KARAR / Elif Çakır
“İnfaz Yasası Adalet Komisyonu’na Çekilmelidir”
Başlığa çektiğim bu ifadeler, bugünkü ceza kanunumuzun önde gelen mimarlarından, ülkemizin saygın hukuk bilginlerinden Prof. Dr. İzzet Özgenç hocamıza ait.
İnfaz kanunu içerdiği bütün adaletsiz, çelişkili ve AYM’den dönecek kusurlarına rağmen Meclis’te kabul edilecek. Siz bu satırları okuduğunuzda Meclis’ten geçmediyse bile bu gece kabul edilecektir. Çünkü bizde milletvekillerinin çoğu kez maalesef parti liderlerinin emirlerine göre hareket ettikleri bir gerçektir.
İnfaz düzenlemesine ilişkin yapılan hiçbir eleştiri dikkate alınmadı. Hadi CHP düşmanlaştırıldı, nehrin öteki kıyısına atıldı! İYİ Parti’nin söylediklerine kulak asılmıyor! HDP’nin alnına terör örgütünün uzantısı etiketi vuruldu!
Saadet Partisi de düşman kategorisine alındı… Ahmet Davutoğlu liderliğindeki Gelecek Partisi’nin, Ali Babacan liderliğindeki DEVA Partisi’nin uyarıları da dikkate alınmıyor, çünkü onlara da düşman gibi bakılıyor.
Bu durumda “İyi de herkes mi kötü, hepsi mi meseleyi çarpıtıyor, hiçbiri mi doğruyu söylemiyor, AK Parti’ye yanlış yapıyorsun diyene, daha ne dediğine bakılmadan cepheden düşman yaftasının vurulmasında bir tuhaflık yok mu?” sorusunu da sormayalım.
Peki en azından ceza hukukçularının uyarıları, önerileri dikkate alınmalı değil miydi? Maalesef günlerdir “tasarı şu andaki biçimiyle yasalaşırsa büyük açmazlar yaratır” uyarısında bulunan hukukçularımıza da kulak verilmedi. Hatta hazırlanan bilimsel raporlar da dikkate alınmamış.
Yok mu burada bir tuhaflık?
***
Ceza hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer verdiği bir mülakatta Prof. Dr. İzzet Özgenç ve Prof. Dr. Mahmut Koca ile birlikte infaz paketine ilişkin 15 sayfalık bir değerlendirme raporu hazırladıklarını ve yetkililere gönderdiklerini açıklamıştı.
Raporu okudum. Notlar aldım. Raporda infaz yasası çıktığında şu durumda olanların tahliye edileceği yazılmış: “İnsan ticareti, göçmen kaçakçılığı, neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama, kasten yaralama sonucu ölüme neden olma, yağma (gasp), hırsızlık, rüşvet, zimmet, irtikap vb. gibi oldukça ağır cezaları gerektiren suçlardan mahkum olanlar, mahkum oldukları cezanın yarısını infaz kurumunda çekecek iken; bir kadına söz atan veya cinsel amaçlı olarak saçını okşayan ya da bir kimsenin kişisel verilerini kaydeden yahut başkasıyla yaptığı telefon konuşmasının içeriğini diğerinin rızası olmaksızın ifşa eden kişiler mahkum oldukları cezanın üçte ikisini infaz kurumunda çekecektir.”
Çelişkiyi görüyor musunuz? Çelişkiyi anlamak için hukukçu olmaya gerek bile yok. Durum gayet açık.
Aldığım notlarla birlikte hukuk bilginlerimizden Prof. Dr. İzzet Özgenç hocamızı aradım ve İnfaz yasası sorununu konuştum… Sayın Özgenç bugünkü ceza kanunumuzun önde gelen mimarlarındandır.
***
Sayın Özgenç evvela Türkiye’nin böyle değil ama sistem tutarlığı olan adil bir infaz yasasına ihtiyacının olduğunu anlattı. Çarpıcı örnekler verdi. Şöyle dedi:
“Nüfus itibarıyla göz önünde bulundurulabilecek örnek ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’deki ceza infaz kurumları, gerek kapasitesi gerek doluluğu itibarıyla, kötü durumdadır.
Bu konuda en kötü durumda olan ülke ABD’dir. Nüfus itibarıyla her 100 bin kişiden 655’i ceza infaz kurumundadır. İkinci ülke Rusya’dır. Rusya’da nüfusun her 100 bin kişisinden 359’u ceza infaz kurumundadır. Türkiye’de ise, nüfusun her 100 bin kişiden 344’ü ceza infaz kurumundadır, her 141 kişiden birisi cezaevindedir.
