Şöyle bir cümle okusanız ne düşünürdünüz? "İngiltere, Türkiye'yi ve üslendiği bölgesel misyonu yok etmek için Ergenekon'u serbest bıraktı…"
Bu bir yazı başlığı. Dean Andromidas adında bir Fransız yazar, işini gücünü bırakıp Türkiye'deki Ergenekon operasyonu üzerine kafa yormuş.
Yormakla kalmamış, Jöntürk hareketinden, o tarihteki siyasi entrikalardan, bir imparatorluğun nasıl çökertildiğinden bugünün Türkiye'sinin başına getirilmek istenen belalara kadar, her şeyi tartışmış. Sonunda şu kanaati varmış: Türkiye, bölgede tahmin edilenden çok büyüyor, güçleniyor, kendi kendine roller üsleniyor. Bu yüzden de durdurulmalı. İşte İngiltere bunu yaptı…
Ona göre;
Türkiye, İngiltere'nin Batı Asya'daki hesaplarını bozuyor. İngiliz savaş senaryolarını boşa çıkaracak barış projeleri hazırlıyor, bunlara önayak oluyor.
Ergenekon, tansiyonu yükseltmek için özellikle planlanmış bir stratejiydi. Terör ve suikastlerle, Tayyip Erdoğan hükümetinin askeri darbeyle devrilmesine zemin hazırlamaya çalıştılar.
ABD istihbaratına göre; İngiltere Erdoğan hükümetini devirmeye, bunu yapamazsa dengesini bozmaya kararlıydı. Peki Türkiye neden hedef alınıyordu:
Bölgesel bir çok merkezi konuda ciddi roller üsleniyordu. Bu roller; Sykes-Picot Anlaşması'ndan bu yana oynanan İngiliz satrancını bozacak güçte oldu. Çatışma yerine barış ve işbirliği kapıları açıyor, ekonomik gelişmeleri teşvik ediyordu.
Ona göre; Türkiye'nin öncülük ettiği bu inisiyatifler şöyleydi:
1- İsrail-Suriye arasında barış görüşmelerinin şartlarını oluşturmak. Türkiye'deki dolaylı görüşmeler.
2- İsrail-Lübnan arasında görüşme, uzlaşma ya da diyalog zeminini oluşturmaya dönük girişimler.
3- İran'ın Batı ile yaşadığı krizi yumuşatmak için Ankara'nın önerdiği yeni "kolaylaştırıcı rol" önerisi. Bu öneriyle İran-AB arasında bir güven ortamı oluşturulmak isteniyor. Hatta İran-ABD' arasında da böyle bir kapı aralanıyor.
4- 11 Eylül'de Başbakan Tayyip Erdoğan Bağdat'a gitti. İmzalanan "stratejik işbirliği" anlaşması, 1963 yılında, Alman Şansölyesi Konrad Adenauer ile Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle arasında imzalanan ittifak anlaşması ile kıyaslandı. Almanya ile Fransa arasındaki o anlaşmadan müthiş bir ortaklık doğu. Türkiye ile Irak arasındaki anlaşmadan ise önce Irak'ın entegrasyonu ardından da Türkiye-Irak ekonomik entegrasyonu doğacak….
Yazı böyle devam ediyor. İngiltere'nin Ortadoğu/İslam dünyası için yıllardır kullandığı çözme, ayrıştırma, dağıtma, çatıştırma stratejisi Türkiye'nin son zamanlarda üslendiği bölgesel rollerle tehlikeye düştü. Yazar, İngiltere Kraliçesi'nin Türkiye ziyaretini bile bu kategoride değerlendiriyor. Aynı kişinin bir başka yazısında Ergenekon oluşumunu ABD'nin derin Anglo-sakson merkezleriyle bağlantılarını irdeliyor. Yani neoconlarla…
Öyleyse; Türkiye imparatorluk stratejileriyle rekabete girmiş demektir. Yeni Ergenekonlar çıkacak demektir. Türkiye'nin uzun yürüyüşünü engellemek için ciddi girişimler olacak demektir.
Öyleyse; Türkiye'nin ABD-Rusya arasındaki krize yaklaşımını bazıları pasif bulmasın! ABD müttefiki, NATO ülkesi, AB üyesi olacak bir ülke neden Rusya'ya sertleşmezmiş! Arada kalmış! Siyaset üretemezmiş.
Bunları iddia edenler dünkü AB zirvesini izledi mi?
Almanya neden Rusya'ya açıkça karşı çıkmadı?
İtalya neden "Rusya stratejik ortağımız" dedi?
Fransa neden Rusya'ya açık tavır almıyor?
Bunları hepsi ABD müttefiki, NATO ülkeleri. Ve en önemlisi AB'nin merkez ülkeleri. Türkiye'den bile pasif tavır aldılar. Türkiye en azından Kafkasya ile ilgili bir proje önerdi. Onlar seslerini bile yükseltmedi. Neden?
Demek ki imparatorluk stratejileri çatışıyormuş. AB'den daha önemli Almanya'nın özel ilişkileriymiş. İngiltere Rusya'ya ateş püskürürken Almanya ve diğer ülkeler ortamı soğutmaya çalışıyor. Türkiye'nin yaklaşımı İngiltere ve ABD gibi değil, daha temkinli.
Demek ki, İngilizlerin Ortadoğu ve Orta Asya'daki çatışmacı tezleri artık çok da taraftar bulmuyormuş. Gürcistan'ı ateşe atanlar, dünyayı harekete geçirenler şimdilik başarısız olmuş.
Ortadoğu'da artık imparatorluk stratejileri çatışıyor. Yoksa İngiltere neden Jöntürkler'e yeniden ihtiyaç duysun! O zaman doğru yoldayız…
Yeni Şafak gazetesi