İngilizlerin, Cumhuriyet elitleriyle nasıl bir ilişkisi vardı?

Mustafa Armağan, İngilizlerle savaşan bir neslin Cumhuriyet'in ilanından sonra eğlence merasimlerinde İngilizlerle nasıl bir araya geldiğini izah ediyor.

Mustafa Armağan / Yeni Akit

Çanakkale’yi geçemeyen İngiliz filosu 1929’da İstanbul’a neden gelmişti?

Yakın tarihimizde devletsiz bir dönemimiz vardır desem hangi yıllara rastladığını tahmin edebilen çıkar mı acaba? Zira 3 Kasım 1922’den 29 Ekim 1923’e kadar geçen 361 gün süreyle herhangi bir devlete sahip değildik.

3 Kasım’da TBMM çıkardığı kararla iki gün önce saltanatını kaldırdığı Osmanlı Devleti’nin “münkariz olmuş” yani tarihe karışmış olduğunu beyan etmişti. 

Osmanlı Devleti tarihe karışmıştı ve devlet kuramıyorduk. Lozan’a devlet tapusu almak için gidecektik. Hem devleti yıkmak kolaydı ama İngiliz izni olmadan kurmak mümkün değildi.

Devletsiz bir hükümetle yönetildiğimiz bu fetret devrindedir ki Lozan’da Temmuz ayına kadar müzakere edecek ve emperyalist devletlerle barış antlaşması imzalanıncaya kadar devletin tapusunu alamayacaktık. 

Lozan imzalanmıştı ama devletin en büyük şehrine Türk askeri ancak Cumhuriyetin ilanından 23 gün önce girebilecekti. İşgalcilerin 2 Ekim’de törenle ayrıldığı İstanbul’a Mehmetçik ancak 4 gün sonra girebilecekti. 

Hiç aklınıza geldi mi 4 gün boyunca neden beklendiği? 

İngilizlerle yaptığımız anlaşmada bu şartı onlar koşmuştu da ondan. Ancak Ankara’dan hareket edecek birliklerimiz girebilecekti İstanbul’a. En önemlisi, trenle gelemeyecek, atlı birliklerle yürüyerek 6 Ekim’de girebileceklerdi. Bursa ve Kocaeli gibi daha yakındaki birliklerimizin İstanbul’a girmesi yasaktı. Son işgal gemisi Arabic Çanakkale boğazından çıkıp da telsizle “Ok hareket edebilirsiniz” demeden Ankara’daki birlikler harekete geçemeyecekti. 

Ancak bu şaşırtıcı senaryo çerçevesinde İngiltere’nin Anadolu’da yeni devletin teşekkülüne nasıl razı olduğuna dair bazı ipuçlarını yakalayabiliriz.

Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktığında 300 askerlik bir İngiliz birliğinin mevcut olduğunu artık Kemalist tarihçiler bile dile getirmeye başladı. Kuşkusuz bu da bir ilerleme.

Nutuk’ta da geçer. Eylül 1919’da General Sally Flood’un Ali Fuad Cebesoy’a sorduğu “Birliklerimizi Eskişehir’den Samsun’a çekmemizin sakıncası var mı?” sorusuna verdiğimiz “Tabii ki çekebilirsiniz” cevabı dikkat çekicidir.

Ankara Valisi Yahya Galip’in 1938 Aralık’ında Cumhuriyet gazetesine anlattığı gibi Ankara’ya gelen Mustafa Kemal’i selamlayanlar arasında İngiliz askerleri de vardı (hatta fotoğraf çekmeleri için poz bile vermiş). TBMM binasında ise Fransız işgal komutanı kalıyordu. TBMM açılmadan 1 ay önce verilen emirle her iki birlik de İstanbul’a çekilecekti.

Bu süreç İstanbul’un boşaltılmasından önce verilen garden party ile noktalandı. Mutluydu İngiliz subay ve askerleri. Ana vatanlarına dönüyorlardı çünkü. 

TC’nin kuruluşunda İngiltere’nin rolü malum sebeplerle yeterince vurgulanmaz. Biliyoruz ki 1923 şartlarında İngiltere’nin rıza göstermediği bir devletin kurulması imkânsızdı. Hele bu devlet İngiliz çıkarları için hayatî önemde olan Ortadoğu coğrafyasında ise. 

İşte TC’nin kuruluşunun üzerinden 6 yıl bile geçmemişken bir İngiliz filosunun İstanbul’a gelip günlerce kalması ve komutanı Amiral Field’ın Ankara’ya gidip Çankaya Köşkü’nde ağırlanması hiç kuşkusuz devrin süper gücüyle iyi geçinme politikasının uzantısıydı.

“Türkiye, İngilizleri İstanbul’dan kovuşundan on yıl bile geçmeden İngiliz donanmasını İstanbul’da sevinçle karşılamaya hazırlanıyor” yorumunu yapan Sosyalist Yalçın Küçük haklı olarak Kemalist tarihçiler 2. Dünya Savaşı’nın ardından Missouri zırhlısının İstanbul’u ziyaretini yazar da 1929’daki İngiliz filosunun ziyaretini yazmaz diye batırır iğneyi (Türkiye Üzerine Tezler, 2, 1987, s. 201-2).   

İngilizler 14 yıl önce Çanakkale boğazından geçirmediğimiz Queen Elizabeth zırhlısı başta olmak üzere uçak gemili bir filoyla İstanbul’a geliyor, doyuncaya kadar eğleniyordu. Nitekim 14 Ekim 1929 tarihli Akşam gazetesinde aşağıdaki haberi okuyordu Türkiye:

“Dün İngiliz sefaretinde Amiral Field cenapları ve maiyeti zabitanı şerefine bir ziyafet ve bunu müteakip de bir balo verilmiştir. Baloya vali ve şehremini Muhiddin Bey, Kolordu Kumandanı Pertev Paşa, birçok mebuslar, erkân-ı askeriye ve bahriye, gazeteciler, şehrimizin kibar aileleri ve İngiliz tebası davet edilmiştir. Balo sabaha kadar devam etmiştir.”

Sadece “kibar aileler” çağrılmıştı ve partiyi düzenleyen partinin isminde Halk Partisi yazıyordu. 

Hem halk kimdi ki İngilizin karşısına çıkarılsın?

Yorum Analiz Haberleri

Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!
“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?