İktidarın düşünme kabiliyetindeki zaaflar söylemlere mi yansıyor?

Dün AA kurumsal muhabirinin usulü hoş olmayan ancak içeriği sorgulanması gereken sorusu gündemde geniş yankı uyandırdı. Bakanların ilgili soruya verdiği cevaplar halkın haftalardır sorduğu soruyu yeniden tartışma konusu kıldı.

HAKSÖZ HABER

Sorulan soru üzerinden gazeteci; devlet için birden bire FETÖ’cü kılınırken, FETÖ ile iltisaklı bir eylemde bulunduğu devletin iletişim sözcülerinin ağzından çıktı! Bütün bu söylenenler ve yaşananlar halk tarafından, Türkiye adına utanılacak bir olaylar silsilesi olarak görüldü.

Halk için diyoruz çünkü devlet içerisinde kimi iktidar mensuplarının  sorumluluktan kaçtığı, yargıya güveni sarstığı, eylem ve söylemleri ile utanç verdiği düşünülmeye başlandı. 

Geçmişte adı örgütlerle anılmayan, suç işlediği isnadı bulunmayan isimler söyledikleri ile eleştirel olmanın sınırlarını zorlamış gibi düşünülerek itham ile kimi örgütlere iltisaklı kılınıyor. FETÖ mensubu ilan ediliyor. Neredeyse iktidara veya başka bir şeye, isme veya olaya eleştiri getiren her isim FETÖ mensubu oluveriyor! Akıl ve mantık sınırlarını zorlayan, hukuku işlettirmeyi unutan bu tavrın yaygınlık kazandığı ise büyük bir problem olarak varlığını belirginleştiriyor.

Bu konuda veya diğer konularda bütün bir iktidar suçlanırken elbette doğru bir yaklaşım sergilenmiş olmayacaktır. Ancak devletin birden fazla olan kurum ve yapılarından herhangi birinin yapılan yanlışlara “dur dememesi” ise daha büyük bir tepkiselliği doğurmaya devam edecek gibi görünüyor.

Eski AA muhabiri Musab Turan’ın üslubu hoş olmadığı gibi ‘yargılayıcı medya dili’ne başvurması kabul edilebilir bir durum değildi. Yine de sonuçları itibariyle kovulmayı, devlet içerisinde ve dışında örgütlenen kimi isim ve yapılar tarafından FETÖ’cülükle itham edilmesi de adaletten ve vicdandan yoksun bir tutum olarak değerlendirilebilir.

Dün eski AA muhabirinin sorduğu sorulara yanıt veren bakanların söylediklerini analiz etmenin ‘iktidarın düşünme kabiliyetindeki zaafları’ göstermesi açısından değerli bularak yorumlamaya çalışacağız.

Öncelikle eski AA muhabiri Musab Turan’ın sorduğu soruyu hatırlamakta fayda var: “Sayın bakanım. Anadolu Ajansı Musab Turan. Efendim son günlerde gündemi meşgul eden konular var. Burada narko bürokrasi ile ilgili iddialar ülkemizi uluslararası arenada zora soktu mu? Hükümetin buna ilişkin bir planı var mı? Ve de 19 yıllık bir toplum hareketi olarak başlayan milletin teveccühünü kazanan AK Parti, ismi şaibelerle anılan Süleyman Soylu’dan daha mı küçük? Buna ilişkin çarşıda, pazarda, metrobüste çocuklar herkes bunu konuşuyor ama sayın bakanlarımız buna ilişkin tek kelime etmiyor. Sayın Pakdemirli bakanımıza sorum da sayın Soylu kabine toplantısında buna ilişkin bir açıklama yaptı mı, savunma yaptı mı? Savunması sizleri tatmin etti mi?”

Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ise muhabire şu yanıtı verdi: “AK Parti iktidarının en önemli özelliği Türkiye’de her türlü illegal yapıyla, her türlü çeteyle mücadele ederek 19 yılda iktidarını sağlamlaştırmasıdır. Bizim illegaliteyle, herhangi bir kanunsuz yapıyla bir ilişkimiz olması mümkün değil. Dolayısıyla birtakım gayri ciddi insanların yasal olmayan işlere bulaştığı kamuoyunda herkes tarafından bilinen insanların açıklamalarını dikkate alıp, eğer Türkiye Cumhuriyeti devletinin bakanlarının resmi açıklamalarını dikkate almıyorsanız bence orada bir problem var demektir.”

Halk talebi ile iktidara gelen bir partinin kendisi aleyhine eylemlerde bulunmasının sosyolojik ve siyasal anlamda karşılığı o partinin sonunu getirecektir. Bu siyasal kural, 19 yıllık iktidar için de geçerlidir. Bu durumda Bakan Varank’ın söyledikleri ‘belli bir noktaya kadar gerçektir.’

Siyasal arenayı bilen (19 yıllık iktidar da dahil) hiçbir iktidar kendi sonunu getirmez ve getirmek istemez! Bunu da illegal yapılar, yolsuzluklar, haksızlıklar, adam kayırmacılık, işini ehline vermeme gibi eylemler gerçekleştirmeyerek aksine bu tarz durumlarla mücadele ederek gerçekleştirir. Böylelikle 19 yıllık bir iktidar var olabilir!

