süper yayıcıları olduğunu iddia ediyor. Bir sosyal medya kullanıcısı Shrewsbury kasabasındaki caminin hala açık olduğundan şikayet ediyor ve polisten bu sorunun üzerine gitmesini talep ediyor. Polis bu talebe karşılık olarak verdiği cevapta Shrewsbury’de herhangi bir cami bulunmadığını ifade ediyor.
Böyle yanlış varsayımlar Müslümanların virüsü yaydığı görüşüne temel oluşturuyor. Yine de Ulusal Sağlık Servisi’nin koronavirüs rehberini kontrol ettiğimizde Müslümanlar ya da diğer azınlık grupların virüsü yaydığına dair herhangi bir bilgiye rastlamıyoruz.
Doğrusu, rehberde insanlara evlerinde kalmayı, ellerini en az yirmi saniye olacak şekilde sık sık su ve sabunla yıkamayı, el dezenfektanı ya da su ve sabun kullanmanın gerekli olduğu tavsiyelerinde bulunuluyor. Elleri yıkamak Müslümanların abdest alırken her zaman yaptıkları bir şeydir. Bu bilgiler Müslümanların süper yayıcılar olamayacağını gösterir.
2.Müslümanlar camilerde gizlice namaz kılıyor ve virüsü hepimize bulaştırıyorlar
Gizli önyargıların ortaya çıktığı ve hızlı bir şekilde yayıldığı bir diğer örnek Müslümanların öteki dünyada cennete ulaşmak şeklindeki nihai amaçları için camilerde gizlice namaz kıldıkları görüşü. Bu tip bir “ötekileştirme” aşırı sağ grupların dezenformasyonlarını yaymak için harika bir zemin doğuruyor.
3. Ramazan Kovid-19 salgınını artıracak
Mübarek Ramazan ayının gelmesiyle beraber Müslümanların namaz kılmak ve birlikte iftar açmak için dışarı çıkmalarıyla Ramazan’ın virüsün yayılması için uygun bir zemin oluşturacağı şeklindeki komplo teorisi ortaya çıktı.
Doğrusu Ramazan’ın Müslümanlara öğrettiği şey ihtiyacı olanlara yardım etmenin önemidir. Örneğin benim içinde yer aldığım toplulukta insanlar virüsle ön saflarda savaşan sağlık çalışanlarına yiyecek paketleri ulaştırmak gibi diğerkamlık ifade eden sebeplerle evlerinden ayrılıyor.
4.Müslümanlar karantina kurallarına uymuyor
Müslüman topluluklarla ilgili yalan haber hikayelerinden biri de Müslümanların sosyal mesafe kurallarını ihlal ettikleri şeklinde.
Bunun en şaşırtıcı örneklerinden biri Müslümanları Londra’daki caddelerde sosyal mesafe kurallarına dikkat etmeden namaz kılarken gösteren bir twitter mesajı. Bu yalan haber hızlı bir şekilde çürütüldü zira bu fotoğraf karantina başlamadan birkaç hafta öncesine aitti.
5. Camiler hala açık
Camiler açık değil. Sinagoglar ve kiliselerin de içinde yer aldığı diğer ibadethaneler gibi camiler de Kovid-19 salgını sebebiyle kapatıldı. Yine de eski İngiliz Savunma Birliği başkanlarından Tommy Robinson gibi bazı sosyal medya kullanıcıları öyle olmadığına inanıyor.
Robinson sosyal medya sitesi Telegram’daki hesabında Birmingham Small Heath’de Müslümanları gizli bir camide namaz kılarken gösteren bir video yayınladı ve bu video 10.000 kere izlendi. West Midlands polisi yaptığı açıklamada: “Her ne kadar bu videonun Small Heath’de çekildiğini kabul etsek de ekiplerimiz durumu soruşturdu ve camiinin şu anda kapalı olduğundan emin oldular” ifadelerini kullandı.
Diğer insanların hayatını tehlikeye atmak doğrudan doğruya “hayatları korumak” şeklindeki İslami ilkeye karşıdır. Ek olarak yapılan bir araştırma siyahilerin ve etnik azınlıkların Kovid-19 salgınından daha az etkilendiğini gösteriyor.
Ne var ki, Müslüman doktorlar ve hemşireler bizlerin hayatlarını korumak için kendi hayatlarını feda etmeye devam etseler bile sosyal medya adındaki yankı odası değişmiyor, İslamofobi’nin yayılmasına öncülük ediyor.
Aşırı sağın sonunda Müslümanların bir hastalık değil, İngiliz toplumunun hayati bir parçası olduğunu kabul etmesinin zamanı geldi.