İmam Gazzâlî’den gençlere öğütler

Sinan Özyurt, İmam Gazzali'nin çalışmalarından hazırladığı bazı bölümleri okurlarının istifadesine sunuyor.

Sinan Özyurt / İnsicam Dergisi

İmam Gazzâlî’den gençlere öğütler

İmam Gazzâlî “Hüccetü’l-İslam” lakaplı bir allame, özellikle kelâm ve fıkıh ilimlerinde otorite sayılan bir İslam düşünürüdür. Ardında birçok eser bırakmış ve talebeler yetiştirmiştir. Etkisi yaşadığı dönem ve coğrafyayla sınırlı kalmamıştır. O, eserleri ve düşünceleriyle dünya çapında yüzlerce yıldır hem ilim çevrelerini hem de geniş halk kitlelerini etkilemeye devam etmiştir. Büyüklerimizden “İhya’sız kütüphane, eksik bir kütüphanedir,” sözünü çokça işitmişizdir. 

İmam Gazzâlî’nin eserleri içerisinde hacim olarak küçük fakat içerik olarak oldukça etkili olan ve bir talebesinin sorduğu sorulara cevap olarak kaleme aldığı “Eyyühe’l-Veled”1yani “Ey Oğul” isimli risalesini okuyarak bugünkü gençlere ve bize neler söylediğini maddeler halinde özetlemeye çalıştım. Haydi, Gazzâlî’nin bu önemli nasihatlerine kulak verelim: 

1. Meşguliyetin ne ise sen osun. Allah katında değerinin ne olduğunu öğrenmek istiyorsan meşgul olduğun şeye bak.

2. İnsan cennete Allah’ın rahmeti ve keremi ile girer, ibadet ve kullukla buna uygun hale geldikten sonra. Çünkü çalışmayan ücrete hak kazanamaz. Hz. Ali buyurmuştur ki: 

“Her kim çabalamadan ulaşacağını zannederse o boş bir umut sahibidir. Her kim de çabalamakla ulaşacağını sanırsa, o da kendini müstağni gören biridir.” Hasan Basrî de bu konuda şöyle buyurur: “Amel etmeden cennet istemek günahlardan bir günahtır. Hakikate ermiş olmanın göstergesi yapılan hayırlı işleri ve onların karşılığının düşünmeyi terk etmektir, aksine ameli terk etmek değil.”

3. Dünyalık ve makam için uykusuz kalıp da ilim öğrendiysen yazık sana. Eğer bunu peygamberin getirdiği dini yaşatmak, ahlakını güzelleştirmek ve kötülüğü emreden nefsini dizginlemek için yaptıysan ne mutlu sana.

4. Nasıl yaşarsan yaşa bir gün öleceksin. Kimi seversen sev, bir gün ayrılacaksın. Neyi yaparsan yap, onun karşılığını göreceksin. Önemli olan insanlar nazarında nasıl göründüğün değil, Allah katında nasıl olduğundur. Her yanını Allah’ın nimetleri kuşatmışken onu değil de başkalarını razı etmek için çalışmak akıl kârı mıdır? 

5. Amelsiz ilim, ilimsiz de amel olmaz. Günahlardan uzaklaştırmayan ve ibadete sevk etmeyen ilim, cehennem ateşinden de korumaz. 

6. Geceyi ihya edenin gündüzü de ihya olur. Gece namazı ve istiğfar Allah’ın hoşnutluğunu kazandırır. Bunlar hem şükür hem de zikirdir. Geceyi namazla, seheri istiğfarla ihya eden kalbini diriltmiş olur.

7. İlmin özü Allah’a itaatin ve ibadetin ne olduğunu bilmektir. O’na itaat ve ibadet hem sözde hem de eylemde onun emir ve yasaklarına uymakla olur. Boş konuşmak, gaflet ve şehvet kalbi öldürür, nefsi azdırır. Nefsinin arzularıyla mücadele etmeyen kalbini diriltemez. 

