Kaynak: Al Jazeera
Tercüme: Abdulfettah İsmail Şenbaş / Haksöz-Haber
İngiltere, Salı günü Uygurların zorla çalıştırıldığından şüphe edilen malların ithalatını yasaklayan yeni kuralları açıkladığı gibi, Çin'i Uygur azınlığına karşı "barbarlığa” varan insan hakları ihlalleri ile suçladı.
Dışişleri Bakanı Dominic Raab, Pekin’in Hong Kong'daki engellemeleri nedeniyle gerilen bağları geliştirmek için çok çaba harcamayacağını sert sözlerle ifade etti: “Çin’in bu ihlalleri artık endüstriyel ölçekte.’”
Raab Parlamento'ya yaptığı konuşmasında, "bugün pratikte konuştuğumuz vasat, uluslararası toplumun önde gelen üyelerinden birinin marifetiyle hayata geçen ve başka bir çağda kalmasını umduğumuz gerçekten korkunç bir barbarlık" dedi.
"Buna karşılık vermek ise bizler için ahlaki bir görev"
Raab, Çin'in kuzeybatısındaki Sincan eyaletinde Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerine sebep olan ticari gişirimden kasten veya bilinçsizce kâr eden veya katkıda bulunan İngiliz şirketlerini kısıtlama düşüncelerini açıkça beyan etti.
Alınan bu önlemler arasında İngiltere'nin Modern Kölelik Yasası’nın, şeffaflık kurallarına uymayan işletmelere para cezaları getirilmesi, yasanın kamu sektörüne genişletilmesi ve Sincan çevresindeki ihracat kontrollerinin "acil olarak gözden geçirilmesi"nin güçlendirilmesi yer aldı.
Bu hamlenin, ciddi yatırımları tasdik eden ve Çin pazarını 27 üyeli bloğa açan Avrupa Birliği ile Çin arasında Aralık ayında yapılan ticaret anlaşmasına karşı duran bir niteliği var.
Bu anlaşma, Çin tedarik zincirlerinde zorla çalıştırma iddiaları nedeniyle eleştirilerin odağı oldu. AB ise Çin’in hırslarını dizginleme çabasında olan ABD, Avustralya ve İngiltere de dahil olmak üzere benzer fikirleri paylaştığı ülkelerden farklı bir adım attı.
İngiltere geçen yılın Ocak ayında AB'den ayrıldı ve 1 Ocak itibariyle artık kurallarına bağlı değil. Brexit'i Avrupa'nın ötesinde daha küresel odaklı bir Britanya'yı teşvik etmenin bir yolu olarak kullanmayı umuyor.
"Küresel İngiltere" stratejisi, şimdiye kadar Rusya ve Suudi Arabistan'dan Kuzey Kore'ye kadar bireylere ve gruplara yönelik kısıtlamaları reddeden insan hakları ihlallerine karşı hedeflenen yaptırımları kapsıyor.
Kanada, Sincan'dan yapılan ithalata getirilen kısıtları ilan eden İngiltere'yle aynı çizgide: "Uygurlara ve diğer etnik azınlıklara yönelik kötü muameleden derin endişe duyuyoruz".
Kanada Dışişleri Bakanı Francois-Philippe Champagne açıklamasında, “Kimse din veya etnik kökeni nedeniyle kötü muameleye maruz kalmamalıdır. İngiltere ile birlikte, Sincan'daki Uygur Müslümanlarının istismarına suç ortağı olmamak için harekete geçiyoruz" dedi.
Ottawa yönetimi zorla çalıştırma sonucu üretilen ürünleri engellemek için önlemler geliştirecek ve Kanadalı şirketlere konu hakkında tavsiyeler sunacak.
Tedarik zinciri
İngiltere ve Çin’in ilişkileri, özellikle Londra’nın Hong Kong’daki demokrasi destekçilerine yönelik baskıları kritik etmesi ve onlara vatandaşlık teklifi nedeniyle son iki yılda gittikçe donuklaştı.
Londra ayrıca, tekstil endüstrisinin dünyadaki pamuğun neredeyse dörtte birini sağlayan Sincan'dan gelen malların zorla çalıştırılarak tedarik etme konusundaki dikkatinin yetersizliğinden doğan endişelerini dile getirdi.
Raab, Parlamento üyelerine, "Birleşik Krallık'taki işletmelerin Sincan'daki toplama kamplarının sebebi olan tedarik zincirlerinin bir parçası olmasını engellemek” için harekete geçilmesi gerektiğini söyledi.
“Hükümetin, bu kamplarda meydana gelen insan hakları ihlallerine sebep olan ürünlerin her hafta alışveriş yaptığımız süpermarketlerin raflarında tüketilmeyi beklememesi gerekiyordu”.
İngiliz perakendeci Marks and Spencer, moda endüstrisinde tedarik zincirleri ile ilgili endişelerin artmasıyla, geçtiğimiz hafta Sincan'dan pamuk kullanmayacağı sözünü verdi.
Uluslararası insan hakları grupları, zorla çalıştırmanın yanı sıra zorla kısırlaştırma, işkence, sürekli denetim ve Uygur kültürüne baskı uygulandığına dair kanıtları belgeledi.
Uzmanlara göre, son yıllarda en az bir milyon Uygur, Afganistan ve Pakistan ile sınır komşusu olan Çin'in siyasi “ıslah kamplarında” gözaltına alındı.
Pekin, Müslüman kitleyle ilişkilendirdiği bir dizi saldırının ardından "İslamcı radikalizm" olarak gördüğü tehdide karşı koymak için mesleki eğitim merkezleri işlettiğini söyleyerek bu suçlamaları reddetti.