İmamoğlu Kahire'de "Türkiye'deki otoriterleşmeden" şikayetçi olmuş...

Yasin Aktay, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Kahire seyahatini inceliyor.

Yasin Aktay / Yeni Şafak

Bay İmamoğlu Kahire’ye gider

Haberi duyduğumda nedense aklıma Frank Capra’nın başrolünü oynadığı bir politik sinema klasiği “Mr. Smith Goes to Washington” filminin başlığı geldi aklıma. Amerika’daki siyasi yozlaşmanın en çarpıcı hikayelerinden birini beyaz perdeye aktarmış olan filmde bir taşra siyasetçisi olan Mr. Smith samimiyetle gerçekleştirmek istediği ideallerinin yolunda önemli bir siyasi performans sergiler. Safça, iyi niyetle girdiği yolda sonuçta senatoya seçilir ve Washington’a gider. Dünyayı değiştirmek ve güzelleştirmek ister ve bunun yolunun Washington’dan geçtiğinde dair genel geçer bir algı vardır. Görünürde yolu doğrudur, istikameti de bellidir, ama Washington’a vardığında yavaş yavaş işlerin hiç de iyi niyetle hayal ettiği gibi olmadığını görür, anlar ve büyük hayal kırıklıkları yaşar.

Buraya kadarki hikâyeden ve filmi seyretmiş olanlar aklıma gelenin Mr. Smith olmasına “nedense” dememin sebebini anlamış olmalı. İdeallerini (var mı gerçekten şehircilikle ilgili bir ideali veya çok hevesli olduğu ve gözünü dikmiş olduğu Cumhurbaşkanlığı makamında Türkiye ve dünya için gerçekleştirmek istediği bir projesi, çalışması, hedefi?) gerçekleştirmek için yapması gereken ziyaretler arasında Mısır-Kahire nasıl bir durak olabilir?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak 2. Dünya Kent Forumu’nun toplantısına katılmak üzere Kahire’ye giden İmamoğlu, orada toplantının sebeb-i vücudu olan belediyecilik ve kalkınma konularında kendisinden beklenen konuşmayı yapmak ve katkıda bulunmak yerine Türkiye’deki kayyum atamalarına tepki gösteren zehir zemberek bir konuşma yapmış. Velev ki baştan sona çok haklı ol, bu konuşmayı yapmak için Kahire uygun bir adres midir?

Tamam, Bay İmamoğlu kendi Belediye hizmetlerinin en ilkel seviyede olduğu, kentleşmenin tamamen kaotik bir durumda olduğu bir yer olmasını geçiyoruz Kahire’nin, hatta bütün Mısır şehirlerinin. Seçimle işbaşına gelen bir belediye başkanı bile yok orada yahu.

Onun bu sözlerini duyup Türkiye’de işlerin çok vahim olduğu algısına kapılsa Kahire’deki yöneticiler, bize de kendi kriterlerini tavsiye etmeye kalksalar ne der acaba İmamoğlu? Bırakın açık-seçik terör suçu işlemiş, terör örgütünün kayyumu gibi çalışan belediye başkanlarını, bütün yerel yöneticilerin zaten atamayla işbaşına geldiği bir sistemi model olarak Mısır’dan alabilir miyiz?

Şaşkın demokrat, soluğu Kahire’de alırsa böyle oluyor işte. En cılız bir muhalif sese bile asla tahammül edilmeyen, bütün potansiyel muhalif adayların, muhalefeti akıllarından geçirdikleri anda soluğu kodeste aldığı bir yerde Türkiye’deki demokrasinin hangi uygulamasından şikâyet edebilirsiniz?

Basbayağı terör örgütünün aday göstererek seçtirdiği ve seçildikten sonra terör örgütünün kendisine atadığı kayyumlara belediye yönetimini teslim etmiş olan belediye başkanlarının görevden alınmasının orada “kabul edilemez” karşılanacağını mı bekliyor? Ya bu kadarlık bir şikâyet üzerine acıyıp kendi ülkelerindeki kriterleri bize lütfedip ihraç etmeye kalkışırlarsa ne olacak? Söyleyeyim, İmamoğlu’nun bu yaptığıyla bırakın belediye başkanı olması, ömür boyu hapiste kalması mukadder olur. Üstelik hiç yargılanmaksızın, avukatsız, görüşmesiz, sahipsiz, Akrep hapishanesinde ömrünü çürütmekten kurtulamaz.

Yolunu mu şaşırmış da Kahire’ye gitmiş bu konuşmayı yapmak için? Kahire’de bu konuşmalarına, bu tepkilerine nasıl bir muhatap bulup Türkiye’ye nasıl bir katkıda bulunmayı ummuş olabilir? Konuşmasında, “Refah, adalet ve barış için çalışan yerel yöneticilerimize ve onları seçen halkın iradesine bu müdahale, ne hukuken ne de siyaseten haklı gösterilemez” demiş İmamoğlu. İnsan nerede konuştuğuna bir bakar yahu. Hapishanesinde on binlerce siyasi tutuklunun keyfi bir biçimde sorgusuz sualsiz yılarca en ağır şartlarda tutulduğu, belediye seçimlerinin hiç olmadığı, başkanlık seçimlerinin de tek kişinin katılımıyla bir referandum havasında, yüzde 10’luk bir katılımla ve yüzde 99 mevcut başkanın zaferiyle sonuçlandığı bir ülkedesin.

Orası Türkiye’de demokrasiden şikâyet edeceğin en son yer. Hatta orası Türkiye’de teneffüs etmekte olduğun demokrasi ve insan hakları seviyesinden dolayı gözünün açılıp sabah akşam, gece gündüz şükretmen gereken yer.

Dahası hazır Kahire’ye kadar gitmişsin, dünyanın farklı coğrafyalarından yerel yöneticileri bir araya getiren WUF12’nin, “Yerel Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Kurtarma Planı” başlıklı oturumunda konuşacaksın. 25 yıllık efsane olmuş bir dünya şehri İstanbul belediyecilik tecrübesinin üzerine ilave hiçbir şey katmamışsın, bari İstanbul’u anlat, o tecrübeyi anlat, herkes senden, önce bunu bekliyor.

Onu da geçtik, bu kadar yerel yönetici bir araya gelmişsiniz, bugün insanlık katliamı kadar bütün görkemiyle tarihi güzellikleriyle, şehir kültürü ve mimarisiyle Gazze’de taş üstünde taş bırakılmamış, katlediliyor.

Bugün konu ne olursa olsun, gündem ne olursa olsun, insanlığın birinci gündemidir Gazze’deki soykırım. Kahire’de Türkiye’yi şikâyet edebilecek cesareti bulabilmişsin, bir cümle de buna değinsen ya İmamoğlu. O katliamları yapan İsrail’in Türkiye’deki aparatları belediye yönetiminden alındı diye taa Kahire’ye, Siyonist İsrail’e en yakın yere kadar gidip bunları söylemen seni Washington’a yaklaştırır sanıyorsan fena halde aldanıyorsun.

Mr. Smith masumdu, Washington’ın, onun hayallerini gerçekleştirecek yer değil yıkacak yer olduğunu anlamıştı. Ama zaten Washington’daki yolsuzluğu, suçluluğu paylaşmanın yolunu arayan biri için belki de Kahire isabetli bir ara duraktır. Bilemedim şimdi.

Yorum Analiz Haberleri

Ekran karşısında beyni çürüyen bir nesil...
Mimaride insani saiklerin yerini; kârlılık ve verimlilik aldı...
Siyonist çeteye karşı direnişle geçen bir yıl...
“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”
Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı artık hayal değil