Müfessirlerin yaygın kanaati, bir bütün olarak inen ilk inen surenin Fatiha, ilk inen ayetlerin ise Alak suresinin ilk beş ayeti olduğu yönündedir. Bu yazıda söz konusu beş ayet ele alınacaktır.
Kur’an, okuma ile Allah arasında bir irtibat kurar. Şerrinden korunmak için şirk, isyan, zulüm vs. içerikli metinlerin okunması hariç Allah’ın rızasını gözetmeyen okumalar, teşvik edilen okuma kapsamında değildir. Yaratanın rızasına uygun olmayan okumalar, insanı cahiliye mensubu olmaktan çıkarmaz: “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (Alak, 96: 1). Bu emir, Resulullah’ın daha önce yazılı bir metni okumadığını akla getirmektedir. Bu emirden kastedilen şey, Allah’ın yarattıklarını okumak yani onlar üzerine kafa yorup onların boşuna yaratılmadığını keşfetme çabası içinde olmaktır, denebilir. Böyle değil de kastedilen şey, vahyin okunması ise bu emirden önce henüz okunacak vahiy inmediğinden daha sonra ona okunacak ayetlere dikkat çekilmiş olur. Okuma ezbere de olabilir ki bu emirden, ezbere okunmanın kastedilmiş olma ihtimali daha yüksektir. Yani “oku” emriyle okuma bilmeyen Resul’e (s), verilen vahyi Allah’ın adıyla ezbere okuması istenmektedir. Bu ayette, Allah’ın ne yarattığı belirtilmemiştir. Bu durumda söz konusu fiil, yaratılmış olan ne varsa hepsini Allah’ın yarattığına işaret etmiş olur. Biri genel (Alak, 96: 1) diğeri de özel (Alak, 96: 2) iki kez yaratma fiilinin peş peşe getirilmesi, O’nun yaratma niteliğini iyice ön plana çıkarmaktadır. Yaratan, ibadet edilmeyi hak edendir. Her şeyi Allah yarattığına göre ilahlık iddiasında bulunan herkes, haktan sapmış demektir. Ayrıca, okumanın Allah ile irtibatının kurulması için ayetler üzerinde düşünmek zorunludur. Aksi takdirde doğru yolu bulma konusunda, ayetlerden beklenen fayda sağlanamaz.
İlk ayette her varlığın Allah tarafından yaratılmasından söz edildikten sonra, insanın yaratılmasından söz edilmektedir. Bu durumda insanın yaratılmasına özel bir değer atfedilmiş olmaktadır: “O, insanı bir alekadan yarattı.” (Alak, 96: 2). Ayetteki “aleka”, döllenmiş insan yumurtasının (embriyo) rahim duvarına tutunmuş halidir. İlk insanı topraktan yaratmasının ardından Allah, sonraki nesillerin karı-koca ilişkisi ile devam etmesini dilemiştir. Son peygambere gönderilen vahyin hemen ikinci ayetinde, iradeli varlıklardan biri olan insandan söz edilmesi, ona verilen değeri gösterir; ancak bu varlık değersiz bir sudan (Secde, 32: 8) yaratıldığını unutmamalıdır. Aksi takdirde azar, nankör olur.
İlk ayette olduğu gibi tekrar “Oku!” emrinde bulunulması, ikincisinin teyidi olabileceği gibi “Nasıl kendin için okuman istendiyse onu diğer insanlara da oku, onlar da hakikatten haberdar olsun.” anlamında da olabilir: “Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.” (Alak, 96: 3). Risaletin ilk yıllarında, baskılar nedeniyle gizli tebliğ döneminin varlığı görüşü doğru kabul edilirse bu duyurma anlamındaki ikinci “Oku!” emri, birebir görüşmeler şeklinde olmuştur, denebilir. Allah, ikramda bulunanların en iyisidir. İnsanın yaptığı iyiliklerin hiçbirisinin ortaya çıkmadığı bir dönemde (bebeklik, çocukluk evreleri), verilen nimetlerden sadece beş duyu organı bile Allah’ın, insana ne kadar cömertlikte bulunduğunun kanıtıdır.
İki tane “oku” emriyle birlikte düşünüldüğünde okuma ve yazma teşvikinin, vahyin inişiyle beraber gündeme geldiği söylenebilir: “O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.” (Alak, 96: 4). Zaten Arapların yazılı kültüründe ve Arap dilinin gelişiminde İslam’ın yeri tartışmasızdır. Allah’ın yazmayı öğretmesinden kastedilen şey, insanlara yazma yoluyla bilgiyi yaygınlaştırma eğilimi ve yeteneği vermesi anlamındadır. Okuma yazma bilmeyen son peygamber, iki “oku” emrine ve kalemle yazmanın önemine muhatap olup daha sonraları okuma yazma öğrenmiş olabilir mi? Evet, ayetlerde onu okuma yazma öğrenmekten alıkoyacak bir yasak yoktur.
Bilginin kaynağı Allah olduğuna göre her şeyi bilen de O’dur: “İnsana bilmediği şeyleri öğretti.” (Alak, 96: 5). Bu ayetteki öğretilen şeyler, vahiy yoluyla öğretilenler olabileceği gibi Allah’ın verdiği kapasite sonucu insanî çabalarla elde edilen bilgiler de olabilir. Sonuçta ikinci tür bilgi, her yaratılan varlığa bahşedilmiş bir nimet değildir.
Görüldüğü gibi ilk inen beş ayette, Allah’ı göz ardı etmeksizin bir okuma (vahyi okuma, aktarma, evrendeki ayetler üzerine düşünme vs.) ve yazma etkinliği teşvik edilmekte, insanın evrendeki değerine dair bir imada bulunulmakta ve Allah’ın kullarına ikramından söz edilmektedir.