Ersin Çelik / Yeni Şafak
Baba-oğul tiyatrosu bitti: Değişim kavgası kapıda
Seçimler bitti. Erdoğan, siyasi hayatının en büyük zaferini elde etti. Sandıktan çıkan sonucu, Erdoğan’ın sıradan seçim başarısı olarak değerlendirip, 28 Mayıs’ı geride bırakamayız. Siyasette yensen de yenilsen de yeniden başlamak zorundasın. Yoksa ya kaybedersin ya da kazanamazsın. Ancak 28 Mayıs, Türk siyasetinde dengeleri değiştirecek, taşları yerinden söküp atacak sonuçlar doğurdu.
Muhalefetin, “değişim” üzerine kurduğu seçim kampanyası, Erdoğan’ın zaferi ile farklı bir anlam kazandı. Erdoğan’ın karşısında konuşlanan liderler ve partileri değişim sloganlarıyla baş başa kaldılar şimdi. Değişim kaçınılmaz görünüyor.
Akıllara hemen Erdoğan’ın ilk büyük zaferi olan 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra yaşanan tasfiye süreci gelecektir. Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve Devlet Bahçeli seçimin ertesi günü değişim süreçlerini bizzat kendilerini başlatmıştı. Bu liderler arasından bir tek Devlet Bahçeli geri dönme iradesini gösterdi ve bugünkü tablonun ortaklarından oldu.
Şüphesiz 3 Kasım’ın gizli mimarı ve “tasfiyecisi”, kurduğu Genç Parti ile 7,3 oy alarak üç partiyi baraj altında bırakan Cem Uzan’dı. Ancak Uzan da tüm popülaritesine rağmen siyasette tutunamadı. Bir sonraki seçimlerde oyları eridi. Çünkü “kaybedenler” tarafında siyaset yapmayı seçti.
Ancak 2002 ile 2023 seçimlerinin kazananı Erdoğan olsa da 2002’deki partilere muhalefet bloku diyemeyiz. Hiçbir parti ve lideri Erdoğan karşısında konuşlanmamıştı. Baraj altında kalan beş partinin de birinci parti olma iddiası vardı. Bu nedenle de değişim 2002’deki gibi kendiliğinden olmayacak gibi.
Bugün bir ya da daha fazla partinin değil de ittifakın yenilgisi söz konusu. Ancak Millet İttifakı’nı oluşturan partileri bağlamayan bir sonuç da var. Erdoğan’ı devirmek için CHP’nin etrafında toplanan ufak partiler, genel seçimde elde ettikleri vekilleri kazanç hanelerine yazdırdılar zaten. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmenin faturası ise doğal olarak Kemal Kılıçdaroğlu’na kesilecektir. Yani değişimin merkezinin CHP olması kaçınılmaz. İYİ Parti’de de bir değişim bekleniyor. Meral Akşener her ne kadar “Kılıçdaroğlu ile kazanamayız, kazanacak aday çıkarmalıyız” öngörüsü ile haklı çıksa da kaybeden büyük ortak olmaktan kurtulamadı. Zaten daha 28 Mayıs seçimleri olmadan İYİ Parti’deki değişim sürecini kendi elleriyle başlattı. Haziran’ın 26’sında yapılacak kongrede aday olmayacağı söyleniyor.
CHP’de beklenen değişim ise sancılı olacak. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a karşı kaybettiği 12. seçimden sonra çıkıp, kazanmış lider edasıyla konuştu. Mücadeleyi bırakmayacağı mesajını verdi. Yani yüzde 47,8 almış biri olarak, “Mücadele etmeye devam edeceğim” dedi. Ancak bu sözleri daha çok partisine yönelik olarak algılandı.
Kılıçdaroğlu “asıl rakibinin” kim olduğunu bilerek konuştu aslında. İlk turdan hemen sonra 15 Mayıs günü yaptığı “buradayım” açıklaması da CHP’ye yönelikti. Mesajı da yerine ulaştı ve 29 Mayıs sabahı Ekrem İmamoğlu’ndan beklenen hamle geldi.
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmaması için çok fazla efor sarf eden, kulisler yapan, lobiler oluşturan, son güne kadar imalı açıklamaları ile ilân edilmeyi bekleyen Ekrem İmamoğlu’nun “B Planı” CHP Genel Başkanı olmaktı. İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı gösterilmese de, “yardımcısı” sıfatıyla ortaya koyacağı çalışmanın bu yolu kendisine açacağını düşündü. Bu yüzden de seçim sürecinde Türkiye’nin birçok şehrinde 100’den fazla halk buluşması yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilseydi işi kolay olacaktı. CHP Genel Başkanlığı’nı da muhtemelen Kemal Bey ilân edecekti.
Ancak artık azılı rakipler var… İki ismin de seçim sürecinde tabanı motive etmek için oynadığı baba-oğul oyunu bitti.
Ekrem İmamoğlu, 29 Mayıs sabahı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adını anmadan bir manifesto yayınladı. “Her şey yeniden başlıyor. Unutmayın değişmeyen tek şey değişimdir. Her sahada, her ortamda değişim” sözleri, İmamoğlu’nun CHP içinde başlatacağı değişim hareketinin güçlü sinyali olarak kayıtlara geçti bile.
Ekrem İmamoğlu, seçim hezimetinin sabahında herkes uyurken yayınladı o videoyu. Çalışılmış bir metni okudu aslında. Kendisi de yenildi ancak üzerine hiç toz kondurmadı. Çünkü “bugün” için çok çalıştığını göstermesi gerekiyordu.
Birinci turun bitiminden itibaren CHP ve İBB kulislerinde çok sayıda senaryo dolaşıyor. Ekrem İmamoğlu’nun yeniden İBB Başkanı olmak istemediği, birçok sebepten dolayı İstanbul’dan kurtulmak istediği çok fazla konuşuluyor.
İmamoğlu’nun neler yapabileceğine dair olasılıklar şöyle:
1- İlk hedefi, CHP’de değişim hareketi başlatmak ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu tasfiye ederek CHP Genel Başkanı olmak.
2- Kemal Kılıçdaroğlu koltuğunda kalma kararlılığı gösterirse, Meral Akşener’i ikna edip İYİ Parti’nin başına geçmeyi gündemine alabilir.
3- Mansur Yavaş ve diğer CHP’li başkanlarla yeni bir hareket başlatıp CHP ve İYİ Parti’deki muhaliflerle yeni parti hamlesi yapabilir.
Yerel seçimlere dokuz ay var, muhalefet psikolojik olarak çökmüş durumda ve ellerindeki en güçlü koz olan Ekrem İmamoğlu’nun yapacağı her hamle Millet İttifakı’nı dağıtacak sonuçlar doğurabilir. 28 Mayıs’ın sonuçlarını daha çok konuşacağız…