İki iyi örnek ülke söyleyeyim. Birincisi Japonya’dır. Japonya’da nüfusun her 100 bin kişisinden 39’u ceza infaz kurumundadır. İkinci iyi örnek ise Almanya’dır. Almanya’da nüfusun her 100 bin kişisinden 77’si ceza infaz kurumundadır. Almanya’da ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların yüzde yirmi dördünü yabancıların oluşturduğuna da dikkat çekmek isterim.”
Türkiye’nin kapasitesine göre objektif ve adil bir yasa hazırlanmasını gerektiğini anlatan Özgenç “Türkiye’de halen ceza infaz kurumlarında 295.167 olan kişi sayısını acilen 100 bin civarlarına çekmek gerekir. Bu yönde kanuni düzenleme yapılmasına acil ihtiyaç bulunmaktadır” dedi.
Adil bir infaz indirimi düzenlemesinin nasıl olması gerektiği konusunu şu örnekle anlattı:
“İnfaz sisteminin oluşturulmasında, suçtan ziyade suçluyu, suçlunun oluşturduğu tehlikeyi göz önünde bulundurmak gerekir. Oysa söz konusu Kanun teklifinde sadece suç göz önünde bulundurularak koşullu salıverme düzenlemesi yapılmıştır.”
Bunun için Cumhurbaşkanı’na akademik rapordan başka bir de bilgi notu göndermiş:
“Bu sürece müdahil olabilseydik daha farklı, bugün böyle tartışılan, çelişkilerle dolu, adaletsiz bir metin ortaya çıkmazdı. Daha farklı bir metin çıkardı. Adalet Komisyonu’na dahil olalım, alt bir komisyon oluşturalım ve çalışalım diye bilgi notu yazıp gönderdim. Bakın Adalet Komisyonu’ndan bir gecede geçti metin. TBMM’de iki gündür tartışılıyor daha maddelere geçilemedi. Uzun sürmesi gereken komisyon çalışmalarıdır.”
Meclis’teki tasarının yanlışlarla dolu olduğunu söyleyen Özgenç şöyle diyor:
“Kanunlaşacak olan infaz düzenlemesi denetimli serbestlik ile dışarıda olanları dahi denetimsiz hale getiriyor. Dışarı çıkacaklarla ilgili de denetimli serbestlik tedbirleri uygulanmıyor. Bakın dışarı çıkartılacak olan bu insanlar geliri olan, sağlıklı aile yapısına sahip insanlar değil. Bunlar kısa sürede suç işleyip devletin kapısına yeniden gelecekler.”
Tasarının Genel Kurulda Komisyona çekilmesi gerektiğini, komisyonda yeniden adil ve tutarlı bir şekilde hazırlanması gerektiğini söyleyen Özgenç’in sözleri şöyle:
“Bu paketin Adalet Komisyonu’na geri çekilmesi lazımdır. Adalet Komisyonu’na çeksinler, ilgili akademisyenleri çağırsınlar, yeniden bir komisyon oluşturulsun ve hukuki zeminde paketin yeniden düzenlemesini yapalım. İnfaz yasasında yaptığımız değişiklikler, düzenlemeler yeni sorunları ortaya çıkartmamalı, mevcut sorunları gidermelidir.”
Peki, mevcut haliyle yasalaşırsa, AYM’den dönebilir mi? Akademik raporda bu ihtimalin olduğu belirtiliyor. Özgenç bu soruma şu cevabı verdi:
“AYM’den döner mi, AYM’nin her zaman hukuk hassasiyetiyle hareket etmediği ortada. Siyasi mülahazalarla verdiği kararlarda olmuştur. Mesele AYM’den dönerminin çok daha ötesinde bir öneme sahiptir. AYM’nin siyasi mülahazalarla verdiği hukuki mülahazalarla vermediği iki karar vardır. Birincisi 8 Ekim 1991 tarihli 91/34 nolu karardır. İkincisi 28 Haziran 2002 tarihli 2002/51 sayılı karardır.”
***
Sayın hocamızın söyledikleri bunlar. Umarım yasa geçmemiş olur, umarım iş işten geçmeden Sayın Özgenç’in söyledikleri dikkate alınır. Paket Adalet Komisyonuna çekilir. Siyaset önce cezaevlerini doldurdu, şimdi virüs sebebiyle “mesafe” yaratmak için biraz boşaltma telaşıyla bu kez de çelişkilerle dolu bir infaz yasası hazırladı… Böyle geçerse AYM ne yapar? AYM iptaller yapsa bile nasıl bir tablo ortaya çıkar.
İşte Türkiye’nin hukuk tablosundan bir bölüm!