Ancak Bakan Varank’ın kurduğu cümlede ‘Eğer siz illegal yapıların yöneticilerini dikkate alıyor bakanın söyledikleri ve resmi açıklamaları dikkate almıyorsanız burada bir sorun vardır’ cevabı gerçekten büyük bir sorunun olduğunu göstermektedir. Ve bu sorunun muhataplarından tatmin edici cevaplar beklendiği herkesin malumudur.  

İçişleri Bakanının söylemleri halk tarafından dikkate alınmıyor ve milyonlarca izlenen organize suç örgütü liderinin sözleri daha etkili bulunuyorsa, buradaki sorun ‘bakanın söylediklerinin tatmin edici olmamasıdır.’

Sorun, bakanın halkı ilgilendiren ve halkın rahatsız olduğu bir konuda ‘söylem genişletmesi’ yaparak konuyu fırsatını bulduğu TRT ekranlarından farklı noktalara çekmeye çalıştığı röportaj hatırlanırsa; bir bakanın adının geçtiği kötü olayların toplumdaki iz düşümü negatif olmaktadır.

Hiçbir halk zümresi ve iktidar kendi güvenilirliğini sarsmak istemez. Hele de bir organize suç örgütü liderinin sözlerine açıklık getirmeyerek! Ancak görünen o ki, kimi iktidar yetkililerinin söylemleri ve açıklamaları halk tarafından kabul görmemeye başladı! Bakan Varank bilerek ya da bilmeyerek farklı bir gerçeği daha dile getirmiş oldu.

İçişleri Bakanı gazetecilerin ‘sormasına fırsat vermediği’ soruları, tatmin edici olmayan bir şekilde yanıtlamaya çalışmış kamuoyuna göre bunda da başarılı olamamıştı! Bakanlar ise başarılı cevaplar verdiğini düşündüklerini beyan ediyorlar.

Bakan Varank ve iktidar yetkilileri de kendilerine bu konuda sorulan soruları söylem genişletmesi ile farklı noktalara çekmeye çalıştıkça; iktidara yöneltilen eleştiri ve sorularda haliyle artıyor.  

Bu sebeple iktidar yetkilileri de sorunların çözümünden uzaklaşmadığı halde ‘uzaklaşmaya çalışıyor intibaını’ uyandırmış oluyor.

Yine Bakan Varank’ın eski AA muhabirine verdiği cevapta, “Biz, gerek terörle mücadelede, gerek illegal yapılarla mücadelede gerçekten başarılı bir hükümetiz… Ajansların haberlerine baktığımız anda zaten bizim hem terörle mücadelede hem de illegalite ile mücadelede ne kadar başarılı olduğumuz ortadadır…” ifadelerini kullanması akıllara basit ve gündemi meşgul eden şu soruyu getiriyor. “Madem örgütler ve yapılarla başarılı bir mücadele var neden kimi gazetecilerin, kimi milletvekillerinin, kimi bakanların adları organize suç örgütleri ile yakın ilişkiler içerisinde anılıyor?

19 yıllık AK Parti iktidarı, gözle görülür bir şekilde terör örgütleri, organize suç şebekeleri ile mücadele etti ve başarılı oldu. Halk bu gerçeği görmezden gelmediği gibi, %99’luk başarının %1’lik başarısızlığını sorguluyor. Ve buna da hakkı olduğunu biliyor.

Halkın dizi izler gibi izlediği organize suç örgütü liderinin videoları; geçmişte pis işlerle anılmış, yargılanmış, suçlu bulunmuş, temize çıkarılmış kişilerin bugünde aktif olduklarını ve hala kirli ilişkiler üzerinden gayri hukuki eylemlerde ve pis işlerde bulunduğunu anlatıyor.

Ve bu iddialar kimi gazetecilerin adlarının anılması ile delile dönüşecek, soruşturmalar açılacak ve evleri aranacak bir hale getiriyor ortamı. Burada her sözü doğru olmasa bile sorgulanmayı hak eden bir kişinin anlattığı şebekeler ve çalışma organizasyonu olduğu sonucu ortaya çıkıyor! Salt iddia olmaktan öteye geçen olaylar yaşanıyor! İktidarın sessiz kalması veya yanıtlardan kaçınması da dikkatlerden kaçmıyor.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, daha önce yukarıdaki satırlarda bahsettiğimiz iktidarın doğru eylemleri hakkında şu sabiteyi hatırlatıyor: “Benim üzüldüğüm bir şey var. Gerçekten hangi partiden olursa olsun, bir hükümetin bakanı, sonuna kadar vatanı, milleti ve bayrağı için çalışır.”

Ancak Pakdemirli de aynı sorunu aynı şekilde dile getiriyor: “Zaten kendisi de TRT’ye çıkıp çok doyurucu açıklamalar yaptı. Konuşanların geçmişlerine bakarak hangisini ciddiye alınacağının kamuoyu takdirine bırakmak lazım.”

Kamuoyu soruşturmalar açılmasını, neyin gerçek olduğunun ortaya çıkmasını merak ile talep ederek; iktidarın mensuplarından kendilerine atılan ‘iftira’dan temizlenmelerini yargı yolu ile talep ediyor. Ve bunu isterken de iddia sahibinin söylemlerindeki kanıtları kullanmaktan da çekinmiyor!

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye