“İmar Barışı” mı, Kentlerin Barbarlara, Zorbalara Teslim Edilmesi mi?

Yazısında hükümetin “imar barışı” düzenlemesini eleştiren Nihal Bengisu Karaca, “İmar barışı denilen ama esasında kentlerin barbarlara, zorbalara teslim edilmesini tescil eden bu düzenlemeden vazgeçilmeli.” diyor.

Nihal Bengisu Karaca’nın Habertürk’teki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (2 Mayıs 2018) yazısını ilginize sunuyoruz:

İmar Barışı Değil Barbarların Galibiyeti!

SİYASET 24 Haziran’a çekilen seçimlere kilitlendi, kim aday olacak kim olmayacaktan başka bir şey konuşulmaz oldu. Bu arada burnumuzun dibinde hayatımızı çok daha fazla ilgilendiren, kente karşı ağır suçlar işleyenleri ödüllendirirken yasalara uyan kişilere “enayi” damgası vuran çok yanlış bir iş oluyor, kimse dönüp bakmıyor. Daha doğrusu sadece tezahürat yapmak için dönüp bakıyorlar. Bu işin adı “imar barışı”.

Birkaç gündür Habertürk Gazetesi’nin manşetten de verdiği imar barışı haberlerini okuyorum. Yapılacak işle, olayı estetize etmeye çalışan yetkililerin açıklamaları arasındaki makas açıklığı dehşet boyutta. Zira yere göğe sığdırılamayan “barışın” özeti şu: Kaçak yapıların sahipleri bina maliyetinin yüzde 3’ü oranında bir bedel ödemek suretiyle alacakları“yapı kayıt belgesi” ile aklanmış olacaklar. Hazine arazisi üzerinde, kaçak olarak yapılan yapıların alım satımı yasallık kazanacak. Yıkım kararları ve idari para cezaları iptal edilecek. Devlet kaynak temin etmiş olacak. Yapılan hesaplamalara göre tüm yapılar için başvuruda bulunulması durumunda 38.1 milyar lira gelir elde edilecek. Bu binaların yüzde 80’inin kat mülkiyetine geçmesi halinde ilave olarak 30.5 milyar lira daha gelir sağlanacak. Elde edilecek gelir, Türkiye genelinde deprem riski bulunan 7 milyon binanın dönüşümünde kullanılacak.

Yani şahane fikir, her şey güzel olacak, ver mehteri! Ver ver. Çünkü konunun ülkemizin bağımsızlığının korunmasıyla bile ilgisi varmış. Çevre ve Şehircilik Bakanı’mız şöyle diyor: “Felaket kapıda. Muş’tan başlayıp Adalar’a uzanan kopkoyu bir Kuzey Anadolu Fay Hattı var. İşte bu bütçe oluştuğunda kentsel dönüşüme hızla girip her tarafı tertemiz yapacağız. İstanbul’daki 800 bin riskli binanın yarısı yıkılsa ne bağımsızlık kalır ne başka bir şey.”

VATANDAŞLA MUTABAKAT

Elbette ülkede müteahhitlerin hırsları nedeniyle tapusunu alamayan mağdurlar da var. 4 kat izinli binaya 5. katı çıkan proje sahibi yüzünden o dört katın tapusu da çıkmıyor sözgelimi. Ancak bu tür hak sahibi mağdurları kollamanın başka bir yolu bulunamaz mıydı? Zira Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri de biliyor ki şehre karşı, şehir sakinlerine karşı, doğaya karşı suç işlemeyi âdet haline getirenleri sürekli olarak affettiğinizde sorunlar baş edilemeyecek boyuta geliyor. Bunu da en iyi sizin elinizdeki veriler ispatlıyor. Ne diyorsunuz mesela: “Türkiye’deki 26 milyon bağımsız bölümün yüzde 60’ı kaçak.” Nasıl olmasın? Nasılsa devlet bir gün kaçak yapıları aklar diye düşünenleri haklı çıkarırsanız kaçak yapının sonu gelir mi?

İmar barışının en kötü yanı; devletine, kentine, belediyesine, çevresine ve en başta da yasalara saygılı davrananları aptal yerine koyması. “Ne alakası var?” demeden önce, aynı büyüklükte iki parsel hayal edin. İkisinin de en fazla 200 metrekarelik daire yapmak için izni olsun. Parsellerden birinin sahibi kurallara uysun, diğeri 200 metrekarelik sınırı üç kez aşarak üç daire daha yapmış olsun. Bunları satsın, kiralasın ve haksız kazanç elde etsin. İmar barışından sonra bu ahlaksızın haksız kazancı yanına kâr kalıyor. Yasalara uyan, işini düzgün yapan, belediyelerin prosedürleriyle uğraşan, taşma var diye bütün bahçe duvarını yıkıp yeniden yapan, vergisini ödeyen ise ettiği zararla baş başa! Neden? Çünkü devlet kaynak temin edecek.

Hatırlatmak lazım: Kaynak bulmak için şehre karşı işlenen suçları affedemezsin. Yasalara uyan vatandaş aleyhine eşitsizlik yaratamazsın. Devleti devlet yapan meşruiyetin arkasında vatandaşıyla yaptığı mutabakata, anlaşmaya uygun davranacağı varsayımı vardır. İyi vatandaşlar, günün sonunda kötülerin, işgalcilerin, yasaları delerek rant temin edenlerin kazançlı çıktığını; devletin dönüp dönüp onları affettiğini, mazur gördüğünü anladıkları zaman yasalara uymayı bırakırlar. Ne küresel emperyalizm, ne AB’ye alınmamak, ne ekonomik kriz... İnanın bana, bir ülke için, bir devlet için bundan daha büyük bir tehdit yoktur.

İmar barışı denilen ama esasında kentlerin barbarlara, zorbalara teslim edilmesini tescil eden bu düzenlemeden vazgeçilmeli.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!