8. Allah yolundaki kimse şu dört şeyi elde etmelidir. Bunlar; sahih bir inanç, samimi bir tövbe, kul hakkından sakınmak ve gerektiği kadar ilim öğrenmektir.

9. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dünyada kalacağın kadar onun için çalış. Ahirette kalacağın kadar da orası için çalış. Kendisine olan ihtiyacın kadar Allah’a ibadet et. Cehennem ateşine dayanabileceğin kadar günah işle.” Bu hadisle amel edersen çok ilme ihtiyacın kalmaz.

10. Şakîk el-Belhî talebesi Hâtim Esam’a, otuz yılda kendisinden ne öğrendiğini sorduğunda Hâtim sekiz şey öğrendiğini ve bu ilimle kurtuluşa ermeyi umduğunu söyler. Bunlardan birincisi, salih ameller dışındaki bütün dost ve sevgililerin en fazla kabre kadar insanın yanında olduğu hakikatidir. İkincisi, “Kim Rabbinin huzurunda durmaktan korkup da nefsini kötü heveslerden alıkoymuşsa, onun barınacağı yer Cennettir.” (Nâziat: 79/40-41.) ayetini rehber edinip nefsin arzularıyla mücadele etmek ve onu Allah’a boyun eğdirmektir. Üçüncüsü, “Elinizdekiler tükenir; Allah katındaki ise kalıcıdır. Sabredenlere, ödüllerini, yaptıklarının daha güzeliyle vereceğiz.” (Nahl: 16/96.) ayeti gereği dünyada elde edilenleri Allah katında bir hazineye çevirmek için O’nun yolunda harcamaktır. Dördüncüsü, “… Allah katında en değerli olanınız, en ziyade takva sahibi olanınızdır…” (Hucûrât: 49/13.) ayetinde bildirildiği üzere üstünlüğün soyda, sopta, malda, evlatta değil takvada olduğuna inanmaktır. Beşincisi, “… Dünya hayatında onların geçimliklerini Biz bölüştürdük…” (Zuhruf: 43/32.) ayetinde ifade edilen Allah’ın taksimine razı olmak ve kimseye haset etmemektir. Altıncısı, “Şeytan size düşmandır; siz de onu düşman belleyin…” (Fâtır: 35/6.) ayetinin gereği olarak en büyük düşmanın şeytan olduğunu bilmektir. Yedincisi, “Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkı Allah’a ait olmasın…” (Hûd: 11/6.) ayetinde buyrulduğu üzere Allah’ın rızka kefil olduğuna inanmaktır. Sekizincisi, “… Allah’a tevekkül edene O yeter. Allah buyruğunu mutlaka gerçekleştirir. Her şey için Allah bir ölçü belirlemiştir.” (Talâk: 65/3.) ayeti doğrultusunda Allah’a tevekkül etmektir. Şakîk talebesini takdir etmiş ve Allah’ın gönderdiği dört kitabın bu sekiz konu etrafında döndüğünü belirtmiş ve bunlarla amel edenin dört kitabın hepsiyle amel etmiş olacağını söylemiştir.

11. Tasavvufun iki özelliği vardır: Allah’a karşı dürüst olmak ve insanlara iyilikle muamele etmek. Allah’a karşı dürüst olmak Allah’ın isteklerini kendi isteklerine tercih etmektir. İnsanlara iyi muamele de kendi isteklerini onlara dayatmak değil, İslam’a aykırı olmadıkça onların isteklerini yerine getirmektir.

12. Kulluk üç şeyle kaimdir: Birincisi, İslam’ın ilkelerini ve yasalarını korumaktır. İkincisi, kaza ve kadere, Allah’ın kısmetine razı olmaktır. Üçüncüsü, nefsini değil, Allah’ı razı etmek için çalışmaktır.

13. Tevekkül Allah’ın vaat ettiklerinin mutlaka gerçekleşeceğine inanmaktır. Dünyadaki bütün insanlar engel olmaya çalışsalar da Allah’ın hakkındaki takdiri gerçekleşecek, bütün insanlar sana yardım etseler de Allah’ın hakkında takdir etmediği şey gerçekleşmeyecektir. 

