Tokat’ta görev yaptığım yıllarda, üyesi olduğum İl İnsan Hakları Kurulu’na bir ihbar gelmişti. Bir gazetede “Tokat’ta iki devrimci katledildi” şeklinde bir haber yer almıştı ve bunun araştırılması isteniyordu.
Habere göre, iki kişi güvenlik güçleri tarafından şehirlerarası otobüsten indirilip götürülmüştü. Kurula düşen, elbette böylesine vahim bir iddiayı araştırmaktı.
Ancak şaşırtıcı biçimde, ben ve baro başkanı dışında hiçbir üye, bu ihbarın araştırılmasını istemedi. Kurulu ikna için kendimi ne kadar paraladıysam da başaramadım ve öneri bilmem kaça karşı 2 oyla reddedildi.
Karşı oy veren bir arkadaşa teessüflerimi bildirdiğimde, “Berat Bey, kurulun değerli zamanını böyle mesnetsiz iddialarla harcamak istemedim” demişti. Kurulun “değerli” dediği zamanlarda ise biz rutin olarak ayda bir toplanıp, çoğu kez başvuru yokluğu nedeniyle dağılıyorduk. Çünkü insan hakları ihlallerinin başlıca sorumlusunun devlet olduğu bir ülkede, mağdurlar devletin bir kurumuna başvurmaya lüzum görmüyorlardı.
Sonra, dehşet içinde fark ettim ki, onlar bu iddianın gerçek olduğuna inanmadıkları için değil, tam tersine, inandıkları için araştırılmasını istemiyorlardı.
***
Her konuda zikzak çizen CHP yönetimi, bir konuda tutarlı davranıyor: Ergenekon Avukatlığında.
Aylar önce Yalçın Küçük, Ergenekon sanıklarının adaylığından söz ettiğinde çoğuna “uçuk bir plan” gibi gelmişti, ama değilmiş. Bir Cihaner eksikti, o da CHP ile YSK arasındaki “paslaşmayla” tamamlandı.
Sakın “masumiyet karinesi” demeyin. Çünkü partiler her “masumu” aday göstermiyor. İdeolojik bir tercih bu ve açıkçası bazı partiler bazı sanıklarla birlikte anılmaktan çekinmezken, bazısına da uzak duruyor. Mesela CHP ve MHP’nin KCK sanıklarını aday gösterdiğini tahayyül edebiliyor musunuz? Onların adaylığı söz konusu olsaydı, aynı “karine” dile getirilir miydi?
Açık ki bazı davalar ve bazı suçlamalar bazı partileri dehşete düşürmüyor. Tersine, o suçun sanıkları bir tür kahraman olarak görülüyor, onlara sahip çıkılıyor.
CHP’nin Ergenekon tutuklularını aday göstermesinin nasıl bir ilişkinin ürünü olduğunu bilmiyorum. Baykal’ı deviren tezgah aydınlatılmadıkça, CHP’yi dizayn eden odak veya irade açığa çıkarılmadıkça da hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
“CHP tabanı böyle istemiş” diyorlar. Ergenekon sanıklarının “trajedisinin” tabanın çok da umurunda olduğunu sanmıyorum. Özellikle de yıllarını vererek partilerini bir yerlere getirmek için çalışan teşkilatların “özverisine” inanmak gülünç olur.
***
Peki CHP seçmeni bu adaylara oy verir mi?
Verir. Çünkü bir kısım seçmen, Doğan Medyasının Ergenekon Davasını itibarsızlaştırmak için ilk günden beri yaptığı sistematik dezenformasyona inanabilir.
Ama CHP yönetimi bu ülkede neyin ne olduğunu pekala bilir. Hatta bu kanlı çarkın nasıl döndüğünü en iyi CHP bilir.
Öyleyse yaşananları nasıl açıklamalı?
Acaba Ergenekon sanıklarının, kendilerine isnat edilen suçların binde birini dahi işlemiş olmaları ihtimali CHP’yi dehşete düşürmüyor mu? Yoksa onları korumalarının nedeni, tam da böyle bir suçu işlemiş olabileceklerine dair derindeki kanaat mi?
Tokat’takiler, başlarına dert almaktan korktukları için inanmamışlardı.
Ya CHP?..
STAR