İngiltere’de iktidara gelen İşçi Partisi aşırı sağ kesimden farklı mı?

Selçuk Türkyılmaz, İngiltere'de iktidara gelen İşçi Partisi'nin, Avrupa'da yükselen sağ eğilimden büyük bir farkı olmadığını açıklıyor.

Selçuk Türkyılmaz/Yeni Şafak

İngiliz usulü aşırı sağ ve İşçi Partisi iktidarı

İngiltere’de İşçi Partisinin iktidara gelmesiyle Kıta Avrupa’sında “aşırı sağ” partilerin güçlenmesi birbirine benzeyen gelişmelerdir. İngiltere’de İşçi Partisinin siyasî çizgisi ile Avrupa’da milliyetçi partilerin görüşleri birçok bakımdan örtüşmektedir. Örneğin Hollanda’da Geert Wilders, Siyonizm ideolojisini yürekten desteklerken Keir Starmer de İsrail’e koşulsuz destek verdiğini birçok defa beyan etti.

Keir Starmer İşçi Partisinin başına geçtiği günden itibaren İsrail’in ve küresel Siyonizm’in hem Avrupa hem de İngiltere’deki propaganda çalışmalarına gönüllü olarak katıldı. Hatta Jeremy Corbyn’i devirmek için kolları sıvayarak parti içinde büyük bir temizlik hareketine girişti. Corbyn, İsrail’i işlediği suçlar dolayısıyla eleştiriyor ve Filistin taraftarlarıyla birlikte hareket etmeye çalışıyordu. Bunun bir sonucu olarak İngiltere’de İşçi Partisi saflarında Siyonizm karşıtlarına alan açılmıştı. Fakat Starmer hem Corbyn’i hem de Siyonizm karşıtlarını antisemit olmakla suçladı ve onları Yahudi karşıtı olarak gösterdi. Böylelikle sayıları çok olmamakla birlikte Siyonizm taraftarı Yahudi oylarını topladı. Fakat asıl hedefinin bu oylar olmadığı çok açıktı. Starmer’in asıl amacı İngiliz derin devletinin desteğini arkasına almaktı. İsrail’e ve Siyonizm’e koşulsuz destek vermek suretiyle İngiliz derin devletinin desteğini almak biraz çelişkili bir durum gibi gözükebilir. İngiltere her şartta İsrail’i destekliyor ve bu, onlar için bir devlet politikasıdır. Starmer seçim kampanyasını derin yapıları veya müesses nizamı temsil edenleri memnun edecek görüşler üzerine oturttu. Kampanya süresince İsrail’e ve Siyonizm’e bağlılığını her fırsatta gösterdi. Bu da onu başbakanlığa taşıdı. Doğal olarak İngiliz halkı İsrail’in bütün suçlarını bilerek destekleyen birini başbakan seçmiş oldu.

7 Ekim’den sonra İngiltere’de Filistin taraftarları İsrail’in soykırım suçunu ve İngiltere’nin İsrail’e silah desteğini protesto ederken Starmer, Siyonizm’e bağlılıktan taviz vermedi. Bu sebeple Filistin taraftarı öğrenci gruplarının eylemlerine karşı çıktı. Üniversitelerin İsrail ve Siyonizm karşıtı gösterilere müdahale etmesi yönünde tutum takındı. İsrail’in müdafaa hakkı gibi Siyonist propaganda biçimlerini devam ettirdi. Muhtemelen seçimden çok önce İngiltere İşçi Partisi içinde rakiplerine karşı mücadele başlattığında da aynı derin yapıların desteğini arkasına almıştı. Derin yapıların Corbyn’e karşı Starmer’i desteklediği anlaşılıyor. Çünkü Starmer, partide temizlik hareketini başlattığında antisemitlere ve Yahudi düşmanlarına müsamaha göstermeyeceğini ileri sürmüştü. Starmer’in yola çıktığı andan itibaren Siyonizm’e ve İsrail’e açık destek verdiği anlaşılıyor. Bu destek onun siyasetinin merkezindeydi.

Daha önce İngiltere, ABD ve İsrail arasındaki derin ilişkiyi izah ederken büyük “Yahudi” sermayedarların egemenliği üzerinde gereğinden fazla durmanın yanlış olduğunu ifade etmiştim. Bugün farklı kanallarda benzer düşüncelerin ifade edildiğini görünce derin ilişkinin üzerine gidilmesi gerektiğine inancım kuvvetlendi. Örneğin farklı kanallarda “Starmer’ın büyük şirketlerin, savaş yanlısı İngiliz müesses nizamının ve Murdoch basınının desteğini almaya yönelik bir kampanya yürüttüğü” ifade edildi. Bu çerçevede İngiliz müesses nizamını temsil eden elitlerin “savaş yanlısı ve ırkçı” oldukları yönünde çok güçlü bir kanaat oluştu. Bu ifadeler ve kanaatler Türkiye’de “aşırı Batıcı” veya İngiliz-perest elitler için kabul edilebilir olmaktan çok uzaktır. Onlar daha düne kadar Avrupa ve İngiltere’ye iman derecesinde bağlıydılar. Bu inançtan vazgeçtiklerini zannetmiyorum. İmanlarını dışa vurmak için fırsat kolluyorlar, geri plana çekilmelerinin başkaca bir sebebi de yok. Türkiye’de gerçek manada fanatizmi kimlerin temsil ettiği tartışmaya açık bir konudur. Hâlbuki “savaş yanlısı ve ırkçı elitler” çok çarpıcı bir tanımdır ve zihinleri uyaracak kadar sivri uçludur.

Başta ifade ettiğimiz gibi İngiltere’de Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisinin iktidara gelmesiyle Kıta Avrupa’sında aşırı sağın güçlenmesi arasında büyük bir fark yok. İngiltere’nin eski kolonyal politikalara yeniden ağırlık verdiği ve bundan vazgeçmeyeceği çok açık. Kıta Avrupa’sı ile arada üslup farkı olacaktır. İngilizler “aşırı sağ”ın ırkçı söylemlerini biraz daha geri plana itecektir. “Yahudi nefretine ve antisemitlerin İşçi Partisini ele geçirmesine müsamaha göstermeyecekleri” yönündeki ifadeler bunun bir göstergesidir. Geert Wilders gibi aşırı sağ temsilcilerden farkları da budur.

Yorum Analiz Haberleri

“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”
Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı artık hayal değil
Esed'in müftüsü Ahmed Hassûn şimdi ne yapıyor?
“Suriyeli mülteci” etiketi ve toplumsal imtihanımız
Suriyeli kadın devlet dairesinde gördüğü saygıdan dolayı gözyaşlarını tutamadı