14. İhlas, yaptığın her şeyi Allah rızası için yapman, insanların övgülerine de yergilerine de kalbinde bir değer vermemendir. Riya, insanlara olduklarından daha çok değer vermekten kaynaklanır. Bundan kurtulmanın çaresi, insanları tıpkı Allah’ın kudretine boyun eğmiş, sana sıkıntı veya huzur vermekten aciz cansız varlıklar gibi görmendir. Bunu başarırsan bu hastalıktan kurtulabilirsin. Aksi takdirde insanları güç ve irade sahibi olarak görürsen riya hiçbir zaman peşini bırakmaz. 

15. Sahip olduğun ilmin kıyamet gününde düşmanın haline gelmesini istemiyorsan şu sekiz tavsiyeye kulak vermelisin. Bunlardan dördünü terk etmen, diğer dördünü ise yapman gerekir:

A. Kaçınman gereken dört şey şunlardır: Birincisi, elinden geldiğince hiç kimseyle hiçbir mesele hakkında tartışma. Çünkü tartışma kötü sonuçlar doğurabilir ve genellikle zararı faydasından çoktur. Elbette hakikatin ortaya çıkması için tartışabilirsin. Fakat bu durumda da iki şeye dikkat etmen gerekir. Hakikatin senin veya karşındakinin ağzından çıkması arasında bir fark görmemelisin. Önemli olan doğrunun ortaya koyulmasıdır. Tartışmanın kalabalıklar arasında değil de tenhada yapılmasını tercih etmelisin. Kaçınman gereken ikinci husus insanlara vaaz ve nasihat vermektir. Bildiklerinle önce sen amel etmelisin ki onlar hakkında başkalarına da nasihat verebilesin. Sakınılması gereken üçüncü husus yöneticilerle içli dışlı olmaktır. Onlarla bir araya gelmeye mecbur kalırsan da sakın onlara övgüler dizme. Kaçınılması gereken dördüncü husus da helal bile olsa yöneticilerden gelen hediye ve bağışı kabul etmektir. Çünkü onlardan bir beklenti içinde olmak kişinin dinine zarar verir. 

B. Yapman gereken dört şey de şunlardır: Birincisi, emrin altında olan kimselerin sana karşı nasıl hareket etmelerini istiyorsan senin de Allah’a karşı öyle hareket etmendir. İkincisi, sana nasıl davranılmasını istiyorsan senin de diğer insanlara öyle davranmandır. Üçüncüsü, kalbini temizleyecek ve nefsini arındıracak ilimleri öğrenmeye çalışmandır. Bir haftalık ömrün kalsa hangi ilimle meşgul olmayı tercih edersen her daim önceliği ona vermelisin. Zira ölüm her an gelebilir. Dördüncüsü, sana bir yıl yetecek dünyalıktan fazlasını biriktirmemendir. 

Gelin, İmam Gazzâlî’nin risalesinin sonunda yer alan şu duasına hep birlikte âmin diyelim:

“Allah’ım, bizimle beraber ol, bize karşı olma!

Allah’ım, ömrümüzü mesut olarak tamamla. Emellerimizi fazlasıyla gerçekleştir. Sabahımıza da akşamımıza da afiyet ver. Varacağımız yer, senin rahmetin olsun. Günahlarımızın üzerine affını yağdır. Kusurlarımızı ıslah ederek bize lütfet. Takvayı bize azık eyle, din için çalışıp çabalamayı nasip eyle. Biz ancak sana dayanır ve ancak sana güveniriz.”


[1] Bu yazı hazırlanırken risalenin Arapça orijinali yanında şu iki tercümeden de istifade edilmiştir: İmam Gazâlî, Ey Oğul, Beyan Yayınları, İstanbul, 2017; Gazzâlî, Hakikat Çağrısı içinde Ey Oğul, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2020.

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı