İlhamını Allah Resulü'nden alan bir ordu: Kassam

Gökhan Özcan, Ebu Ubeyde'nin esirler hakkında yaptığı açıklamalarından yola çıkarak Kassam'ın sergilediği örnekliği inceliyor.

Gökhan Özcan / Yeni Şafak

El-Emin’in adımlarıyla...

Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde: “Esirlerimize dinimizin emrettiği şekilde bakıyoruz. Hasta olanların tedavileri yapılıyor. Yediğimizden yediriyor, içtiğimizden içiriyoruz. Kendi inançlarına göre dua ve ibadet etmeleri için temiz yer temin ediyoruz” diyerek bütün dünyaya pırıl pırıl bir Müslümanca duruş gösterdi. Aciz kanaatime göre, bu açıklama yapıldığı an, bu savaşın kazananı Filistin oldu.

7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı hareketinin başında israil (o terörist yapıyı artık küçük harfle yazalım) tarafı türlü dezenformasyonlarla dünyada Hamas’a dönük bir algı oluşturmaya çalıştı. Aradan birkaç gün geçmeden sivilleri katletmelere, esirlere vahşete, kafa kesmelere dayalı senaryolar iflas etti. Hem Hamas hem Kassam Tugayları hem bölgedeki haberciler bu karalama kampanyasını en bariz şekilde afişe ettiler. Serbest bırakılan esirler kötü muamele görmediklerini, tıpkı Ebu Ubeyde’nin söylediği gibi insanca ağırlandıklarını ifade ettiler. Buna rağmen, batılı devlet sözcüleri, şirket CEO›ları, medya kuruluşları, siyonist lobilerin verdiği suflelerle israil ağzıyla konuşmaya ve apaçık çürütülen bu iddiaları yaymaya devam ettiler. Bu tavırlar, israil’in israil’den ibaret olmadığı tezini insaf sahibi her zihinde tartışmasız hale getirdi.

Bu Müslümanca duruşun nezahetine karşılık; Batı’dan yüz bulan, teşvik edilen, hatta kışkırtılan devlet görünümlü terörist yapı, duvarlar arasına kapatılmış bir şehrin insanlarına, insanlık tarihinde herhalde daha namertçe bir örneği olmayan bir vahşeti kusmaya başladı. Binlerce çocuğu üstlerine bomba yağdırarak, bile isteye hedef alarak aileleri ile birlikte vahşice katlettiler. Hastaneleri, okulları, savunmasız, silahsız, sivil oldukları aşikâr Gazzelilerin hayatta kalabilmek için sığındıkları her yeri zerre kadar tereddüt etmeden zalimce bombaladılar. Çocuk bedenlerini parça parça ettiler, binlercesini gözlerindeki kahredici korku ile birlikte bu vahşetlerinin ortasında yapayalnız bıraktılar. Su kaynaklarını kuruttular, yiyecek tedarik yollarını kapattılar, insanları açlığa susuzluğa mahkum ettiler. Bunları namertliklerine bir kılıf hazırlama gereği bile duymadan, şeytani bir kibirle, azgın bir şımarıklıkla, insanlıkla bir irtibatlarının kalmadığını göstere göstere yaptılar.

Bütün bunlar dünyanın gözleri önünde oldu. Bütün insanlık bu yapılanlara şahit oldu. Olan biteni sessizce izledi. Bir yanda savaş hukukundan sapmayan, savaşın hararetine kapılıp insanlığından uzaklaşmayan, dirayetli, yiğit, üstüne yağdırılan orantısız ateş teknolojisine destansı bir cesaretle göğsünü siper eden Müslüman savaşçılar vardı. Diğer tarafta elindeki tahripkâr gücü hiç gözünü kırpmadan kundaktaki bebeklere bile yöneltebilen, kural tanımaz, insanlıktan çıkmış, ihtirasından şeytanlaşmış bir yönetim ve askerleri...

Bir yanda evlerinin üstüne atılan bombayla bütün çocuklarını aynı anda şehit vermiş metanetli anne babalar, yetim ve öksüz kalmış korkusuz çocuklar vardı. Diğer tarafta neredeyse yanlarında biri şiddetli bir şekilde hapşırsa çil yavrusu gibi kaçışan, korkusundan kameralar önünde ağlayan zalim bir ordunun ödlek askerleri...

Bir yanda Allah’a imanlarından asla uzaklaşmayan, onun yazdığı kaderden razı olduklarını haykıran, şehit vermekten yorulmayan aksine bunun sevincini yaşayan cennet yüzlü, cennet gönüllü, dağ yürekli bir Müslüman halk... Diğer tarafta yaşayanları ölenlerinden daha kokuşmuş bir zalimler güruhu...

Her şey Kitab-ı Mübin’de anlatıldığı gibiydi ve bütün insanlık bu gerçeği apaçık gördü. Gördüğünü de her gün yeryüzünün her köşesinde meydan meydan zalimlerin yüzüne haykırıyor.

Bu savaşın kazananı daha başlarken belliydi. İyiler aslında her savaşın kazananıdır. Ancak bu defa bunu bütün insanlık gördü ve teşhis etti. İyiler, tarihin gördüğü en namertçe vahşete uğramalarına rağmen mert kalan, insan kalan, hukuka sadık kalan, insanlığından zerre kadar dışarıya çıkmayan, yüzleri, alınları, yürekleri, mücadeleleri gök kubbeyi aydınlatan ve attıkları her adımı Muhammedü’l-Emin’in (sav) ümmeti olmanın vakarıyla, şiarıyla atan, Allah’ın (cc) rızasını gözetmekten vazgeçmeyen iman sahipleriydi. Kötülerse azgın ve yoldan çıkmış israil ve onun kuklası olmuş küresel avanesi...

Yeni çağın, insanlığın zihnine kazınan yeni küresel fotoğrafı budur artık. Bu fotoğraftaki her şey insanlığın maşeri vicdanına, silinmez hafızasına sabitlendi. Eski yalanların sırlarının döküldüğü yeni bir zamanın eşiğindeyiz artık. Ve ilk defa bir klişeyi gönül rahatlığıyla kullanarak ifade edelim ki, gök kubbenin altında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Yorum Analiz Haberleri

CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?
Siyonizm Batı'nın çöküşünü hızlandıracak
Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”
“BM Siyonizm'i ırkçılık saysın”