Av. Ömer Kılıç’ın sunduğu program İlke-Der Ofisi Mavi Marmara Konferans salonunda saat 21.00’da gerçekleştirildi. Dikkatle izlenen program izleyicilerden gelen soruların cevaplanması ile sona erdi.
Ömer Kılıç yakın tarihimizde gerçekleşen birçok olayın tam anlamıyla gerçekleri yansıtmadığını, bunun en bariz örneklerinden birisinin İskilipli Şehit Atıf Hoca örneği olduğunu vurguladığı sunumunda özetle şunları söyledi:
Tarihte yaşananlar tarihte kalmıyor, günümüzü etkilemeye devam ediyor. Bugün yaşadığımız birçok problem yüz yıl önce yaşananlara dayanıyor. Batı, Osmanlı devletini parçaladığında ondan her biri diğerine düşman onlarca ulus devlet çıkarttı. Aralarına öyle sınırlar çizdi ki, bu sınırlar her an birbirlerine savaş ilan edebilecekleri haksızlıklar içeriyordu.
Emperyalizmin, işgal ettiği topraklarımızı terk ederken geride bıraktığı sorunlar elbette bunlardan ibaret değildi. Mesela atalarımızın onca yokluk ve yoksunluk içerisinde büyük fedakârlıklarla yürüttüğü istiklal mücadelesinden hemen sonra bu topraklarda yaşananlar, neredeyse bu mücadeleyi anlamsız bırakmıştır denebilecek olaylardır. Sanki batılı emperyalistlere karşı savaşılmamış gibi millete onların kültür ve dünya görüşleri benimsetilmeye çalışılmış, her konuda batılı yaşam biçimi adeta zorla dayatılmıştır.
Okul kitaplarında Cumhuriyet, halkın kendi yöneticilerini kendisinin seçmesi, kendi kendisini yönetmesidir gibi süslü laflarla tarif edilmiştir ancak uygulama hiç de öyle olmamıştır. Farklı hiçbir sesin çıkmasına, muhalif bir tek görüşün dillendirilmesine izin verilmeyen bir dikta yönetimiyle eskiye ait ne varsa silip süpürülmeye çalışılmıştır. Uygulanan şey esasında tam bir toplum mühendisliği projesidir. Osmanlıdan miras ne varsa yok sayılıp yepyeni bir toplum inşa edilmek istenmiştir.
Geçtiğimiz günlerde andığımız ve bu anma etkinliklerinin kimi çevreleri çok rahatsız ettiğini yakından bildiğimiz İskilipli Atıf Hoca, işte bu toplum mühendisliği projesinin binlerce kurbanlarından birisidir. Atıf Hoca’nın şapka kanunundan bir yıl önce yazdığı bir risale yüzünden idam edildiği çok açıktır. Onu katledenler Atıf Hocanın şapka yüzünden değil, İngilizlerle işbirliği yaptığı, vatana ihanet suçu işlediği için asıldığını söyleyerek kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar ama bunu yaparken gerçeği bile bile çarpıtarak bir de ona iftira atıyorlar.
Giresun istiklal mahkemesinde bu suçlamaya verdiği cevaplar ve gösterdiği belgelerle beraat etmişken, Ankara’dan verilen bir emirle serbest bırakılmamış, düzmece bir yargılama sonunda idam edilmiştir. Bütün yargılama safahatı şapkaya ve inkılaplara neden muhalefet ettiği ile doludur. Onu haksız bir şekilde katledenler, dirisinden korktukları gibi ölüsünden de korkmuş ve cenazesini ailesine vermek yerine, kaçırıp bilinmeyen bir yere defnetmişlerdir. Atıf Hoca ve onun gibi toplumu etkileme potansiyeline sahip kanaat önderleri uygulanan batılı toplum projesinin önünde çok büyük birer engel olarak görüldükleri için kimi idam edilmiş, kimi hapsedilmiş, kimileri de yurt dışına kaçmak zorunda bırakılmışlardır.
Peki, bu proje istenildiği gibi başarılı olabilmiş midir? Halkın coşkulu şekilde desteklediği iddia edilen inkılaplarla çeyrek yüzyıl çok acımasız bir şekilde uygulanan bu proje kısmen de olsa başarılı olmuştur. Ancak çok partili sisteme geçildiği ve millete az da olsa düşüncesini ifade etme imkanı tanındığı anda tepkisini çok şiddetli bir şekilde göstermiştir. O gün bugündür devam eden mücadele budur. Millet ne zaman fırsatını bulsa tepkisini göstermekte her geçen gün artan bir şekilde kendi özüne dönmeye çalışmaktadır.
Ancak batılı işgalcilerin çekilirken iktidarı bıraktıkları devşirmeler, kendilerine bırakılan o ayrıcalıklı mevki ve imkânları ellerinden bırakmamak için her türlü oyunu oynuyor, her türlü kirli işbirliklerine girebiliyorlar. Bu bazen darbe olarak, bazen ekonomik kriz olarak, son günlerde de terör olarak ortaya çıkabiliyor. Ama hiçbir şekilde yılgınlığa, ümitsizliğe kapılmadan olayların gerisinde böyle bir tarihsel arka plan olduğunu akıldan çıkartmadan mücadele etmek gerekiyor.